Cuma Nisan 19, 2024

Kapıtalizmin ölümü

Dünyamızda yaşananlar, kapitalizmin kaosu ve onun yarattığı ağır toplumsal dramdır. Karaya vuran minik göçmen bedenleri, sınır telörgülerine takılan çocuk yürekleri, denizde boğulan insanlık ve dalgalar arasına karışıp duyulmazdan gelen çığlıklar, kapitalist sistemin kaçınılmaz bir sonucu olduğu görülmediği sürece; daha yüzyıllarca bunları tekrar tekrar, ama daha fazla acılar katılarak yaşanacaktır. Ve eğer ki, işçi ve emekçi yığınların çığlıkları birleşerek burjuva sistemi üzerinde devrimci bir yumruğa dönüşüp, bu sonucu yaratan nedenlerin kökünü kurutmazsa, insanlık bir daha iki ayağı üzerine durmayacak kadar çürümüş olacaktır.

“Modern” AB’nin  kalın duvarlarına çarpıp  Bodrum’da karaya vuran çocuk bedeni üzerine dökülen timsah gözyaşları, emperyalist burjuva basınına “vijdan” sözcüğünü yazdırmak zorunda kaldı. Ne yazık ki bu, sadece burjuvazinin ikiyüzlülüğünü gizlemeye çalışmadan öteye geçemedi. Geçemez, çünkü bu dramatik sonucu yaratan burjuvazinin kendisidir. Emperyalist sermayenin sınırsız büyüme ve egemenlik alanlarını sınırsız geliştirme isteği bu sonuçları her geçen gün büyüterek yaratıyor. Burjuva basını buna değinme yerine, daha fazla göçmen “kabuletmeyi” çözüm olarak sunmaya çalışıyor.

İnsanların yerini yurdunu terk edip daha “güvenli” bildiği bölgelere gitmeye çalışması anlaşılır bir şeydir. Ancak, o insanları yerinden yurdundan eden emepryalist burjuvazi ve onun sistemi sorgulanmadan, ne göçmenlik sona erer ne de göçmen ölümleri ve dramları biter.

Eğer burjuvazi ve onun kalemşörleri, çanak yalayıcıları, göçmen sorunun bitmesini, göçmen dramının sona ermesini istiyorlarsa, kendi sistemlerini sorgulamaları gerekir. Yani, kapitalist yağma sistemi yıkılmadan, emperyalist egemenlik sona ermeden, işbirlikçi burjuvazi devrilmeden ve sosyalizm gelmeden, insanlığın bu dramı bitmeyecektir.

Ve bugün tamı tamına yerinden yurdundan edilmiş 60 milyonu aşkın insan yollarda ve yeni bir yaşam alanı bulmaya çalışıyor. 

Afganistan’ı işgal edenler, Yugoslavya’yı parçalayanlar, Irak’ı ölüm yığını haline getirenler, Suriye’yi hücrelerine ayıranlar, Yemen’i leş kargalarına sunanlar, Afrika’yı her açıdan çölleştirenler, Asya’yı ucuz işgücü cennetine dönüştürenler sorgulanmadan ve yeryüzünden silinmeden, ne göçmenlik biter ne de onun dramı. Ne bebelerin kıyılara vurulmuş ölü bedenleri ne de anaların çığlıkları...

“ABD ve AB İŞİD’e karşıymış ve ona karaşı savaşıyorlarmış(.”(!)  Bunu haber olarak kitlelere sunan burjuva basınından “vijdan” muhasebesi beklemek, işçi ve emekçileri kandırmak demektir. Kitleleri yalan haber sunarak, daha fazla insanın yerinden yurdundan edilmesini desteklemek demektir. 

Sinsi ve iki yüzlü Alman emperyalist burjuvazisi ve onun basını “çok insani” mesajlar veriyor. Ancak, bütün göçmen ölümlerin altında onların imzası vardır. Bütün AB ülkelerine kalın duvar ördüren egemenlik alanlarını genişletme çabası içinde olan Alman emperyalist burjuvazisidir. Alman sermayesi, AB ülkelerini teslim almış durumdadır. O, ancak işçsizler ordusunun düşmesini önelyecek sayıda göçmen kabul etmektedir. Daha fazlasını değil. Bunlar, Nazi döneminden tercübe sahibi oldukları için, AB sınırları dışında “göçmen toplama kampları” kurduruyor ve yenilerinin kurulması için geri ülkelere baskı yapıyorlar.

Emperyalist AB burjuvazisinin kalın soğuk duvarlarına çarpıp kıyılara vuran ölü bedenler, kapitalizmin sistemin çoktan ölmüş, ama zorla yaşatılmak istenen halidir. 

Kendilerine kapatılmış, AB kapılarını zorlayan yoksul ülkelerin  işçi ve emekçileri, kurtuluşun, kendilerine ölüm seçeneğini dayatan kapitalist sistemi yıkmaktan geçtiğini gördükleri anda, toplumsal tarih kendilerinden yana dönecektir.

 

04.09.2015

43320

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Yusuf Köse

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar