Pazartesi Mayıs 27, 2024

Kaypakkaya,16 Mayıs 2015 tarihinde Ludwigshafen`de anılacak‏

 

Özgür Gelecek Dergisi Avrupa Temsilciliğinin 18 Mayıs Gece Tertip Komitesiyle Yaptığı Röportaj;

ÖG: Bu yıl yapılacak Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı anma gecesi hakkında genel bilgi verir misiniz?

GTK: Bu yıl Komünist önderin işkencede katledilişinin 42 Yılı. Faşist diktatörlük onu bundan 42 yıl önce Diyarbakır hapishanesinde katlettiğinde, Kaypakkaya’yı sadece fiziki olarak değil, aynı zamanda fikirleriyle birlikte yok ettiğini sandı. Dönemin istihbarat raporları ‘Türkiye’nin en tehlikeli düşüncesine sahip Komünist’ diyerek Kaypakkaya’yı çok önceleri, zaten listesine yazmıştı. Katledilmesinde bu etken hiçbir zaman unutulmamalıdır.

ÖG: Neydi bu düşünceler biraz açar mısınız?

GTK: Kaypakkaya’nın Türkiye’nin genel toplumsal yapısını tahlil, devrimin niteliği, devrimin yolu vb görüşlerinin yanı sıra, Kemalizm ve Kürt ulusal sorunundaki tahlilleri faşist diktatörlüğün Kaypakkaya üzerinde yoğunlaşması ve katledilmesindeki en önemli nedendir. Türkiye devrimci hareketinde ve ilerici çevrelerde Kaypakkaya’nın katledilmesi, örgütsel ilişkilerini vermeyerek direnmesi olarak algılandı. Bu eksiktir. Evet, bu da bir etkendir, ancak esas etken onun görüşlerinin toplamıdır.

ÖG: Kaypakkaya’nın işkencede katledilmesine rağmen onun görüşlerinin yok edilememesindeki en temel neden sizce ne olmuştur?

GTK: Bu etken en doğru olarak partimizin varlığı olarak belirtilmelidir. Kaypakkaya yoldaş katledildikten sonra, geriye kalan çok sınırlı kadro ve sempatizan, partinin yaşaması ve sınıf mücadelesindeki öncülüğünü oynaması için kararlı bir duruş sergilediler. Partimiz yenilgi almasına rağmen korkmadılar. Cesaretli, bir duruş sergileyerek, partiyi bölgesel dönemden I.Konferansa taşıdılar. Merkezi önderliğe kavuşan partimiz hem teorik olarak, hem kitlesel olarak, hem de kadro olarak büyüdü ve Türkiye devrimci hareketinin öncü gücü olarak kabul edilir bir güç olarak kendisisini bugüne taşıdı.

ÖG: Bu yıl ki gece programı hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

GTK: Bu yıl ki anma gecemiz 16 Mayıs 2015 tarihinde Avrupa merkezi olarak Almanya’nın Ludwigshafen şehrinde gerçekleştirilecek. Anma gecemizin kültürel programında Marsis, Pınar Aydınlar, Hozan Cömert, Umuda Haykırış ve Pervin Çakar yer almaktadır. Ayrıca konuşmalar, sine-vizyon ve mesajlar da yer alacaktır. Gecemiz saat 15.30 başlayacaktır. Bu anlamda anma gecemize katılacak olan tüm bölgeler şimdiden otobüsleri tutmalı ve en geç saat 15’de gece salonunda olmalıdırlar.

ÖG: Gece materyalleri olarak kamuoyuna neler yayınlanacak?

GTK: Komitemiz 7 bin el ilanı, 5 bin afiş ve 10 bin bilet bastırmayı kararlaştırdı.

ÖG: Hedef kitleniz ne kadar olacak?

GTK: Bu yıl hedef kitlesi olarak 4-5 bin kişi bekliyoruz.

ÖG: Bilindiği gibi 2015 yılı Ermeni soykırımının 100. Yılı. Gecede bu soykırıma ilişkin bir programınız olacak mı?

GTK: Gece komitemiz bu konuyu ayrıntılı olarak tartıştı ve bazı kararlar aldı. Gecemizde Ermeni soykırımına ilişkin özel bir program olacak. Bu program Bir sine-vizyon, özel bir panel ve bir Ermeni müzik grubu yer alacak. Panelde; Agos gazetesinden Pakrat Estukyan, yazar Ragıp Zarakolu ve Partizan dergisinden bir temsilci yer alacak. Ayrıca salona Soykırımı dile getiren Ermenice ve Türkçe pankartlar asılacak.

ÖG: Verdiğiniz bilgilerden dolayı teşekkür ederiz.

GTK: Bizde gece komitesi olarak şahsınızda tüm okurlarınıza ve size teşekkür ederiz.

 

62831

Din Kardeşligi masali ve türban sovu

AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken …[*]

“Karanlık saatler geldiğinde,

o zamanın insanı da gelir.”[1]

 

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken söylenmesi gerekeni, gecikip, lafı dolandırmadan hemen belirteyim: Büyük bir alt üst oluşun içindeyiz…

Bu kadar da değil; her şey daha da ağırlaşarak vahimleşecek; veya tarih müthiş hızlanacak; ya da sık sık Montesquieu’nun, “Ne mutlu tarihi sıkıcı olan halka” sözü anımsanacak…

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Sayfalar