Cuma Mayıs 3, 2024

“Katliamdan kaçan mültecilerin insanlık dramına sessiz kalmayalım”

Savaştan ve katliamlardan Batı Avrupa’ya göç etmek zorunda kalan mültecilerin insanlık dramına sessiz kalmayalım

Afrika'daki ve Ortadoğu'daki işgal ve iç savaşlarda yüz binlerce insan hayatını kaybederken, bir o kadar insan ise, geleceğinden emin olmayan bir çaresizlik içinde bekliyor.

Suriye iç savaşında ve IŞİD'in Rojava’ya saldırmasından bu yana iki milyondan fazla Kürt, Ezidi, Türkmen Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldı. Türkiye'nin dört bir yanına dağılan bu insanlara karşı ırkçı-faşist güruhlar her fırsatta saldırarak, onları göç ettikleri şehirleri terk etmeye zorluyorlar.

Libya, Irak ve Suriye'deki iç savaştan kurtulabilen yüz binlerce insan her türlü tehlikeyi göze alarak Batı Avrupa ülkelerine ulaşmak için yollara düşmüş durumda. İnsan tacirlerinin ellerine düşen binlerce insan, ya açık sularda, ya da karada hayatını kaybetmektedir. En son Viyana yakınlarında Nusidl ile Pandorf kasabasındaki A4 otoyolunda park etmiş bir kamyon içinde 50'den fazla mültecinin cansız bedeni bulundu.  Yine, Libya'nın Zuvera kenti açıklarında mülteci taşıyan gemi batmış, ilkinde 50, ikincisinde ise 400 kişi hayatını kaybetmiştir. Keza Manş tünelini geçip İngiltereye ulaşmaya çalışan 10 mülteci kamyon ya da tren vagonlarının altında kalarak hayatını kaybederken, Makendonya'dan, Macaristan'a trenle ulaşmaya çalışan 14 mülteci tren altında kalarak hayatını kaybetti. Avrupa Birliğinin resmi rakamları sadece bu yıl içinde Akdeniz’i geçip Avrupa’ya gelmeye çalışan 2 bin mültecinin hayatını kaybettiğini söylüyor.

Libya, Irak, Suriye ve Afrika’dan ülkelerini terk etmek zorunda kalan yüz binlerce insan ise göç yollarında yaşam mücadelesi vermekte, Yunanistan üzerinden Batı Avrupa’ya ulaşmaya çalışan mülteciler, yemek ve barınma ihtiyaçlarını karşılayamadıkları gibi, kaldıkları ülke polisinin saldırılarına maruz kalmaktadırlar. Yunanistan, Makendonya, Macaristan ve Fransız polisi acımasız bir şekilde mültecilere saldırıyor.

Mültecilerin her türlü zorluğu göze alarak ulaştıkları ülkelerde ise ırkçıların saldırılarıyla karşı karşıya bulunuyorlar. Almanya bunların başında geliyor. Neo-naziler, mültecilerin bulunduğu tüm şehirlerde yeniden saldırıya geçmiş bulunuyorlar. Dresten, Heidenau, Remchingen, Lübeck, Meissen, Tröglitz, Freital, Leipzig, Weissach im Tol'de mültecilerin bulunduğu binalar yakınmış, insanlar saldırıya uğramıştır.

Bu insanlık dramının tek sorumlusu emperyalistlerdir. Bu insanlar ülkelerinde bir şekilde yaşıyor ve barınıyorken, emperyalistler petrol ve pazarlara hakim olmak için bu ülkeleri işgal etti, ya da iş savaşlar çıkartarak insanların kendi ülkelerini terk etmelerine neden olmuştur. Libya, Irak ve Suriye'deki iç savaş ve ardından yapılan işgaller, milyonlarca insanı etkilemiş, savaşta sağ kalanlar, yeni bir yaşam için göç yollarına düşmüştür.

Avrupa'ya ulaşabilen mültecilere karşı yapılan saldırlar giderek artıyor. Evler yakılıyor, mülteciler dövülüyor. Derme çatma yerlere yerleştirilen binlerce mültecinin konut, iş ve çocukların okul sorunu ise orta yerde duruyor.

Acı olan bir diğer gerçek ise, yaşanan bu insanlık dramına karşın, toplumsal bir tepkinin azalmış olmasıdır. Buna Türkiyeli kitle örgütleri, kurum ve kuruluşları da dahil etmek yanlış değildir. Yanı başımızda yaşanan bu insanlık dramına daha fazla sesiz kalmayalım. Mültecilere sahip çıkalım. Neonazilerin, ırkçıların saldırılarına karşı kitlesel protestolarla, mültecilerin yanında olalım. Tüm devrimci, ilerici, demokratik kurum ve kuruluşlar olarak, sadece bu konuda yapılacak eylem birliğiyle bu saldırlar püskürtülebilinir. Geçmişte bu konuda oldukça aktif olan Türkiyeli demokratik kurumlar, bu tecrübelerini yeniden sokağa çıkarak göstermelidirler. Tüm partizan taraftarları üzerine düşen sorumlulukla hareket ederek, bulundukları her yerde duyarlılıklarını göstererek, mültecilere sahip çıkmalıdır.

42925

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Partizan'dan

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar