Cuma Mayıs 17, 2024

“Katliamdan kaçan mültecilerin insanlık dramına sessiz kalmayalım”

Savaştan ve katliamlardan Batı Avrupa’ya göç etmek zorunda kalan mültecilerin insanlık dramına sessiz kalmayalım

Afrika'daki ve Ortadoğu'daki işgal ve iç savaşlarda yüz binlerce insan hayatını kaybederken, bir o kadar insan ise, geleceğinden emin olmayan bir çaresizlik içinde bekliyor.

Suriye iç savaşında ve IŞİD'in Rojava’ya saldırmasından bu yana iki milyondan fazla Kürt, Ezidi, Türkmen Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldı. Türkiye'nin dört bir yanına dağılan bu insanlara karşı ırkçı-faşist güruhlar her fırsatta saldırarak, onları göç ettikleri şehirleri terk etmeye zorluyorlar.

Libya, Irak ve Suriye'deki iç savaştan kurtulabilen yüz binlerce insan her türlü tehlikeyi göze alarak Batı Avrupa ülkelerine ulaşmak için yollara düşmüş durumda. İnsan tacirlerinin ellerine düşen binlerce insan, ya açık sularda, ya da karada hayatını kaybetmektedir. En son Viyana yakınlarında Nusidl ile Pandorf kasabasındaki A4 otoyolunda park etmiş bir kamyon içinde 50'den fazla mültecinin cansız bedeni bulundu.  Yine, Libya'nın Zuvera kenti açıklarında mülteci taşıyan gemi batmış, ilkinde 50, ikincisinde ise 400 kişi hayatını kaybetmiştir. Keza Manş tünelini geçip İngiltereye ulaşmaya çalışan 10 mülteci kamyon ya da tren vagonlarının altında kalarak hayatını kaybederken, Makendonya'dan, Macaristan'a trenle ulaşmaya çalışan 14 mülteci tren altında kalarak hayatını kaybetti. Avrupa Birliğinin resmi rakamları sadece bu yıl içinde Akdeniz’i geçip Avrupa’ya gelmeye çalışan 2 bin mültecinin hayatını kaybettiğini söylüyor.

Libya, Irak, Suriye ve Afrika’dan ülkelerini terk etmek zorunda kalan yüz binlerce insan ise göç yollarında yaşam mücadelesi vermekte, Yunanistan üzerinden Batı Avrupa’ya ulaşmaya çalışan mülteciler, yemek ve barınma ihtiyaçlarını karşılayamadıkları gibi, kaldıkları ülke polisinin saldırılarına maruz kalmaktadırlar. Yunanistan, Makendonya, Macaristan ve Fransız polisi acımasız bir şekilde mültecilere saldırıyor.

Mültecilerin her türlü zorluğu göze alarak ulaştıkları ülkelerde ise ırkçıların saldırılarıyla karşı karşıya bulunuyorlar. Almanya bunların başında geliyor. Neo-naziler, mültecilerin bulunduğu tüm şehirlerde yeniden saldırıya geçmiş bulunuyorlar. Dresten, Heidenau, Remchingen, Lübeck, Meissen, Tröglitz, Freital, Leipzig, Weissach im Tol'de mültecilerin bulunduğu binalar yakınmış, insanlar saldırıya uğramıştır.

Bu insanlık dramının tek sorumlusu emperyalistlerdir. Bu insanlar ülkelerinde bir şekilde yaşıyor ve barınıyorken, emperyalistler petrol ve pazarlara hakim olmak için bu ülkeleri işgal etti, ya da iş savaşlar çıkartarak insanların kendi ülkelerini terk etmelerine neden olmuştur. Libya, Irak ve Suriye'deki iç savaş ve ardından yapılan işgaller, milyonlarca insanı etkilemiş, savaşta sağ kalanlar, yeni bir yaşam için göç yollarına düşmüştür.

Avrupa'ya ulaşabilen mültecilere karşı yapılan saldırlar giderek artıyor. Evler yakılıyor, mülteciler dövülüyor. Derme çatma yerlere yerleştirilen binlerce mültecinin konut, iş ve çocukların okul sorunu ise orta yerde duruyor.

Acı olan bir diğer gerçek ise, yaşanan bu insanlık dramına karşın, toplumsal bir tepkinin azalmış olmasıdır. Buna Türkiyeli kitle örgütleri, kurum ve kuruluşları da dahil etmek yanlış değildir. Yanı başımızda yaşanan bu insanlık dramına daha fazla sesiz kalmayalım. Mültecilere sahip çıkalım. Neonazilerin, ırkçıların saldırılarına karşı kitlesel protestolarla, mültecilerin yanında olalım. Tüm devrimci, ilerici, demokratik kurum ve kuruluşlar olarak, sadece bu konuda yapılacak eylem birliğiyle bu saldırlar püskürtülebilinir. Geçmişte bu konuda oldukça aktif olan Türkiyeli demokratik kurumlar, bu tecrübelerini yeniden sokağa çıkarak göstermelidirler. Tüm partizan taraftarları üzerine düşen sorumlulukla hareket ederek, bulundukları her yerde duyarlılıklarını göstererek, mültecilere sahip çıkmalıdır.

42947

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Sayfalar