Cuma Nisan 19, 2024

Kobanê bizimdir, biz Kobanê'yiz

Gözümüzdeki kıymık
en iyi büyüteçtir.”[1]

Kobanê, sokak sokak çatışıyor.
Müthiş bir hâl bu; belki de mitolojideki kahramanları kıskandıran türden cüretkâr ve çocuksu içtenlik yüklü...

Dövüşenler, düşenler insan(lık) tarihine yeni(lenen) bir direniş destanı armağan ediyorlar.
14 Eylül 2013’de Serêkaniyê’de düşen Yılmaz (Serkan Tosun) ile 5 Ekim 2014’de Kobanê yitirdiğimiz Paramaz Kızılbaş’ın (Suphi Nejat Ağırnaslı) ölümsüzleşmesi gibi…
Karanlığa karşı büyük bir yangın bu; hepimizi, herkesi, her yeri aydınlatan!
“İyi de ne olacak” mı?

Teslim alınamayan Kobanê, ne/ nasıl olursa olsun, yenilmeyecek.
“İyimserlik” mi dediniz!

Haklısınız: “Bedbîn tenê tûnêlê, çakbîn di dawîya tûnêlê de ronahîyê, rastîbîn bi tûnêlê re hem ronahîye hem jî hatina trênê dibînê/ Kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte hem ışığı hem de gelecek treni görür.”

* * * * *

Bilinir: yalanların en alçağı, halka karşı söylenendir. Cihadçı IŞİD saldırır, Kobanê direnir; ya da AKP hükümeti besler, IŞİD vurur, halk direnirken medyalarından kalemşörlerine hemen hepsinin, Kobanê’de “üç maymun”u oynaması, bunu doğruluyor. Ya da Martin Luther King’in, “Beni kötülerin zulmü değil, iyilerin sessizliği korkutuyor”; Özdemir Asaf’ın, “Ağzında yalan varken konuşma!” deyişlerini…

Melih Pekdemir’in, “İçimizdeki IŞİD”den[2] sözettiği; “IŞİD’ciler İstanbul’da mı?”[3] sorusunun yüksek sesle telaffuz edildiği; Suruç sınırında canlı yayın yapan IMC TV’nin yayını sırasında IŞİD’lilerin ayan beyan sınırı geçtiği;[4] Türkiye’den IŞİD’e katılan R.G. isimli gencin, “Biz sınırı geçerken asker bizi izledi,” dediği[5] tabloda Sezgin Tanrıkulu, “IŞİD rahatlıkla Türkiye’de faaliyet sürdürüyor,”[6] diye ekliyor…

Her şey, tam da Fatih Polat’ın, “IŞİD sırtını Türkiye’ye dayayarak savaşıyor”[7]…
Ceyda Avcı’nın, “Kobanê IŞİD’e direniyor, AKP savaş istiyor”…[8]

Emre Başar Kara’nın, “AKP besliyor, IŞİD vuruyor, Kobanê direniyor”…[9]
Aslı Aydıntaşbaş’ın, “Kobanê düşerse vebali Türkiye’nin üzerine kalır,”[10] saptamalarındaki gibi!
Kolay mı? “IŞİD’in elde ettiği kaçak petrol, Türkiye ile Lübnan üzerinden dağıtılıyor,”[11] diyen ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, “IŞİD’i yenmek için sınırları kapatmak zorundayız,” diyerek Türkiye’ye mesaj verirken;[12] “Devlet Suruç’u halka kapattı”![13] “Kobanê’de kurşun, Suruç’ta gaz” yağmuru var![14]

“Sınır”daki Aysel Tuğluk’un, “Bu yaşadıklarımız devletin Kürt politikasının özetidir”;[15] veya HDK’nin, “AKP Hükümeti IŞİD’in cephe gerisidir,”[16] saptaması gerçeğin seslendirilmesidir!

* * * * *

Ancak her şeye karşın; kırılan onca can(ımız)a, dökülen kan(larımız)a, viran haneler(imiz)e, mavi gökyüzü kaplayan kara dumanlara yani onların zulmüne rağmen iyimseriz elbet; gelmekte olan gelecek bizimle…

İnsan olmanın gereğini yerine getiren Kobanêliler, aşkın/ hayatın/ eşitliğin ve özgürlüğün bayrağı altında doğru ve haklı olanın yolunu açıyorlar.
Bu yol(umuz)un doğruluğu ve haklılığını, onu gerçekleştirmenin de tek bir yolu olduğunu gösteriyor.

Çünkü Abdullah Öcalan, “Her şey Kobanê’ye bağlı”[17]…
Çünkü HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Kobanê bizim evimizin içi”[18]…
Çünkü Zuhal Atlan, “Kobanê çözüm süreciyle beraber düşünülmelidir”[19]…

Çünkü Adil Bayram, “Tampon bölge savaş demektir,”[20] derlerken; sözün bittiği yerde, Ömer Ağın, “Kobanê’de iki ayrı dünya savaşıyor,”[21] notunu düşüyor; ve haykırıyor KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, “Tüm Kürdistan Kobanê olmalı”![22]

KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık da ekliyor: “Bu savaşın arkasında Türk devleti var. Türkiye IŞİD ile Kürtlere darbe vurmak istiyor.”[23] “Eğer böyle devam ederse, gerilla, halkımızı korumak için savaşacaktır”![24]

* * * * *

Kimsenin kuşkusu olmasın: Kobanê, herkese muhtaç olduğu bir hakikâti hatırlatıp, öğretiyor.
Eğer hakikâti öğretmek istiyorsanız, insan olmanın (ve kalmanın) gereklerini, “ama”sız/ “fakat”sızca yerine getirecek kadar yürekli ve cüretkâr olmalısınız. Çünkü hakikâti savunmak, gerçeğin maskeli/ makyajlı manipülasyonlarını elinin tersiyle iten kesinliği “olmazsa olmaz” kılar…

Artık endişe, korku, kaygı ve lafazanlık yerine özgüvenin gücüyle, ayağa kalkma zamanıdır.
Ayağa kalkan mazlumların kararlılığı, onları korku(lar)dan kurtarıp, çıplak gerçeğin gereklilikleriyle yüzleştirecektir.

Kobanê korkuyu yerle yeksan ederken; insan olmakta (ve kalmakta) ısrar edenleri korkmamaya çağırıyor ve hatırlatıyor!

Korkulacak tek şey korkunun kendisidir. Çünkü Eric Hoffer’in ifadesiyle, “Sizi korkutmak için kullandığı araçlara bakarak, düşmanınızın en çok neden korktuğunu anlayabilirsiniz”

Yüzlerce gözü olan korku ve kaygının sonu yoktur. Korkaklar, bacaklarıyla düşünen kaçaklardır.
Oysa çözüm kaçmak değil; direnmektir!

Kobanê direniyor; hem de Theodor L. Adorno’nun, “Varolanın hakkını verebilen sadece karasevdadır,” deyişindeki karasevdayla; “Özgürlük hiçbir zaman verili değildir, her zaman tehdit altındadır. Mutlak belirlilik, her defasında da, özgürlük yoksunluğudur,” uyarısını bir an dahi unutmadan ve Halil Cibran gibi, “Büyük insanların iki kalbi vardır. Biri acı çeker, diğeri ümit eder,” diye haykırarak, korkuyu yenen bir cüretle direniyor!

* * * * *

Şimdi Kobanê (Rojava ve elbette Kürtlerin tümü) ile dostluk ve dayanışma zamanıdır.
Çünkü Kobanê hepimiz için direniyor.
Şimdi Kobanê’de Kürt, Solingen’de Türk, İsrail’de Arap olma zamanıyken; mesele Sevda Karaca’nın ifadesiyle, “Kobanê’yi bizim sokağa taşımak”tır![25]

Unutulmasın: Dostluk sadakattir. Sadakat de sınır tanımayan dayanışma.

Tam da bu koordinatlarda Paulo Coelho’nun, “En büyük hatam, yüzüme gülen herkesi, kendim gibi sanmamdı,” sözüyle betimlenen Kürtler, elbette “Kuşkusuz düşmanlarımı hak ettim, ama dostlarımı hak ettiğimi sanmıyorum,” demekte haklıdırlar…
Şimdi Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtlerin tümü) ile dayanışmayı bir “empati”nin ötesine sıçratma, yani yanyana olma onuru olarak algılamak gerekirken; unutmayın hiç kimse aldıklarından dolayı onur kazanmaz. Onur, cüretkârca ve gözünüzü kırpmadan verdiklerinizin bir ödülüdür.

* * * * *

Biz Kobanê ile dayanışmayı yükseltirken; kimileri, IŞİD vahşetinden yarar umarak Kobanê’den (ile Rojava ve elbette Kürtlerden) nefret edecekler! Onlar “haklılar”(!) çünkü Ulrike Marie Meinhof’un ifadesiyle, “Köleler, özgür olmak isteyenlerden nefret ederler!”
IŞİD (ve uzantıları) elbette, köleliliğin somut hâlidir!
Sakın ola kimse, IŞİD’i “Sahtekâr Dincilerin Maskesi”[26] olarak nitelemeye kalkışmasın!
Siz bakmayın Ergün Yıldırım’ın, “IŞİD sivil ve askeri ayırım yapmadan hareket etmektedir. Mücadeleyi barbar bir av partisi konseptiyle gerçekleştirmektedir. Arap Sünnî kabilelerin uzlaşmasına dayanmakta, ancak Sünnîlikten çok kabileciliğin barbar ve fizyolojik saldırganlıklarını temsil etmektedir. Ehli Sünnetin ne siyasal teorisiyle ne de siyasal kültürüyle bir alâkâsı bulunmaktadır,”[27] zırvasına![28]

Çünkü Nuray Mert’in, “Muhafazakâr demokrat ve cihatçı kimlik iç içe geçti… Çıkıp ‘İslâmcıyız,’ deyin. Bizi kandırmayın,”[29] diye haykırdığı tabloda Jerry A. Coyne’in ifadesiyle, “IŞİD İslâmcı değilse Engizisyon da Katolik değildir”![30]
Şimdi gerçeklere sımsıkı sarılıp, onları yüksek sesle haykırarak, ikircimsizce, Kobanêli (ile Rojavalı ve elbette Kürt) olma zamanıdır; Albert Einstein’ın, “Ancak başkaları için yaşanan bir hayat, yaşamaya değer bir hayattır”; bir Süryani atasözünün, “Hakikâte ulaşmak istiyorsan kahrından ölmeyi göze almalısın”; Yunanlı tarihçi Thucydides’in, “Ortak düşmandan korkmak, bir ittifakın temelidir”; John Willard Marriott’un, “İyi ağaç kolay yetişmez; rüzgâr ne denli güçlü eserse, ağaç da o denli sağlam olur”; Emma Goldman’ın, “Kuvvetinizi heba etmek yerine, el ele verin ve bu bozuk hastalıklı sistemin yıkılmasına yardım edin!” sözlerinin altını çizen bir devrimci praksisle…

* * * * *

Aslı sorulursa hepimiz Kobanê’de, “Jiyane bextewar/ Mutlu yaşam” ya da tam tersi ikilemiyle yüz yüzeyken; Ortadoğu için de Kobanê bir kardeşlik/ enternasyonalizm sınavıdır!
Eğer bu sınavdan geçemezsek; hep birlikte Martin Niemöller’in, “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım, çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım, çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım, çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler, benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı,” betimlemesiyle karakterize olan facia ile yüzleşeceğiz.

Evet, kimileri hayatı yaşamaya, hakikât ile donanmaya cesaret edemezken; yani pek çok insan hayata bakıp, onu yaşayamazken; acımasızlık gücünü sessiz kabulden alıyor.
Şimdi gel de “Tiranlar ne kadar çok yağmalarlar, iştahları ne kadar çok açılırsa, ne kadar çok yakıp yıkarlarsa insanlar onlara o kadar çok boyun eğip, itaat eder ve bu böyle oldukça, onlar da daha güçlü, daha aşılmaz, yok etmeye ve yıkmaya daha çok istekli hâle gelirler. Ama kimse onlara boyun eğmezse, şiddet olmaksızın, sadece itaat edilmezlerse, çıplak ve perişan bir hâle gelip bir hiçe dönüşürler; nitekim kök beslenmediğinde dal kuruyup ölecektir,”[31] diyen Étienne de La Boétie’nin uyarısını ya da Bob Marley’in, “Bana bi parça; yüreği güzel, samimi insanlar lazım,” itirazını anımsama!
Ama her şey bu değil
Bunlar ve karanlığın müthiş saldırısı (ve kuşatması) yanında Mao Zedung’un, “Düşman saldırıyorsa iyidir, daha çok saldırıyorsa bu daha da iyidir. Zira, bu onun; sizden ne kadar çok korktuğunu gösterir”; Rosa Luxemburg’un, “Berlin’de düzen hüküm sürüyor sizi budala çakallar! Sizin ‘düzen’iniz kumdan inşa edilmiştir. Yarın devrim bir kere daha ayağa kalkacak ve trompet sesleri ortasında sizi dehşete düşürerek haykıracaktır: ‘Buradaydım, buradayım, hep burada olacağım’!” sözleriyle yaşanmış ve elbette yaşanacak olan tarih(imiz)i anımsayın…

* * * * *

Şimdi Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtlerin) zamanıdır.
PYD lideri Salih Müslim’in, “Ankara’nın Şam’la savaşında asker olmayız,”[32] tavrını koyduğu tabloda kaotik bir süreç olan tarih (ile başkaldırı ve devrimin) atılımlar ile geri dönüşleri içinde taşıdığı unutulmadan; yaşananların Ortadoğu, Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasında sarsıcı etkiler yarattığı görülmelidir.
Bu yönüyle Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtler) ezber bozucu ve yıkıcı bir dinamiktir; engin bir direniş ruhudur.

Ortadoğu savaşı Kobanê üzerinden yürürken; Kobanê’de IŞİD’in kaybetmesi doğrudan devletin ve AKP’nin yani Erdoğan’ın kaybetmesi olacaktır.
Üç günde Musul’u ele geçiren IŞİD’in, bütün askeri gücüyle saldırdığı Kobanê’de duvara çarptığı unutulmadan; Kobanê saldırısı bölgenin tamamına yayılacak bir savaşın kıvılcımı olabilir.

Burada olanak vardır: Ya Kobanê’de İslâmcı barbarlara karşı direnen halkın ya da IŞİD’in yanındasın. Ya kendi kaderlerini tayin etmek için bir karar alan Kürtleri destekleyeceksin ya da IŞİD katillerini... Başka bir yol yoktur.
İş bu nedenler Kobanê direnişin can damarı hâline geldi; dahasını da yaşayarak, göreceğiz…
Evet, evet şimdi Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtlerin) zamanıdır.

Eğer, eşitlik ve özgürlük ya da barış ve kardeşlik için bir şey(ler) yapılacak ise, ilk şey Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtler) olacaktır/ olmalıdır…

Jean Paul Sartre’ın “En büyük günah pişmanlıktır,” uyarısını asla unutmadan; tarafsızlık bir düş, dürüstlük ise insan olmanı görevdir.

* * * * *

Verili vahşet zamanında Kobanê’ye (ve elbette Kürtlere) verilebilecek en büyük ceza, görmezden gelmek; “mış..” gibi yapmaktır…
Çıplak elleri ve tırnaklarıyla direnen Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtler) için artık sadece “Hayır”ın derinliği vardır. Kötülük, aşırılık karşısında Kobanê’yi (ve elbette Kürtleri) var edecek sadece anti-sömürgeci “Hayır”dır…

Hemen, şimdi, şu an itibariyle sokaklarına kurduğu barikatları kocaman bir “Hayır”la savunan Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtler) ahlâkın politik ve politikanın da ne kadar ahlâki olduğunu ortaya koyarken; ahlâki ilkelerimizin kaynağının ezilenlerin mücadelesinin gerçekleri ve ihtiyaçlarıyla biçimlendiğini hepimizin kulağına küpe ediyor.
Unutmayın: “Exlaqî, çi ji we re bê gotin bila bê gotin divê ku ya rastî bên bicihkirin. Bawerî jî, çi bibe nebe bê gotin jî bicihanîna wan e/ Ahlâk, size ne söylenirse söylensin doğru olanı yapmaktır. İnanmak ise, size söylenen ne olursa olsun onu yapmaktır,” der F. Nietzsche…

O hâlde yalakalarda olmayan şeylere; yani ezilenlerin ahlâk ve vicdanına olan gereksinim Kobanê ile her gün büyürken; Henri Benazus’un, “Kendi kendimizi suçlayabilme, sorgulayabilme, direnebilme ve gerektiğinde savaş açabilme, kendimizi kendimize tanık edip, kendi kendimize ceza kesme üstünlüğüdür,” diye tanımladığı vicdana şimdi her zamankinden daha da fazla muhtacız!
Kalbimizde gücün adı vicdanken; vicdan bizi insanlaştıran ahlâktır.

Biz onu öldürmedikçe, vicdanımız yanılmaz bir yargıçtır; “Vicdan, kendi içimizdeki bilgidir, yargıdır. Sadece aklımızın değil, tüm kişiliğimizin gösterdiği tepkidir. Vicdan kendimizin kendimize gösterdiği tepkidir. Kendine başkaldırıdır,” der Erich From…
Ama heyhat, ezenlerin yalakalarında ahlâk ile vicdanın zerresi olmadığının kanıtıdır; Nihal Bengisu Karaca’nın, “Erdoğan’ın kimsesizlerin kimi olduğu bilincini ortaya koyarak, kendisi gibi davranmasına ihtiyaç var…”[33] Markar Esayan’ın, “Türkiye’de savaş çıkaramadık, Kobanê’dekini verelim...”[34] Engin Ardıç’ın, “Gezi uyduramadık, Kobanê verelim!... Çözüm gene sağlanacaktır, ama bu arada Atatürk’ün deyimiyle ‘ihtimal bazı kafalar kesilecektir’…”[35] satırları!

* * * * *

Sadece Kobanê, Rojava değil; bir bütün olarak Kürt hareketi yeni bir sömürgeci saldırganlıkla yüz yüzedir!

Gümüşhane konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan HDP yöneticilerini, “Bir haftada 40’a yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Bunların katili kim. Bunların katili sokağa çağrı yapan malum muhalefet partisidir. Onun başıdır, başlarıdır,” diye suçladı.[36]

Yine “Ey dünya, IŞİD gibi bir terör örgütü çıkınca ayaklanıyorsun da, PKK gibi bir terör örgütü çıkınca neden ayaklanmıyorsun?”[37] diyen Erdoğan, Karadeniz Teknik Üniversitesi’ndeki konuşmasında, Kobanê eylemlerine değinerek, “Polis ve askerin kalkanla müdahale etmesi yeterli değil, artık ne gerekiyorsa onu yapacaklar,” ifadelerini kullanıp, “Kobanê’yle Türkiye’nin ne alâkâsı var?”[38] vurgusuyla dayanışma eylemlerine tepki gösterdi.[39]
Arkası da -kaçınılmaz olarak- geldi. İşte birkaç haber:

“… ‘Yeni Türkiye’de sokağa çıkmak yasak”![40]
“AKP’den askeri çözüm: Toplam 22 ilçede sokağa çıkmak yasak!”[41]

Kobanê protestoları sırasında Esenyurt’ta çıkan olaylarda bir grup tarafından üzerindeki kıyafetleri çıkartılıp, 16 yerinden bıçaklanan ve öldüğü düşünülerek bırakılıp morga kaldırılmak istenen Kabil Okyayatan, “Polisler silah çekip durdurdu, sonra ellerinde bıçaklar olan bir grup beni aldı. Onlar bıçakla delik deşik ederken polis hiçbir şey yapmadan izledi,” dedi![42]

“Yaralılar Suruç’ta sınır kapısında bekletiliyor. Üç Kobanêli yaşamını yitirdi”![43]

Nihayet “Lupus pilum mutat, non mentem/ Kurt tüyünü değiştirir, niyetini değil,” “Kürt karşıtlığı kör etmiş,”[44] “IŞİD’in kara propagandacısı,”[45] nitelemeleriyle anılan Erdoğan hakkında Mahmut Alınak da ekler:“Evet, siz IŞİD’ci ve yargısız infazcısınız.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 Ekim 2014’de Gümüşhane’de milyonların gözünün içine baka baka, ‘Bingöl’de iki polisimizi şehit eden teröristler öldürüldü,’ dedi kükreyerek. Kürsü kahramanı Tayyip Erdoğan’ın sözünü ettiği kişiler karayolunda jandarmanın, ‘Dur,’ ihtarına uymadıkları gerekçesiyle hedef gözetilerek öldürülen insanlardır.
İlk can yakıcı soru şudur: Öldürülen bu dört kişinin Bingöl saldırısına katıldıklarını nereden biliyorsunuz?

İkinci soru: Siz mahkeme misiniz ki, yargılama yapıp bu kişilerin o saldırıya karıştığını tespit ettiniz?
Üçüncü soru: Bu kişiler Bingöl olayına karışmamışlarsa, bir gün bunun hesabını ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla ödeyeceğinizi bilmiyor musunuz? Dördüncü soru: Diyelim ki, bu kişiler iddia ettiğiniz gibi PKK’liydiler ve iki polisi de öldürdüler? Hangi kanun size onları öldürme hak ve yetkisini verdi? Siz hangi hak ve cesaretle göğsünüzü gere gere onları öldürttüğünüzü söyleyebilmektesiniz? Bu apaçık kasten adam öldürme değil midir? Hani mahkemeler vardı? Hani idamlar kaldırılmıştı? Hani siz hukuk devletiydiniz? Siz dağ kanunlarını uygulayarak ceza veriyorsanız artık mahkemelere ne hacet?
Kürsüdeki sözleriniz apaçık bir cinayet itirafıdır. Çünkü kılıfına uydurulmuş olsa bile, o insanlara yakalamak gayesiyle değil öldürme kastıyla ateş edilmiştir.

IŞİD yargılama yapmadan vahşide kafa kesiyor. Siz ise yargılama yapmadan yol kesip adam öldürüyorsunuz! Sizin IŞİD’den ne farkınız var?
Açıktır ki, topunuz IŞİD’siniz.”[46]

* * * * *

O hâlde “Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok. Ruhunuzu satmayın yeter,” diyen Nelson Mandela’yı anımsatan Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtler) için kitlelere devrimci eylem çağrısında bulunmayan bir “barış propagandası”, yanılsamalar yaratmaktan bir işe yaramaz.
Barbarlık ve gaddarlık karşısında ezilenlerin ezenlere yönelik isyanının, devrimci şiddetinin meşru, ilerici ve zorunlu olduğunu bir kez daha tarihin gündem maddesi kılan Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtler) hepimize şöyle haykırır:“Başka ulusu ezen bir ulus özgür olamaz. … Ulusların kaderlerini kendilerinin tayin hakkının tek bir anlamı vardır, o da siyasal anlamda bağımsızlık hakkı, yani ezen ulustan siyasal olarak özgürce ayrılma hakkıdır. Özele indiğimizde, bu siyasal demokrasi talebi, ayrılacak olan ulusun ayrılma için ve ayrılma konusunda referandum için tamamen özgür bir şekilde ajitasyon yürütebilmesi anlamına gelir. Dolayısıyla, bu talep ayrılma, parçalanma ya da küçük devletler kurma talebine denk değildir. Tek bir anlamı vardır, o da her türlü ulusal baskıya karşı mücadelenin tutarlı bir ifadesi olmasıdır.”[47]

* * * * *

“Çözüm süreci” diye anılan şey bitti!
Evet Abdullah Öcalan, “Rojava siyaseti Kürde savaş siyasetidir.”[48] “Kobanê düşerse süreç biter”…[49]
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, “Sürecin devamı Rojava’ya bağlı.”[50] “Süreç sabrımızla buraya kadar geldi. AKP sürecin ruhuna uygun hareket etmedi”…[51]

KCK Eşbaşkanı Besê Hozat, “Süreç, Kobanê’dir.”[52] “Çözüm sürecinin kilidi Kobanê’dir.”[53] “Diyalog süreci bitti”…[54]

Halk Savunma Merkezi komutanı Murat Karayılan, “Türk devletinin çözümde samimi olmadığı netleşmiştir. Bu süreç artık anlamsızlaşmıştır. Doğrusu artık bitmiştir… Bu yapılan bir savaş ilanıdır”…[55]

Hüseyin Ali, “AKP için bir süreç olmamıştır”…[56]
İHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Fincancı, “Kobanê politikasıyla süreç yürümez”…[57]

Namık Çınar, “Çözüm süreci ile Kürt sorunu çözülmez,”[58] derlerken “çözüm süreci” diye anılan şey de bitti!

Artık gizlisi saklısı kalmayan AKP-IŞİD ittifakının 6 Ekim 2014’te doruğa çıkacak tarzda Kobanê’ye yönelik imha amaçlı bir harekâta girişmesi ile “süreç” bitti…
Aynı gün Abdullah Öcalan’ın kardeşi aracılığıyla gönderdiği “Çözüm diye de bir şey yok yani. Müzakere diyorlar, müzakere diye bir şey de yok. Artık buna dayanmıyoruz, yapacak bir şeyimiz de kalmamıştır. Ve kalmayacaktır da” mesajı, ardından Kürt hareketinin sosyalist hareketçe de hızla desteklenen acil eylem çağrısı ve dört bir yanda patlak veren militan kitle eylemleri elbette yeni bir duruma işaret etmektedir…

O da ‘Gündem’e şöyle yansımaktadır:
“Kobanê direnişi özgür bir Kürdistan için başlangıç”…[59] “Yarın değil, bugün ayaklanmalıyız… Kobanê özgürlük ve eşitlik demektir”…[60]
Ve HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da demektedir ki:“Kobanê eylemlerinden dolayı kendilerini tehdit eden, katil olmakla suçlayan Erdoğan ile AKP’ye tepki gösteren HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Ölümden öte köy var mı? Hesap soracağız diyorlar. Ölümlerin en acısını yaşattınız. Neyle tehdit ediyorsunuz bizi neyle? Dersim’i yaktınız Maraş’ı faili meçhul cinayetleri, KCK operasyonlarına varıncaya kadar. Ne kaldı, boyun eğdik mi? Çözüm barış olsun dedik, masaya oturalım dedik. Ne kaldı uygulamadığınız? Kime nasıl bedel ödeteceksiniz? Ölümden öte köy yoktur, her birimizin canı… halkımıza bin defa kurban olur,” tavrını koyup; kendilerine katil diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da, “Roboskî’nin, Gezi’nin 28 Mart 2006 tarihinde kadında olsa çocukta olsa diyerek ölüm emri vermiş birisi olarak bunların hesabını biz soracağız sana” dedi.

Demirtaş, isteklerinin de “yalvarma” olarak nitelendirildiğini belirtip, “Size yalvaran sizin gibi alçak olsun… Biz IŞİD’in barbarlığından korkmuyoruz, sizin zalimce politikalarınızdan utanıyoruz. Sizin kardeşlik adına bin yıllık teranelerden utanıyoruz,” diyerek AKP basınına ilişkin olarak şunları ekledi: “Bu maaşlı bordrolu insanlara cevap vermeyecektim. Kendi köşelerini kanalizasyon gibi kullananlara cevap vermeyeceğim… Ey AKP’nin şakşakçıları yine maaş alın onları bol bol harcayın ama vicdanlı olun. Gazeteci olamazsınız ama biraz insan olun”![61]

* * * * *

Nihayetinde “Aştî û hew/ Sadece barış,” diye haykırırken; her şeye hazır Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtler), Lev B. Troçki’nin, “Siz savaşla ilgilenmiyor olabilirsiniz, ama savaş sizinle ilgileniyor!”; Mao Zedong’un, “Politika kansız bir savaş, ama savaş kanlı bir politikadır,” uyarıları eşliğinde; ortaçağ barbarlığı karşısında direnip, (kırılmak pahasına) eğilmeyerek kahramanlıkların en büyüğünü sergiliyorlar!

Victor Hugo’nun, “Özgürlüğünü kaybeden, dünyayı kazansa neye yarar,” gerçeğini sergileyen Onlara minnet borçluyuz…

Arkadaş Zekai Özger’in dizeleriyle, “Şuramızda birşey var/ acıya benzer/ umuda benzer/ böyle günlerde her şey/ hem acıya, hem umuda benzer,” dizeleriyle anılmayı hak eden Kobanê (ile Rojava ve elbette Kürtlerin tümü) dünyaya, “Bilme süreci, yaşantılardan öğrenmeyi ve teorik kavrayışı gerektirdiği kadar, gerçek tarihsel iradeyi ve eylemi de gerektirir. İkincisi olmadan birincisi ilerleyemez,”[62] gerçeğini anımsatırken haykırıyor: “Evya nînna ye, tirnînna dawî ye/ Bu girizgâh, asıl sonradan yaşanacaktır önemli olan!”
“An azadi, an azadi/ Ya özgürlük ya özgürlük”!
O zaman gelin, en gür sesimizle haykıralım, meydanlarda:“Biji berxwedana Kobanê/ Yaşasın Kobanê mücadelesi”!

14 Ekim 2014 13:59:16, Ankara.

N O T L AR
[1] Theodor L. Adorno.
[2] Melih Pekdemir, “İçimizdeki IŞİD”, Birgün, 29 Eylül 2014, s.11.
[3] “IŞİD’ciler İstanbul’da mı?”, Birgün, 19 Eylül 2014, s.1-11.
[4] “IŞİD Canlı Yayında Sınırı Geçti!”, Evrensel, 2 Ekim 2014, s.8.
[5] “Biz Sınırı Geçerken Asker İzledi”, Evrensel, 2 Ekim 2014, s.8.
[6] “IŞİD Rahatlıkla Türkiye’de Faaliyet Sürdürüyor, Çünkü…”, Taraf, 30 Eylül 2014, s.8.
[7] Fatih Polat, “IŞİD Sırtını Türkiye’ye Dayayarak Savaşıyor”, Evrensel, 21 Eylül 2014, s.6.
[8] Ceyda Avcı, “Kobanê IŞİD’e Direniyor, AKP Savaş İstiyor”, Yarın, No:154, 1 Ekim 2014, s.3.
[9] Emre Başar Kara, “AKP Besliyor, IŞİD Vuruyor, Kobanê Direniyor”, Yarın, No:153, 24 Eylül 2014, s.3.
[10] Aslı Aydıntaşbaş, “Kobanê Düşerse Vebali Türkiye’nin Üzerine Kalır”, Milliyet, 23 Eylül 2014, s.18.
[11] “IŞİD’in Petrolü Türkiye Üzerinden Dağıtılıyor”, Taraf, 19 Eylül 2014, s.3.
[12] “Sınırı IŞİD’e Kapat Uyarısı”, Taraf, 21 Eylül 2014, s.3.
[13] “Devlet Suruç’u Halka Kapattı”, Evrensel, 30 Eylül 2014, s.8.
[14] “Kobanê’de Kurşun, Suruç’ta Gaz”, Evrensel, 22 Eylül 2014, s.1.
[15] “Aysel Tuğluk: Bu Yaşadıklarımız Devletin Kürt Politikasının Özetidir”, Evrensel, 30 Eylül 2014, s.8.
[16] “AKP Hükümeti IŞİD’in Cephe Gerisidir”, Evrensel, 22 Eylül 2014, s.9.
[17] Abdullah Öcalan, “Her Şey Kobanê’ye Bağlı”, Evrensel, 3 Ekim 2014, s.8.
[18] “Demirtaş: Kobanê Bizim Evimizin İçi”, Gündem, 10 Ekim 2014, s.5.
[19] Zuhal Atlan, “Kobanê Çözüm Süreciyle Beraber Düşünülmelidir”, Evrensel, 5 Ekim 2014, s.8.
[20] Adil Bayram, “… ‘Tampon Bölge’ Savaş Demektir”, Gündem, 29 Eylül 2014, s.10.
[21] Ömer Ağın, “Kobanê’de İki Ayrı Dünya Savaşıyor”, Gündem, 9 Ekim 2014, s.11.
[22] “Ok: Tüm Kürdistan Kobanê Olmalı”, Gündem, 30 Eylül 2014, s.1-9.
[23] “Bayık: IŞİD’in Arkasında Türk Devleti Var”, Gündem, 1 Ekim 2014, s.7.
[24] Ahmet Yıldırım, “Cemil Bayık: Silahlı Birliklerimizi Türkiye’ye Geri Gönderdik”, Radikal, 11 Ekim 2014… http://www.radikal.com.tr/turkiye/cemil_bayik_silahli_birliklerimizi_turkiyeye_geri_gonderdik-1218217
[25] Sevda Karaca, “Kobanê’yi Bizim Sokağa Taşımak”, Evrensel, 6 Ekim 2014, s.4.
[26] Hüda Kaya, “Kobanê: Sahtekâr Dincilerin Maskesi”, Gündem, 29 Eylül 2014, s.5.
[27] Ergün Yıldırım, “IŞİD’in ne Teolojisi ne de Sosyolojisi Var”, Yeni Şafak, 28 Eylül 2014, s.10.
[28] “Büro Emekçileri Sendikası, Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Ulucanlar Sosyal Güvenlik Müdürlüğü’ndeki bir denetçinin, resmi yazışmaları IŞİD’in de kullandığı ‘Peygamber Mührü’ ile imzaladığını açıkladı.” (“IŞİD Logosu, Memur İmzası”, Birgün, 2 Ekim 2014, s.7.)
[29] Tuğba Tekerek, “Nuray Mert: İkiyüzlülüğü Bırakın, İslâmcıyız’ Deyin”, Taraf, 29 Eylül 2014, s.7.
[30] Jerry A. Coyne, “IŞİD İslâmcı Değilse Engizisyon da Katolik Değildir”, https://direnisteyiz.org/haber/isid-islamci-degilse-engizisyon-da-katolik-degildir-jerry-a-coyne/
[31] Étienne de La Boétie, Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, Çev: M. A. Ağaoğulları, İmge Yay., 1995.
[32] Cansu Çamlıbel, “Müslim: Şam’la Savaşın Askeri Olmayız”, Hürriyet, 13 Ekim 2014… http://www.hurriyet.com.tr/dunya/27373368.asp
[33] Nihal Bengisu Karaca, “Bir Zamanlar ‘Vahşi Kapitalizm’ Diye Bir Şey Vardı, Hatırlar mısınız?”, Haber Türk, 18 Mayıs 2014, s.16.
[34] Markar Esayan, “Türkiye’de Savaş Çıkaramadık, Kobanê’dekini Verelim...”, Yeni Şafak, 29 Eylül 2014, s.7.
[35] Engin Ardıç, “Gezi Uyduramadık, Kobanê Verelim”, Sabah, 10 Ekim 2014, s.2.
[36] Ümit Çetin, “Erdoğan: O Partinin Lideri 40 Kişinin Katili”, Hürriyet, 13 Ekim 2014… http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27374833.asp
[37] “PKK’ye Karşı Dünya Niye Ayaklanmıyor?”, Taraf, 29 Eylül 2014, s.1-9.
[38] “Erdoğan: Kobanê’yle Türkiye’nin Ne Âlâkası Var?”, Cumhuriyet, 11 Ekim 2014… http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/129335/Erdogan__Kobanê_yle_Turkiye_nin_ne_alakasi_var_.html
[39] Halkevleri’nin Kobanê ile dayanışma amacıyla Türkiye genelinde başlattıkları destek kampanyasında, Ankara Konur sokakta kurulan temsili yardım koridoru etkinliğindeki konuşmasında Temel Demirer, “Bir Kasımpaşalı ‘Bizim Kobanê ile ne alâkâmız var’ diyor. Ben O Kasımpaşalının insanlıkla ne ilgisi olduğunu bilmem; hiç kimse de anlamaz! Çünkü o bir insan değil! Biz Kobanê ile alâkâmızı şöyle açıklıyoruz: Kobanê’de çarpan her yürek bizim yüreğimizdir. Kobanê’deki her çocuk bizim çocuğumuzdur. Kobanê bizimdir, biz Kobanê’yiz. Kasımpaşalı bunu anlamaz! Kobanê nabzımızdır, kalbimizdir. Keşke Kobanêli çocuklara mama gönderdiğimiz gibi orada ortaçağ barbarlığına karşı dövüşenlere de silah, mermi de gönderebilseydik,” dedi. (http://www.bestanuce1.com/haber/139645/ankara-da-temsili-koridor-izmir-de-protesto&dil=tr#sthash.i7zxMYt2.dpuf)
[40] “… ‘Yeni Türkiye’de Sokağa Çıkmak Yasak”, Birgün, 9 Ekim 2014, s.9.
[41] Vural Nasuhbeyoğlu, “Sokağa Çıkmak Yasak!”, Evrensel, 9 Ekim 2014, s.8.
[42] Fırat Alkaç- Özgür Arslan, “16 Bıçakla Öldü Diye Bıraktılar”, Hürriyet, 12 Ekim 2014… http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27370076.asp
[43] “Üç Kobanêli Yaşamını Yitirdi”, Evrensel, 11 Ekim 2014, s.8.
[44] “Kürt Karşıtlığı Kör Etmiş”, Gündem, 30 Eylül 2014, s.1-6.
[45] “IŞİD’in Kara Propagandacısı”, Gündem, 8 Ekim 2014, s.5.
[46] Mahmut Alınak, “Topunuz IŞİD’siniz”, baris_icin_vicdani_red, 13 Ekim 2014.
[47] Vladimir İlyiç Lenin, Ulusların Kaderlerini Kendilerinin Tayin Hakkı, Türkçesi: Ferit Burak Aydar, Agora Kitaplığı: 351, Nisan 2012.
[48] “Öcalan: Rojava Siyaseti Kürde Savaş Siyasetidir”, Gündem, 24 Eylül 2014, s.6.
[49] “Abdullah Öcalan: Kobanê Düşerse Süreç Biter”, Gündem, 3 Ekim 2014, s.1-7.
[50] Sabri Ok, “Sürecin Devamı Rojava’ya Bağlı”, Gündem, 3 Ekim 2014, s.1-11.
[51] “Ok: Sabrımız Kalmadı”, Gündem, 1 Ekim 2014, s.7.
[52] Besê Hozat, “Süreç, Kobanê’dir”, Gündem, 9 Ekim 2014, s.2.
[53] M. Ender Öndeş, “KCK Eşbaşkanı Besê Hozat: Çözüm Sürecinin Kilidi Kobanê’dir”, Gündem, 8 Ekim 2014, s.11.
[54] “Besê Hozat: Diyalog Süreci Bitti”, Gündem, 24 Eylül 2014, s.7.
[55] “Murat Karayılan: Kobanê’deki Saldırı Savaş İlanıdır”, Gündem, 24 Eylül 2014, s.7.
[56] Hüseyin Ali, “AKP İçin Bir Süreç Olmamıştır”, Gündem, 26 Eylül 2014, s.11.
[57] “Şebnem Fincancı: Kobanê Politikasıyla Süreç Yürümez”, Gündem, 27 Eylül 2014, s.6.
[58] Namık Çınar, “… ‘Çözüm Süreci’ ile Kürt Sorunu Neden Çözülmez”, Taraf, 22 Eylül 2014, s.10.
[59] “Kobanê Direnişi Özgür Bir Kürdistan İçin Başlangıç”, Gündem, 26 Eylül 2014, s.8-9.
[60] “Yarın Değil, Bugün Ayaklanmalıyız”, Gündem, 26 Eylül 2014, s.2.
[61] “Demirtaş: Neyle Tehdit Ediyorsunuz? Ölümden Öte Köy mü Var?”, 14 Ekim 2014… https://direnisteyiz.org/haber/demirtas-neyle-tehdit-ediyorsunuz-olumden-ote-koy-mu-var/
[62] Max Horkheimer, Akıl Tutulması, Çev: Orhan Koçak, Metis Yay, 8. Baskı, 2010.


78366

Temel Demirer

Hakkında

Objektifiz ama tarafsız değiliz. Tarafsız olmak korkaklıktır. Çünkü insan doğru ve yanlış arasında tarafsız olamaz.BiyografiKendimden söz etmenin pek anlamlı ve “şık” olmadığına inanan biri olarak çok düşündüm...
Ne yazacağımı kestiremedim...
Ve nihayet şunları diyebilmenin en doğrusu olduğuna karar kıldım...
“İnsana ait hiçbir şey bana yabancı değil,” diyen(lerden);
dünyaya aşağıdan bakan(lardan);
kendi kuşağımla müthiş bir serüveni yaşayan(lardan);
yaşadıklarımdan asla pişman olmayan(lardan);
ve hatta yaşadıklarımı yaşamış olmayı bir onur ve şans addeden(lerden);
John Maxwell’in, “İnsanlar, onları ne kadar umursadığımızı bilmedikçe, ne kadar bildiğimizi umursamazlar...”; Bertolt Brecht’in, “Yenilgilerimiz, rezalete karşı savaşa katılanlarımızın yeterince kalabalık olmadığından başka bir anlama gelmez”; V. İ. Lenin’in, “Silah kullanmasını öğrenmeyen, silah elde etmeye çalışmayan bir ezilen sınıf, ancak köle muamelesi görmeye layıktır,” sözlerine müthiş değer veren(lerden);
sevdasız kavga, kavgasız sevda olmaz diyen(lerden);
bir afet-i devrana aşık olan(lardan);
hâlâ “tek yol devrim” gerçeğine bağlı olan(lardan);
ve nihayet “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek!” diyen(lerin) safındaki sıradan, vasıfsız, herhangi biriyim...
54 tevellütlüyüm... Kemal’den olma Necla’dan doğmayım... Çorum ili Kale mahallesi nüfusuna kayıtlıyım...
Okur yazarım...
Ve nihayet hâlen “sakıncalı” dedikleri(nden) ve GBT’lerindeyse sabıkalıyım...
11.01.2004 14:32:09, Ankara.

TÜRKİYE’DE YAYINLANAN KİTAPLARIM

* GÖZ GÖRMEZ BİLİNÇ GÖRÜR, Hazırlayan: Mehmet Özer, Nota Bene Yay., 2012, 152 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ORTADOĞU: YALANCI BAHAR, Derleyen: Babür Pınar-Recai Ulutaş, Nitelik Kitap, 2012, 448 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2009 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2011, 434 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* BEYOND GLOBALIZATION – WORLD LEARNING/ INTERNATIONAL HONORS PROGRAM TURKEY READER 2011/12, Derleyenler: Yücel Demirer - Sibel Özbudun, 2011, 476 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif), (“Geopolitics of Turkey in the US-EU-Mideast Triangle”- Temel Demirer)


* EMPERYALİZM VE ULUSAL SORUN, Derleyen: Babür Pınar-Muzaffer İlhan Erdost, Nitelik Kitap, 2011, 335 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSMAİL BEŞİKÇİ, Derleyenler: Barış Ünlü-Ozan Değer, İletişim Yay., 2011, 589 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SESİNİ YİTİREN ŞEHİR SİVAS, Editör: Mehmet Özer, Çankaya Belediyesi Yay., Temmuz 2011, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2009 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2010, 659 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KRİZ, KAPİTALİZM, İSYAN, Ütopya Yay., 2010, 559 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KRİZ VE HAYAT YAZILARI: BİR TAŞ DA SİZ ATIN, Ütopya Yay., 2010, 464 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ASLOLAN DEVRİMİN GÜNDEMİDİR, Kaldıraç Yay., 2010, 784 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TEKEL DİRENİŞİ DERSLERİ 2010-SENDİKALARIMIZI GERİ ALACAĞIZ, Kaldıraç Yay., 2010, 206 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA: İSYAN HEP VARDI!, Sibel Özbudun (der.), Kaldıraç Yay., Ocak 2010, 661 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KUŞATMAYI YARMAK: EĞİTİM, BİLİM VE AYDINLAR, Kaldıraç Yayınevi, Ekim 2009, 392 sayfa, Temel Demirer-Sibel Özbudun.


* ALMANAK-2008 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2009, 608 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* HAK(SIZLIK), HUKUK(SUZLUK) MU? “SUÇUMUZ İNSAN OLMAK”!, (Sibel Özbudun’un önsözüyle), Kardelen Yay., Nisan 2009, 365 sayfa, Temel Demirer.


* HRANT’IN KATİL(LER)İ… (Sait Çetinoğlu’nun önsözüyle), Pêrî Yayınları, Şubat 2009, 336 sayfa, Temel Demirer.


* LİBERALİZM/MUHAFAZAKÂRLIK KISKACINDA KADIN, Kaldıraç Yayınevi, Şubat 2009, 237 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2007 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2008, 456 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “HAYIR, EVET’TEN ÖNCE GELİR”! HUKUK(SUZLUK) YAZILARI, Ütopya Yay., Mayıs 2008, 496 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “SÖYLENECEK YALAN KALMADI” İNSAN HAK(SIZLIK)LARI, Ütopya Yay., Mayıs 2008, 510 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA’DA İSYANIN TARİHİ, Hazırlayan: Sibel Özbudun, Ütopya Yay., 2008, 549 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESEL KAPİTALİZMİ MEŞRULAŞTIRAN SÖYLEMLER, Editör: Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı: 67, Maki Yay., 2008, 218 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YABANCILAŞMA VE..., Ütopya Yay., 2008, 316 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)
* ALMANAK-2006 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2007, 654 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MİLLİYETÇİLİK, YURTSEVERLİK VE SOL, Editör: Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı: 65, Maki Yay., 2007, 212 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA’DAKİ GELİŞMELER, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Ankara-2007, 34 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME, KADIN VE ‘YENİ’-ATAERKİ, Ütopya Yayınevi, Ankara-2007, 228 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İMPARATORUN SOYTARISI EGEMEN MEDYA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2007, 319 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2005 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2006, 439 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “DERİN” MİLLİYETÇİLİĞİN SİYASAL İKTİSADI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MAFYA NARKOEKONOMİ VE SUSURLUK / ŞEMDİNLİ, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 379 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AVRUPA BİRLİĞİ VE “ÇOKKÜLTÜRCÜLÜK YALANI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 444 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EĞİTİM ÜNİVERSİTE YÖK VE AYDIN(LAR), Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 543 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KIYAMETE ÇEYREK KALA! EKOLOJİ YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 501 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* DÜNYAYI ISITAN LATİN ATEŞİ, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2006, 302 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA YERLİLERİ: TEK BİR HAYIR, YÜZLERCE EVET, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-2006, 368 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KAVRAM SÖZLÜĞÜ-SÖYLEM VE GERÇEK (1), Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2005, 709 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2004 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2005, 464 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA BAŞKALDIRIYOR, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 416 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ELVEDA NİSYAN, MERHABA İSYAN, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 558 sayfa, Temel Demirer.


* KÜRESEL İNTİFADA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 592 sayfa, Temel Demirer.


* “YENİ DÜZEN(SİZLİK)”DEN BAŞKALDIRIYA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 592 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ ROMA: TERÖRİST ABD-IV. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 270 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE İMPARATORLUK: “YENİ EKONOMİ”DEN ÖNLEYİCİ SAVAŞA...-III. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 382 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞMENİN TİRANLIĞI: NE, NİÇİN, NASIL?-II. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ MUHAFAZAKÂRLIK YOĞUNLAŞIRKEN KÜRESEL VAHŞET-I. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 334 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ABD SALDIRGANLIĞI: IRAK VE ÖTESİ-III. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* 11 EYLÜL’DEN AFGANİSTAN’A ABD İMPARATORLUĞU-II. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 287 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KOVBOYUN SÖMÜRGE İMPARATORLUĞU-I. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 346 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SAKLANMAYA ÇALIŞILAN BİR MEŞALE: İBRAHİM KAYPAKKAYA, Umut Yayıncılık, İstanbul-2003, 232 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSYANIN ADI: FİLİSTİN-İNTİFADA KAZANACAK!, Ütopya Yayınevi, Ankara-2002, 479 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* XXI. YÜZYILLA GELENLER: SÖYLENCELER VE GERÇEK, Ütopya Yayınevi, Ankara-2002, 447 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİST MÜCADELE ETİĞİ, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2001, 336 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE TERÖR (TERÖRİZM, SALDIRGANLIK, SAVAŞ) II. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 334 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE TERÖR (TERÖR KAVRAMI VE GERÇEĞİ) I. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 364 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AMERİKA: RÜYA MI, KÂBUS MU? YANKEE İMPARATORLUĞU, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 368 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ÖDP YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 316 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)
* KÜRESELLEŞMENİN EKOLOJİK SONUÇLARI, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2000, 190 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EKOLOJİ POLİTİK, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2000, 136 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AVRUPA BİRLİĞİ ve SOSYALİSTLER: AKINTIYA KARŞI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* GERİCİLİK KÜRESELLEŞİRKEN FAŞİZM!.. YENİDEN Mİ?.., Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 299 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KADIN YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 170 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MARKSİZM VE EKOLOJİ, Öteki Yayınevi, Ankara-2000, 481 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TERÖR NE? TERÖRİST KİM? (AVRUPA ASYA ve ORTADOĞU), Cilt:2, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TERÖR NE? TERÖRİST KİM? (ABD EMPERYALİZMİ ve LATİN AMERİKA), Cilt:1, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 284 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EĞİTİM: NE İÇİN? ÜNİVERSİTE: NASIL? YÖK: NEREYE?, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 264 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* NEO-LİBERAL SALDIRI KRİZ ve İNSANLIK, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 494 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “YDD” KISKACINDA ÇEVRE ve KENT, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 473 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* CHE FİDEL KÜBA, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 135 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YABANCILAŞMA, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 112 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MEDYA ELEŞTİRİSİ ya da HERMES’İ SORGULAMAK, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 176 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* DÜNYANIN BALKONUNDAKİ İSYANCILAR, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, ikinci baskı, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ÖDP: İMKÂNLAR ve SORU(N)LAR, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 576 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MAYALARIN DÖNÜŞÜ, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1998, 311 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* POSTMODERN MÜDAHALE ve BAŞKALDIRI İMKÂNI (BRECHT “BİTTİ” FUTBOL “VERELİM”!), Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 528 sayfa, Temel Demirer.


* SOKAKTA ve DUVARDA 1968, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 207 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* VE KİRLENDİ DÜNYA..., Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1997, 319 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOKAK’TAKİNE NOTLAR, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1997, 456 sayfa, Temel Demirer.


* ÖDP’YE KENAR NOTLARI, İnsancıl Yayınları, İstanbul-1997, 88 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KOYUNLAR KURTLAR KÖPEKLER (YENİ DÜNYA DÜZENSİZLİĞİ EMPERYALİZM ve UMUT), Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1997, 160 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KARA PARA KİRLİ SAVAŞ (TÜRKİYE’DE MAFYA ve DEVLET), Özgür Üniversite Yayınları, 171 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSPANYA’DAKİ II. KITALARARASI BULUŞMA İÇİN “YDD”YE KARŞI TEZLER - II. KITALARARASI BULUŞMA İÇİN EKOLOJİK KIYAMET TEZLERİ, Özgür Üniversite Yayınları, 56 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ DÜNYA DÜZENİ AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE, Dev. Maden-Sen Yayınları, 64 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* CANAVARLAŞAN MEDYA, 1996-İstanbul, Yorum Yayınevi, 287 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ DÜZENİ ya da DÜZENSİZLİĞİ, 1996-İstanbul, Pelikan Yayınları, 304 sayfa, Temel Demirer.


* SOLAN FOTOĞRAFLARDA BİTEN VE BAŞLAYAN, 1993-İstanbul, Sorun Yayınları, 248 sayfa, Temel Demirer.


* GERİCİLİK DÖNEMİNDE DÜNYA ve TÜRKİYE, 1993-İstanbul, Sorun Yayınları, 190 sayfa, Temel Demirer.


* DİSK’İN “ÖREN TEZLERİ” ve SOSYALİST TAVIR, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 189 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TOPLUMSAL DİNAMİKLER ve ÖRGÜTLENME EKSENLERİ, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 270 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİZM “YENİ DÜNYA DÜZENİ” TÜRKİYE, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 192 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİZMİN SORUNLARI ÜZERİNE AÇILIM TARTIŞMALARI, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 256 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YOL BALADI, 1988-Ankara, Ekin Yayınları, 61 sayfa, Temel Demirer.
* T.B.“K”.P PROGRAM TASLAĞININ ELEŞTİREL ANALİZİ, 1988-İstanbul, Sorun Yayınları, 86 sayfa, Temel Demirer.

İletişim:

temeldemirer@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

http://www.facebook.com/TemelDemirer

https://twitter.com/temeldemirer

Son Haberler

Temel Demirer

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar