Salı Nisan 23, 2024

Kasketin en çok yakıştığı insana minnet ve hayranlıkla (1)

“Mors immortalis.”[2]

Kasketin en çok yakıştığı insandı.

O meşhur fotoğrafı her görüldüğünde, yüzündeki masum tebessümün içimizi ısıttığı devrimci.

Gülmek/ gülümsemek bir insana ancak, Kaypakkaya kadar yakışırdı.

“Diyarbakır’ da bir kaya sanki yükselmiş aya”; “İbom, kutup yıldızım, sol yanımın cevahiri”; “Ölüm toplasa da çiçekleri,/ çiçekte tohum biter mi?” dedirtmişti kendine.

“İnsanlık onuru işkenceyi yenecek,” sözünü anımsatması yanında; “Bu çelik aldığı suyu unutmayacak,” demişti ve egemenlerin korkulu rüyası, zayıf karakterlerin hiç sevmediğiydi; tatlı su solcularının, medya maymunlarının hazzetmediğiydi.

Mesela ‘Kırmızı Gül Buz İçinde’ belgeselinde, “Ben Mustafa Kemal ile İbrahim’i karşı karşıya koyduğum zaman 100.000 tane İbrahim’i değil 1 tane Mustafa Kemal’i tercih ederim,” diyordu Doğu Perinçek… Doğrudur, Kaypakkaya Perinçek’gillerin meşrebine sığabilecek biri değildi! Çünkü O, devrimin insan bedenine girmiş hâliydi.

İnsanlığın, kararlılığın, dürüstlüğün, devrimciliğin en net ve anlamlı temsilcisiydi. 24 yıllık ömründe kendini adadığı davaya canını verip, işkencede konuşmayan örgütlü direnişin, direncin önemli temsilcisiydi.

Kaypakkaya’nın katli devletin iç yüzünü ortaya koymuştu; o ise her daim düşleri peşinde koşan devrim zamanının yiğitlerindendi. Direnişin ve baş eğmemenin sembolüydü. Büyük bir davanın insanıydı.

Hasılı direnci karşısında zulmedenin naçar kaldığı; halka bağlılık ve inancın karşısında işkencenin yenilebileceğini kanıtlayan direnişiyle efsaneleşerek, yeşeren bir dağ çiçeğiydi; yelesine el sürülmez bir asi küheylandı…

Çok önceleri de dediğim gibi: “11. Tez’deki üzere düşündüğümüz gibi, yaşamayı öğretir İbrahim Kaypakkaya hepimize; ‘Yoksa yaşadığımız gibi düşünmeye başlarız,’ uyarısının altını ısrarla çizerek…”[3]

Bu arada kimileri, “24 yaşında ölmüş. 24 yaşındaki birinin deneyimi nedir, aklı nedir, bilgisi, başkasına verebilecek fikri nedir?” dese de; egemenlerin “zararsız birer aziz”e dönüştüremediğiydi. Marksist-Leninist’ti, Mao Zedung düşüncesini savunurdu.

“Devrimci kimdir?” ve “Devrimci nasıl olmalıdır?” sorusunun yanıtıydı. 71 kopuşunun ileri noktasıydı. Tek kelime ile gerçek bir devrimciydi.

* * * * *

Yoksul Alevî bir ailenin çocuğu olarak gelmişti dünyaya. İlkokulun birinci ve ikinci sınıfını Karamahmut köyünde okudu. Daha sonra da Ortakışla ve Alacaköy’de öğrenimini tamamladı.

1961’de Hasanoğlan sınavlarını kazanarak, öğrenimine burada devam etti. Devrimci düşüncelerle Hasanoğlan Öğretmen Okulu’nda tanıştı. Burayı dereceyle bitirerek yüksek öğretmen okuluna gitti. Bir yıl burada hazırlık sınıfında okuduktan sonra İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’na başladı. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü öğrencisiydi. 

Bu yıllarda özellikle devrimci gençliğin anti-emperyalist mücadelesine yakın ilgi duydu. Sosyalist düşünceyi benimseyip, okuldaki arkadaşlarıyla Fikir Kulüpleri Federasyonu İstanbul sekreterliği ile ilişki kurarak, kendi okullarında da örgütlenmek için çalışmalara başladı.

Daha sonra TİP üyesi olan Kaypakkaya, siyasal düşüncelerinin yanısıra sanata ve edebiyata eğilimi ve her konudaki bilgisi, alçakgönüllü kişiliği ile dikkat çekti.

Mart 1968’de Çapa Fikir Kulübü’nün kurucularındandır; başkanıdır. 6. Filo’ya karşı bildiri yayınladığı gerekçesiyle Kasım 1968’de okuldan atıldı. 

Çapa’da okurken yurttan ve okuldan düşüncelerinden dolayı kovulduktan sonra babası bir tanıdık bulup tekrar okula geri almaya çalışır. Okul müdürü, Ali Kaypakkaya’ya “Oğluna söyle fikirlerinden vazgeçsin tekrar okula geri alalım,” der.

Baba Kaypakkaya İbrahim’in yanına gidip durumu anlatıca İbrahim, “Baba silahın yanındaysa çek beni vur, ama bana bu fikirlerden vazgeç deme,” demişti...

FKF ve TİP’deki ayrışmada MDD saflarında yer aldı. İşçi-Köylü Gazetesi’nin İstanbul’daki bürosunda çalıştı, Aydınlık ve Türk Solu’nda yazdı.

Aydınlık ayrışmasında PDA (Proleter Devrimci Aydınlık) saflarında yer aldı. 1972’ye kadar PDA’da (TİİKP) çalıştı; DABK (Doğu Anadolu Bölge Komitesi) üyesi olarak görev yaptı.

PDA ile yolları ayrıldı. Ayrılık sonrasında TKP/ML-TİKKO’yu kurdu. Dersim bölgesinde mücadele ederken, 24 Ocak 1973’de Vartinik Mezrası’nda devlet güçlerince sarıldı. Çatışmada Ali Haydar Yıldız katledilirken, Kaypakkaya da çatışma alanından yaralı olarak uzaklaştı. Daha sonra bir öğretmenin ihbarıyla yakalandı. (Onu ihbar eden öğretmen 27 yıl sonra (2000) TİKKO tarafından cezalandırılacaktı…)

Yaralı hâlde kilometrelerce yürütüldü. Önce Dersim’e, ordan Amed’e götürüldü. Amed’de ayak parmaklarının dokuz tanesi kesildi. Ondan sonra işkenceli sorgular başladı. Vahşi işkence yöntemleriyle sorgulandı. Fakat arkadaşları hakkında tek kelime dahi etmedi.

Dört ay süren işkencelerde “ser verip sır vermemenin” ne demek olduğunu dosta da düşmana da öğreterek, 18 Mayıs 1973’de katledildi.

Sorgusunda “konuşmayacağım, konuşturulmayacağım!” demiş ve konuşturulamamıştı.

Babasına oğlunun intihar ettiği söylendi! Cansız bedeni babasına parçalanmış şekilde teslim edilirken, cenaze töreni yapılmaması için baskıda yapılmıştı.

‘Kırmızı Gül Buz İçinde’ belgeselinde babası anlatır: “Ordan bi hamal tuttum, adam öylece baktı. Ondan sonra ‘Ne bu’ dedi. Öğrenciydi dedim. Burada işkencede öldürdüler, Çorum’a götürecem dedim. Adam ağlamaya başladı, ‘Ben almayayım o 5 lirayı, helal olsun’ dedi. Ağladı, yürüdü gitti.”

Aynı belgeselde, ‘Tohum’ başlıklı romanında insanî yönüne ışık tutan yoldaşı Muzaffer Oruçoğlu da aktarır:

“Hamallara olan derin sevgisi. Parti kadroları içinde en çok hamalları seviyordu. Diyordu ki, ‘Bu adam bu kadar çalışıyor ama bu çalıştığını bakışlarıyla, sözleriyle, davranışlarıyla hiç açığa vurmuyor. Bu korkunç bir şey, bu peygamberlik gibi bir şey,’ diyordu...”

En çok sevdiği türkü ‘Burçak Tarlası’yken, ‘Kırmızı Gül Buz İçinde’ belgeselinin çekimleri esnasında İbrahim’in annesi, “Biliyor musun; benim oğlan çocukken de yolun düz olanını değil; çakıllı, taşlı olanını tercih ederdi” demişti.

Ve yine Oruçoğlu’na göre: “Birçok insan İbrahim’i, hayata hep siyasal aklının ve davaya olan inancının penceresinden bakan, duygularıyla hareket etmeyen bir insan olarak tahayyül eder ki bu doğru değil. İbrahim’in Çapa dönemi, romantik dönemdir. Siz buna devrimci romantizm de diyebilirsiniz. 1966’dan 1969’a kadar İbrahim, edebiyat ve şiirle yoğun ilgilendi. Varlık, Türk Dili ve Edebiyatı, Soyut, Yeni Ufuklar, Papirus gibi edebiyat dergilerini düzenli olarak okudu; bu dönemde yirmiden fazla aşk ve direniş şiiri yazdı. Cemal Süreya başta olmak üzere, ikinci yeni şairlerinin şiirlerini zevkle, gülerek ve eleştirerek okudu. Şiirde Nâzım Hikmet çizgisini savundu. Çapa Yüksek Öğretmen Okulu döneminde (1966-1969) aşık olmadı. Kitaplar, dergiler, tartışmalar ve mücadele pratiği, zamanının tümünü emip aldı. Gülmeyi, fıkra dinlemeyi, türkü söylemeyi ve oynamayı seven bir insandı. Balıkesir bengisini çok sever ve çok güzel de oynardı. Ruhi Su’nun hayranıydı. ‘Zahit bizi tan eyleme’ ile ‘Kalktı göç eyledi avşar illeri’ en sevdiği türküler arasındaydı. Zengin, renkli, şaşırtıcı ve zaman zaman da çocuksu bir iç dünyası vardı İbrahim’in…”

* * * * *

Egemenler cenaze töreni yapılmaması için elerinden geleni artlarına koymamışlardı; Kaypakkaya’nın adını anmak bile suçtur günümüzde; ölüsü dahi korkutur egemenleri!

Devlet korkudan köyü olan Çorum/ Alaca/ Karakaya köyüne jandarma karakolu kurdurtmuştur. Karakol hâlen oradadır.

Hatta anası mezarı başına gittiği için arkadaşları da onu andığı için davalık oldu…

Kaypakkaya’nın annesi, oğlunun mezar anmasına katıldığı “gerekçesi”yle, şüpheli olarak ifade verirken, mezarına gittiği, mezarı suladığı ve çiçek koyduğu vurgusuyla, “Bunun neresi suç? Siz mezarlığa gitmiyor musunuz? Mezara gitmeye devam edeceğim,” dedi…

Elbette nedensiz değildir bunlar!

Çelikten irade + komünist bilinç = davaya adanan yaşamıyla O bir “Kızıl Karanfil”dir; İbrahim Kaypakkaya’dır.

Coğrafyamızın en esaslı devrimcilerdendir. 1972’de Sinan’ları (Nurhak’ta katledilen THKO’luları) ispiyonlayan köy muhtarı Mustafa Mordeniz’i cezalandırandır.

Devrimin silahlı mücadele ile gerçekleşeceğini savunmuştur. Dik duruşu ile herkese örnek olandır. Munzur’un kızıllığıdır.

“Cesaret”i yaşamında somutlaştıran “Arslan Yürekli”lerden; işkence tezgâhlarını korkutan; “Unutmak ihanettir,” dedirterek, güneşe gömülenlerdendir.

Evet O, mücadele tarihimizde derin bir iz bırakmış dava insanıdır. Polislerde bile saygı uyandırabilecek yüreği, cesareti, azmi vardır.

Dediklerini yapıp, işkence tezgâhlarında da yaptıklarını tereddüt etmeden söyleyendir; samimidir; merttir; militandır yiğittir; insandır ve insanlık için vardır.

Hasılı dünyada serüvenciler tükenmedikçe, umut tükenmedikçe adı hep bilinçlerde olacak, geleceğe taşınacak “Sönmeyen İsyan Ateşi”dir; teslim olmamanın, teslim alınamayan iradenin çelikleşmenin adıdır...

* * * * *

Genç yaşına rağmen teori ve pratiğiyle, “Hizipçi ve bölücü olanlar, revizyonist çizgide ısrar edenlerdir. Bütün eleştirilere rağmen hatalarını düzeltmeyenler, düzeltmemekte ısrar edenlerdir. Hizipçi ve bölücü olanlar samimiyetle özeleştiri yapmak yerine, sadece çok sıkıştıkları zaman revizyonist özü yeni bir biçimle kamufle edenlerdir,” diye haykıran Kaypakkaya’nın vizyonu komünist bir dünyadır. Yolu Kemalizm’den uzak komünizm yoldur.

Kürt meselesine ciddi olarak kafa yoran nadir sosyalistlerdendir. (Bir diğeri Hikmet Kıvılcımlı’dır.) Yaptıklarıyla Kemalizm’in kirli kanını sosyalist düşünceden temizlememizin ilk adımını atmış, 24 yaşında yaptığı 5 bin sayfa üretim ve ulusal soruna dair kapsamlı çözümlemeleriyle birçok komünist için hayatlarında devrim teşkil edebilecek önemli teorik yeniden yönelimlere yol açmış devrimciydi.

Evet Kaypakkaya, pratik devrimciliğinin yanısıra, sosyalist düşün dünyasına farklı bir ivme kazandıran bir teorisyendir. Bu hususta en çok dikkati çeken konu, MDD anlayışını savunan legal/ illegal grupların görüşleriyle taban tabana zıt duran Kemalizm karşıtlığıdır.

Kemalizmi eleştirerek, dönemin devrimcilerinden keskin bir çizgiyle ayrılmıştır. Hem de Kemalizm bayrağı göklerde iken!

Kaypakkaya’nın, Kemalizm hakkında söylediklerinin, hatta Mustafa Suphi TKP’sine sahip çıkarken yaptığı eleştirilerin bile bilimsel kaygı taşıdığı çok açıktır. O nedenle, Kemalizm meselesinde ortaya koyduğu tezler tamamen Stalin’e ve Komintern’e karşı gelen tezlerdi.

Ona göre, Kemalist hareket, özünde “işçilere ve köylülere, bir toprak devrimi imkânına karşı” gelişmişti ve “Kurtuluş Savaşı’nı takip eden yıllarda, devrimin baş düşmanı Kemalist iktidardı.”

Yine “Kürt milli hareketi genel bir demokratik muhteva taşır. Çünkü bir yönüyle ezen ulusun hâkim sınıflarının zulmüne, zorbalığına, imtiyazlarına, bencil çıkarlarına karşı yönelmiştir. Milli baskının kaldırılması, milliyetler arasında eşitliğin sağlanması, hâkim ulusun hâkim sınıflarının imtiyazlarının kaldırılması, dil üzerindeki yasaklamaların ve sınırlamaların son bulması, her alanda uluslar arasında eşitliğin ve ulusal devlet kurma hakkı, eşitliğinin tanınması, bütün bunlar demokratik ve ilerici taleplerdir,” diyen Kaypakkaya’nın öne sürdüğü “Kürtler bir ulustur ve kendi kaderlerini belirleme hakları vardır” görüşü, II. Fikir Kulüpleri Federasyonu Kurultayı’ndan kovulmasına ve dönemin diğer sosyalist grupları ile yollarının ayrılmasına sebep olmuştu.

Ve en önemlisi bu meselede, “Halkların kardeşliği sloganı baştan beri burjuva-liberal bir hiledir. Önce tam hak eşitliği, ondan sonra halkların kardeşliği,” diyecek kadar ısrarlı ve tutarlıydı…

Özetle ve kim ne derse desin!

Kaypakkaya ezilen milyonların örgütlü mücadelesinde sömürüye ve zulme son vermeyi amaçlayan bir komünistti. Sadece pratik olarak değil, ideolojik ve politik olarak da hâkim sınıfların sisteminden ve ideolojisinden kopmuştu...

Kaypakkaya tutsak düştüğündeki sorgusunda, mücadelesinin meşruluğunu şöyle ifade etmişti: “Trakya’daki topraksız köylülerin, ellerinden toprağı jandarma gücüyle gasp etmiş büyük çiftlik sahiplerinin topraklarını işgal etmesi eylemlerine, İstanbul’da Demir Döküm, Sungurlar, Horoz Çivi, Pertriks, Ege Sanayi, Eas Akü, Gıslaved, Gamak, Singer ve Derby fabrikalarındaki işçilerin haklı grev ve direnişlerine yardımcı olmak için elimden geleni yaptım. 15-16 Haziran büyük işçi yürüyüşüne katıldım ve fırsat buldukça da faşistlerin üniversitelere yaptıkları saldırılara karşı savunma mücadelesi veren devrimci gençliğin bu mücadelesine ve diğer demokratik eylemlerine katkıda bulunmaya çalıştım.” 

Nihayet 90 günden fazla işkenceye maruz kaldığı hâlde, “Asla pişman değilim, bir gün sizin elinizden kurtulursam yine aynı şekilde çalışacağım”, diyen ısrarından asla vazgeçmemişti…

* * * * *

24 yaşında 5 bin sayfa teorik metin üretip; eline silahı almaktan da geri durmayan; MİT’in raporlarına “En tehlikeli ihtilâlci komünist” olarak giren; devleti, resmî ideolojisini zangır zangır titreten O devrimci irade örneğidir; etkileyici bir figürdür; bedeni parça parça edilse de ölümsüzdür.

Mazlum Doğan, Dörtler, Haki Karer’in de destan yazdığı Diyarbakır Zindanı’nda işkencede, “Esasen biz komünist devrimciler, prensip olarak siyasi kanaatlerimizi ve görüşlerimizi hiçbir yerde gizlemeyiz. Ancak örgütsel faaliyetlerimizi, örgüt içinde bizimle birlikte çalışan arkadaşlarımızı ve örgüt içerisinde olmayıp da bize yardımcı olan şahıs ve grupları açıklamayız. Kişisel sorumluluğum açısından gerekeni zaten söylemiş bulunuyorum. Ben buraya kadar anlattıklarımı samimiyetle inandığım Marksist-Leninist düşünce uğruna yaptım. Ve sonuçtan asla pişman değilim. Ben bu uğurda her türlü neticeyi göze alarak ve can bedeli bir mücadeleyi öngörerek çalıştım ve neticede yakalandım. Asla pişman değilim. Birgün sizin elinizden kurtulursam gene aynı şekilde çalışacağım,” diyen Onun gösterdiği yol, başkaldıranlar için bulunmaz nimetken; reformizmden kopuşun temsilcilerindendir.

Devrimin silahın ve sınıf siyasetinin örgütlenerek gerçekleşeceğinden zerrece şüphe duymadan ser verip, sır vermeyen isyan ateşi olmuş; burjuvaziye karşı göze göz dişe diş çarpışarak, Horatius’un, “Multa renascentur quae jam cecidere/ Ölen şeyler birçok yoldan hayata dönebilir,” sözünü kanıtlamıştı…

İş bu nedenle de “Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor. Belki biz olmayacağız ama bu çelik aldığı suyu unutmayacak,” demesi boşuna değildi.

Nihat Behram’ın ‘İbo’nun anısına yazdığı şiirinde, “Fakat nehirlerin akıyor, dağların rüzgârlıdır,” diye betimlediği O, şimdi ve her zaman bir rüzgârdır, dağlardan, varoşlardan eserek “Bitmedi o kavga sürüyor, sürecek/ Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek,” dizelerini terennüm eden…

Hasılı Pablo Neruda’nın, “sesimde pırıl pırıl bir güç var/ karanlıkta boy atmaya/ sessizliği/ aşmaya yarayan/ / biz halkız, yeniden doğarız/ ölümlerde”; Ahmed Arif’in, “beni yiğitler götürür/ katlarına sevda ile varılan,/ yiğitler ki/ dişlerini tükürmüş/ yiğitler ki/ hayatları burulan”; Ataol Behramoğlu’nun, “ve cellat uyandı yatağında bir gece/ tanrım dedi bu ne zor bilmece/ öldükçe çoğalıyor adamlar/ ben tükenmekteyim öldürdükçe,” dizelerindeki O, isyancı bir hakikâttir.

Hakikâtinden ayrı bir imgesi de yoktur. Neyse Odur. Her sarsıcı hakikât gibi ezilenlere aittir ve gösterişsiz; ne zaman komünizmin “imkânsız”lığından söz edilse, direnç ve umutla anımsanan; hâlâ yaşayıp, savaşandır.

Bunun için tarihte kazanma ile kaybetme, var olma ile yok olma, yücelme ile cüceleşmenin paradoksal biçimde iç içe geçtiğini ve böylesi tarihsel anların, sonraki gelişmelerin önünü açan (veya tıkayan), yeni bir başlangıcı muştulayan tarihi dönemeçler olduğundan kuşkusuz 18 Mayıs ı unutmayacağız/ unutturmayacağız…

11 Mayıs 2015 11:46:42, Ankara.

N O T L A R

[1] 16 Mayıs 2015’de İstanbul Eğitim-Sen Avcılar Şubesi’nde düzenlenen “Öfkenin Bilinci, Direnişin Rehberidir Kaypakkaya!” başlıklı panelde yapılan konuşma… 17 Mayıs 2015’de İstanbul Sibel Yalçın Parkı-Ok Meydanı’nda örgütlenen “Bu Çelik Aldığı Suyu Unutmayacak” etkinliğinde yapılan konuşma…

[2] “Ölümsüz ölüm.”

[3] Temel Demirer, http://www.yenikapitiyatrosu.com…pitları-hakkında/

 

55253

Temel Demirer

Hakkında

Objektifiz ama tarafsız değiliz. Tarafsız olmak korkaklıktır. Çünkü insan doğru ve yanlış arasında tarafsız olamaz.BiyografiKendimden söz etmenin pek anlamlı ve “şık” olmadığına inanan biri olarak çok düşündüm...
Ne yazacağımı kestiremedim...
Ve nihayet şunları diyebilmenin en doğrusu olduğuna karar kıldım...
“İnsana ait hiçbir şey bana yabancı değil,” diyen(lerden);
dünyaya aşağıdan bakan(lardan);
kendi kuşağımla müthiş bir serüveni yaşayan(lardan);
yaşadıklarımdan asla pişman olmayan(lardan);
ve hatta yaşadıklarımı yaşamış olmayı bir onur ve şans addeden(lerden);
John Maxwell’in, “İnsanlar, onları ne kadar umursadığımızı bilmedikçe, ne kadar bildiğimizi umursamazlar...”; Bertolt Brecht’in, “Yenilgilerimiz, rezalete karşı savaşa katılanlarımızın yeterince kalabalık olmadığından başka bir anlama gelmez”; V. İ. Lenin’in, “Silah kullanmasını öğrenmeyen, silah elde etmeye çalışmayan bir ezilen sınıf, ancak köle muamelesi görmeye layıktır,” sözlerine müthiş değer veren(lerden);
sevdasız kavga, kavgasız sevda olmaz diyen(lerden);
bir afet-i devrana aşık olan(lardan);
hâlâ “tek yol devrim” gerçeğine bağlı olan(lardan);
ve nihayet “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek!” diyen(lerin) safındaki sıradan, vasıfsız, herhangi biriyim...
54 tevellütlüyüm... Kemal’den olma Necla’dan doğmayım... Çorum ili Kale mahallesi nüfusuna kayıtlıyım...
Okur yazarım...
Ve nihayet hâlen “sakıncalı” dedikleri(nden) ve GBT’lerindeyse sabıkalıyım...
11.01.2004 14:32:09, Ankara.

TÜRKİYE’DE YAYINLANAN KİTAPLARIM

* GÖZ GÖRMEZ BİLİNÇ GÖRÜR, Hazırlayan: Mehmet Özer, Nota Bene Yay., 2012, 152 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ORTADOĞU: YALANCI BAHAR, Derleyen: Babür Pınar-Recai Ulutaş, Nitelik Kitap, 2012, 448 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2009 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2011, 434 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* BEYOND GLOBALIZATION – WORLD LEARNING/ INTERNATIONAL HONORS PROGRAM TURKEY READER 2011/12, Derleyenler: Yücel Demirer - Sibel Özbudun, 2011, 476 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif), (“Geopolitics of Turkey in the US-EU-Mideast Triangle”- Temel Demirer)


* EMPERYALİZM VE ULUSAL SORUN, Derleyen: Babür Pınar-Muzaffer İlhan Erdost, Nitelik Kitap, 2011, 335 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSMAİL BEŞİKÇİ, Derleyenler: Barış Ünlü-Ozan Değer, İletişim Yay., 2011, 589 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SESİNİ YİTİREN ŞEHİR SİVAS, Editör: Mehmet Özer, Çankaya Belediyesi Yay., Temmuz 2011, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2009 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2010, 659 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KRİZ, KAPİTALİZM, İSYAN, Ütopya Yay., 2010, 559 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KRİZ VE HAYAT YAZILARI: BİR TAŞ DA SİZ ATIN, Ütopya Yay., 2010, 464 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ASLOLAN DEVRİMİN GÜNDEMİDİR, Kaldıraç Yay., 2010, 784 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TEKEL DİRENİŞİ DERSLERİ 2010-SENDİKALARIMIZI GERİ ALACAĞIZ, Kaldıraç Yay., 2010, 206 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA: İSYAN HEP VARDI!, Sibel Özbudun (der.), Kaldıraç Yay., Ocak 2010, 661 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KUŞATMAYI YARMAK: EĞİTİM, BİLİM VE AYDINLAR, Kaldıraç Yayınevi, Ekim 2009, 392 sayfa, Temel Demirer-Sibel Özbudun.


* ALMANAK-2008 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2009, 608 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* HAK(SIZLIK), HUKUK(SUZLUK) MU? “SUÇUMUZ İNSAN OLMAK”!, (Sibel Özbudun’un önsözüyle), Kardelen Yay., Nisan 2009, 365 sayfa, Temel Demirer.


* HRANT’IN KATİL(LER)İ… (Sait Çetinoğlu’nun önsözüyle), Pêrî Yayınları, Şubat 2009, 336 sayfa, Temel Demirer.


* LİBERALİZM/MUHAFAZAKÂRLIK KISKACINDA KADIN, Kaldıraç Yayınevi, Şubat 2009, 237 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2007 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2008, 456 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “HAYIR, EVET’TEN ÖNCE GELİR”! HUKUK(SUZLUK) YAZILARI, Ütopya Yay., Mayıs 2008, 496 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “SÖYLENECEK YALAN KALMADI” İNSAN HAK(SIZLIK)LARI, Ütopya Yay., Mayıs 2008, 510 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA’DA İSYANIN TARİHİ, Hazırlayan: Sibel Özbudun, Ütopya Yay., 2008, 549 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESEL KAPİTALİZMİ MEŞRULAŞTIRAN SÖYLEMLER, Editör: Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı: 67, Maki Yay., 2008, 218 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YABANCILAŞMA VE..., Ütopya Yay., 2008, 316 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)
* ALMANAK-2006 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2007, 654 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MİLLİYETÇİLİK, YURTSEVERLİK VE SOL, Editör: Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı: 65, Maki Yay., 2007, 212 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA’DAKİ GELİŞMELER, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Ankara-2007, 34 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME, KADIN VE ‘YENİ’-ATAERKİ, Ütopya Yayınevi, Ankara-2007, 228 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İMPARATORUN SOYTARISI EGEMEN MEDYA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2007, 319 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2005 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2006, 439 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “DERİN” MİLLİYETÇİLİĞİN SİYASAL İKTİSADI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MAFYA NARKOEKONOMİ VE SUSURLUK / ŞEMDİNLİ, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 379 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AVRUPA BİRLİĞİ VE “ÇOKKÜLTÜRCÜLÜK YALANI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 444 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EĞİTİM ÜNİVERSİTE YÖK VE AYDIN(LAR), Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 543 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KIYAMETE ÇEYREK KALA! EKOLOJİ YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 501 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* DÜNYAYI ISITAN LATİN ATEŞİ, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2006, 302 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA YERLİLERİ: TEK BİR HAYIR, YÜZLERCE EVET, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-2006, 368 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KAVRAM SÖZLÜĞÜ-SÖYLEM VE GERÇEK (1), Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2005, 709 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2004 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2005, 464 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA BAŞKALDIRIYOR, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 416 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ELVEDA NİSYAN, MERHABA İSYAN, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 558 sayfa, Temel Demirer.


* KÜRESEL İNTİFADA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 592 sayfa, Temel Demirer.


* “YENİ DÜZEN(SİZLİK)”DEN BAŞKALDIRIYA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 592 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ ROMA: TERÖRİST ABD-IV. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 270 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE İMPARATORLUK: “YENİ EKONOMİ”DEN ÖNLEYİCİ SAVAŞA...-III. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 382 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞMENİN TİRANLIĞI: NE, NİÇİN, NASIL?-II. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ MUHAFAZAKÂRLIK YOĞUNLAŞIRKEN KÜRESEL VAHŞET-I. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 334 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ABD SALDIRGANLIĞI: IRAK VE ÖTESİ-III. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* 11 EYLÜL’DEN AFGANİSTAN’A ABD İMPARATORLUĞU-II. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 287 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KOVBOYUN SÖMÜRGE İMPARATORLUĞU-I. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 346 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SAKLANMAYA ÇALIŞILAN BİR MEŞALE: İBRAHİM KAYPAKKAYA, Umut Yayıncılık, İstanbul-2003, 232 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSYANIN ADI: FİLİSTİN-İNTİFADA KAZANACAK!, Ütopya Yayınevi, Ankara-2002, 479 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* XXI. YÜZYILLA GELENLER: SÖYLENCELER VE GERÇEK, Ütopya Yayınevi, Ankara-2002, 447 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİST MÜCADELE ETİĞİ, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2001, 336 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE TERÖR (TERÖRİZM, SALDIRGANLIK, SAVAŞ) II. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 334 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE TERÖR (TERÖR KAVRAMI VE GERÇEĞİ) I. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 364 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AMERİKA: RÜYA MI, KÂBUS MU? YANKEE İMPARATORLUĞU, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 368 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ÖDP YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 316 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)
* KÜRESELLEŞMENİN EKOLOJİK SONUÇLARI, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2000, 190 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EKOLOJİ POLİTİK, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2000, 136 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AVRUPA BİRLİĞİ ve SOSYALİSTLER: AKINTIYA KARŞI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* GERİCİLİK KÜRESELLEŞİRKEN FAŞİZM!.. YENİDEN Mİ?.., Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 299 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KADIN YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 170 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MARKSİZM VE EKOLOJİ, Öteki Yayınevi, Ankara-2000, 481 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TERÖR NE? TERÖRİST KİM? (AVRUPA ASYA ve ORTADOĞU), Cilt:2, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TERÖR NE? TERÖRİST KİM? (ABD EMPERYALİZMİ ve LATİN AMERİKA), Cilt:1, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 284 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EĞİTİM: NE İÇİN? ÜNİVERSİTE: NASIL? YÖK: NEREYE?, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 264 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* NEO-LİBERAL SALDIRI KRİZ ve İNSANLIK, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 494 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “YDD” KISKACINDA ÇEVRE ve KENT, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 473 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* CHE FİDEL KÜBA, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 135 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YABANCILAŞMA, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 112 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MEDYA ELEŞTİRİSİ ya da HERMES’İ SORGULAMAK, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 176 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* DÜNYANIN BALKONUNDAKİ İSYANCILAR, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, ikinci baskı, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ÖDP: İMKÂNLAR ve SORU(N)LAR, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 576 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MAYALARIN DÖNÜŞÜ, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1998, 311 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* POSTMODERN MÜDAHALE ve BAŞKALDIRI İMKÂNI (BRECHT “BİTTİ” FUTBOL “VERELİM”!), Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 528 sayfa, Temel Demirer.


* SOKAKTA ve DUVARDA 1968, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 207 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* VE KİRLENDİ DÜNYA..., Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1997, 319 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOKAK’TAKİNE NOTLAR, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1997, 456 sayfa, Temel Demirer.


* ÖDP’YE KENAR NOTLARI, İnsancıl Yayınları, İstanbul-1997, 88 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KOYUNLAR KURTLAR KÖPEKLER (YENİ DÜNYA DÜZENSİZLİĞİ EMPERYALİZM ve UMUT), Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1997, 160 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KARA PARA KİRLİ SAVAŞ (TÜRKİYE’DE MAFYA ve DEVLET), Özgür Üniversite Yayınları, 171 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSPANYA’DAKİ II. KITALARARASI BULUŞMA İÇİN “YDD”YE KARŞI TEZLER - II. KITALARARASI BULUŞMA İÇİN EKOLOJİK KIYAMET TEZLERİ, Özgür Üniversite Yayınları, 56 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ DÜNYA DÜZENİ AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE, Dev. Maden-Sen Yayınları, 64 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* CANAVARLAŞAN MEDYA, 1996-İstanbul, Yorum Yayınevi, 287 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ DÜZENİ ya da DÜZENSİZLİĞİ, 1996-İstanbul, Pelikan Yayınları, 304 sayfa, Temel Demirer.


* SOLAN FOTOĞRAFLARDA BİTEN VE BAŞLAYAN, 1993-İstanbul, Sorun Yayınları, 248 sayfa, Temel Demirer.


* GERİCİLİK DÖNEMİNDE DÜNYA ve TÜRKİYE, 1993-İstanbul, Sorun Yayınları, 190 sayfa, Temel Demirer.


* DİSK’İN “ÖREN TEZLERİ” ve SOSYALİST TAVIR, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 189 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TOPLUMSAL DİNAMİKLER ve ÖRGÜTLENME EKSENLERİ, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 270 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİZM “YENİ DÜNYA DÜZENİ” TÜRKİYE, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 192 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİZMİN SORUNLARI ÜZERİNE AÇILIM TARTIŞMALARI, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 256 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YOL BALADI, 1988-Ankara, Ekin Yayınları, 61 sayfa, Temel Demirer.
* T.B.“K”.P PROGRAM TASLAĞININ ELEŞTİREL ANALİZİ, 1988-İstanbul, Sorun Yayınları, 86 sayfa, Temel Demirer.

İletişim:

temeldemirer@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

http://www.facebook.com/TemelDemirer

https://twitter.com/temeldemirer

Son Haberler

Temel Demirer

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

Sayfalar