Cuma Mayıs 31, 2024

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir. Geçip giden her zaman bizim hanemize artı veya eksileri ile yazılırken,bir hayatın boşa geçmesi ya da zamanın üretimden yoksun hale dönmesi bizim kayıplarımız olacaktır.

       Kaypakkaya Partizan gönüllüleri olarak hep gözümüzü zirveye diktik. Kaypakkaya ardıllarının düşüncelerinin eylemlerinin yazılarının yayınlandığı binlerin değil, 10 binlerin yüzbinlerin okuduğu bir yayın yapmak her zaman bizim için bir amaç oldu. Ama görünüyor ki bu noktaya varamadık, bu sistemle de varmamız zor gözüküyor. Bunun içsel ve dışsal sebepleri olduğu kadar bir de yapılanmasındaki sorunlar olduğu açıktır. Bu sorunlara baktığımızda en önemli sorunlar şöyle:

1)Yazar Kadrosu: Ne yazık ki Kaypakkaya geleneğinden gelen aydın ve yazar konusunda ciddi sıkıntılar vardır. İnsanlar özne olmaktan uzaklaştıkça yazmaktan üretmekten de uzaklaşıyorlar. Bu da yansımasını pratik anlamda yazar sayısının azlığı, ya da az sayıda üretim oluşması ile dışa vuruyor. Oysa ki politik bir yayının ister gazete, dergi, bildiri ya da haber sitesi olsun kendi görüşlerini kitleye sunması onlara haklılığını teorik anlamda olsa dahi hissettirmesi gerekir. Her yayın organının sadece teorik hatta değil pratik hatta da güçlü olması dönemsel taktik veya stratejilerini kitleye sunması gerekir. Bunları kitleye sunamayan kitleden ya da halktan uzak görüşlerin bir üretim merkezi olması veya kitleselleşmesi imkansızdır. Bu da demektir ki yayın organlarının politik hattı da güçlü olmak zorunda kitleye günlük gelişmeler hakkında bilgi verici yön verici olmak, onlara yakın olmanın diğer anlamıdır. Proleterya ve ara sınıfların günlük yaşam konusunda teorik değil politik ilişkiler içinde bulunduğunu artık anlamalıyız. İnsanlarımız ve yazarlarımız üretimlerini artırmadığı sürece Kaypakkaya-Partizan'ın veya herhangi bir maoist sitenin Türkiye üzerinde genel bir yayın yapması imkansızdır. Kitleye ulaşamayan bir düşüncenin de somutlaşması aynı şekilde imkansız olacaktır. Her savaşı fikirler başlatır, fikir üretemeyenlerin savaş başlatması veya savaşması altı boş bir iddia olmaktan öte geçemeyecektir.

2)Haber Kadrosu: Özellikle burjuva haber sitelerine baktığımızda çeşitli haber ajanslarından alınan haberlerin(abonelik yolu ile) sitelerde yayınlandığını ve burjuva gazetelerin de temel haber ağını bu ajanslardan gelen haberlerin oluşturduğunu görürüz.Devrimci sitelerde ise ajans faktörünün yerini o görüşü savunan kitle alır.Kitlenin gönderdiği haberler yayınların temel unsurlarından olmalıdır,yön vermelidir.Eğer kendi kitlenizden herhangi bir geri dönüşüm alamıyorsanız, kitleniz kadrolaşamamış kendini geliştirememişse bu sizin yayınlarınıza yansıyacak ve bir kısır döngü içine girmek zorunda kalacaksınızdır.O yüzdendir ki geçmişte devrimci gazetelerin,bildirilerin legal -yarı legal yayınların önemi çok büyük olmuştur.Günümüzde ise açık ve net biçimde bunu internet yayını almıştır.Bu yayınlar gerekli devrimci-teorik ve politik gelişmelere ayak uydurduğunda geniş kitlelere ulaşılabildiği ve ciddi dönüşümler yaşandığını biliyoruz.Ne yazık ki bu alanda Maoist kurumların ciddi bir üretimi olamadı ya da yetersiz kalındı.Özellikle bu alanda ilk atılımların maoist düşünceler tarafından 2003/2005 yılları arasında atıldığını,internet sitelerinin açıldığını ama bunların ne yazık ki ciddi bir şekilde yürütülemediğini de burdan not düşmeliyim.Bu maoist kitleler için ciddi bir kayıp olarak tarihe geçmedi ama belki 5/10 yıl sonra büyük bir hata olarak anılmaya başlanacaktır.Ki öyledir zaten.

3)Ben-Merkezim Mantığı: Devrimciler ilerici özü olan her eylemi, değişimi desteklerler. Diğer yandan bunu yapmak için bilimsellik önemli bir ölçüttür .Eğer sahte ilahlar yaratıyorsak ve bu ilahlar dışında yapılan herşeyi tu-kaka olarak adlandırıyorsak, toplumdaki ilerici öğeleri göremeyiz. Onları sahiplenmez ve dışlarız. Bu ne yazık ki geçmişte birçok olumlu adımın önünü kesmiş, yapılmak istenen önemli adımlar bu düşüncenin esiri olmuş, engellenmiştir. Bu sebeple ki her bireyin-kurumun birbirini desteklemesi ve önünü açmak için çalışmalar yürütmesi gerekir. Devrimci dayanışmayı savunrken kendi içimizde bu dayanışmadan bihabersek ya da işimize gelmiyorsa hiç kimse büyüyemez, savunulan görüşler geniş kitlelere ulaştırılamaz. Halk sadece düşünecektir. Sizin yaptığınız her hareket onun size davranışını belirleyecektir. Bir devrimci bir devrimciyi, bir Kaypakkaya'cı bir Kaypakkayacıyı sahiplenmiyorsa halktan kendisini sahiplenmesini beklemek hayalden öteye gitmeyecektir. Bir büyük düşünceyi hayal olarak yaşamamız devam edecektir.

 

     Bunların üstüne birçok öğe daha eklenebilir. Ama özden sapmamak için gereksizdir. Baş çelişkiyi görmeden talide boğulmak gereksiz bir durum. Burda asıl sorun Kaypakkaya-Partizan'ın nereye doğru gittiğidir. Kim ne derse desin Kaypakkaya-Partizan birçok anlamda ciddi üretimler ortaya sunmuş bir sitedir. Diğer yandan her şey doğar büyür yaşar ve ölür. Her şey miadını doldurduğunda yok olacaktır ya da felsefi anlamı ile başka bir şeye dönüşecektir.

    Diğer yandan geldiği bu noktayı ciddi olarak tahlil etme zamanı gelmiştir. Ya kendisine bir yol çizecektir, yeni yollar bulacaktır, ya da kafasıyla duvarı yıkmaya çalışmaya devam edecektir. Evet, Kaypakkaya-Partizan kadrosu çok büyük burjuva siteleri yürütebilecek seviyededir. Çok paralar kazanabilir. Ya da Türlkiye'de ilk 1000 deki birçok siteyi yaratabilir. Ama devrimci haber anlamında bunları sunabillmeye devam edebilecek midir? Ya da önünde bir yol ayrımı mı vardır. Bunu önümüzdeki aylar gösterecek, ama yukardaki sunduğum 3 hususun mevcut olmadığına tüm arkadaşlarım katılacaktır. Bu sorunları çözemediğimiz takdirde ne yazık ki hedeflediğimiz haber sitesine, Türkiye'nin başlıca sitelerinden biri olma amacına ulaşamayacağız. Geriye ne kalacak? Denedik ama olmadı mı?

    Evet, hayatın en acı sözlerinden biri denedik, denedik olmadı demektir. Oysa olması hepsinden daha çok istenirken. Hâlâ deniyoruz ama attığımız adımları nasıl ileriye taşıyacağız bu bir bilmece. Ya da yaşadığımız her şey sınıfların hayat boyu yaşadığı bir çekişme. Şimdilik devam ediyoruz, çekişmeye.  Bir umut hep burjuvazi kazanmayacak ya.

 

 

106959

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

Sayfalar