Pazartesi Mayıs 27, 2024

(IŞ)İD Kürtlere Niye Saldırır?

(IŞ)İD, Ortadoğu’nun yeni fenomeni ve emperyalistlerin yeni umacısı. (IŞ)İD emperyalist gericiliğin kendini daha rahat gerçekleştirmesi ve politik yönelimine yeni olanaklar yaratması için arayıp da bulunmayacak bir umacı oldu. Her ne kadar emperyalist güçler ve Ortadoğu’nun gerici egemenleri için şu an kullanılacak bir umacı (heyula) olsa da, Kürtler, Şiiler, Hıristiyanlar ve tüm diğer farklı inanç ve milliyetler için bunun ötesinde en vahşi biçimlerle ölüm, kan, zulüm anlamına geliyor. (IŞ)İD girdiği her yeri insansızlaştıran, kurutan, çölleştiren bir politika izliyor.

Şimdi bu katil sürüsü karşı-devrimci yapılanmaya karşı emperyalist güçler ve bölge gericiliği bir koalisyonla kurtarıcı rol üstlenmeye çalışıyor. (IŞ)İD öyle bir korkutucu ve yıkıcı rüzgâr estiriyor ki emperyalizm için açmakta zorluk çektiği her kapıyı açan bir maymuncuk gibi oldu. (IŞ)İD korkusu ve kaygısı emperyalizmi ve gerici bölge devletlerini adeta kanatsız melek gibi algılatmaya dönüştü. Ezilen, katliamdan geçirilen ulus ve halklar adeta emperyalizmden kurtuluş bekleyen bir çaresizliğe mahkûm edilmeye çalışılmaktadır.

Emperyalistler için bu ideolojik ve politik faydanın yanında özellikle bölgenin yeniden dizayn edilmesinde, dengelerin bozulması ve yeni dengelerin kurulmasında da (IŞ)İD güçlü bir faktör olabilmektedir. Bu (IŞ)İD’in basit bir maşa örgüt olduğu anlamına gelmemektedir. (IŞ)İD, Irak ve Suriye ekseninde bugün egemen durumda olmayan Sünni toplumsal kesimin siyasal temsiliyetini karşılamayı başaran bir yapılanmadır. Bu eksene oturan ideolojik-siyasal yaklaşımla hamlelerini yapmakta, bölgede ki çelişkilere oynayarak alanını ve etkisini genişletmektedir. (IŞ)İD kendi siyasal çıkarlarını gözeterek dengeleri bozmaya, var olan ilişkileri belirlemeye çalışmaktadır.

(IŞ)İD, eski Baasçılar ve bölge aşiretleriyle kurduğu güçlü ilişkilerden beslenen zeminden yani egemen güçlerle tarihsel ilişkilerden kaynaklı çeşitli güçler tarafından manipüle edildiği gibi geçici ittifaklar kurarak da hareket ve yönelimini belirlemektedir. Emperyalistlerin ve bölge devletlerinin istihbarat örgütleriyle bu eksende kurulmuş ilişkiler ve yönlendirmelerden etkilendiği de su götürmez gerçektir. Ancak bu durum (IŞ)İD’in Irak ve Suriye’de oluşan toplumsal ve siyasal dengelerden beslenerek yükselen ve Sünni siyasetinin egemenliğine oynayan kendi öz dinamikleri gerçekliğini karartmamalıdır. Bu doğrultu ve yönelim onun hamlelerini ve siyasetini belirlemektedir.

(IŞ)İD’in Irak ve Suriye’de Kürt bölgelerini hedeflemesi genel eğilim ve yönelime, çıkardığı tartışma ve sonuçlara bakarak değerlendirilmelidir. Kürtlerin tarihsel olarak Türk, Arap ve Fars egemenliği altında ezilen bir ulus olması bu egemen kesimlerle güçlü bir düşmanlık zemini oluşturmuştur. Bu egemen kesimlerin imtiyazlarından feragat etmeme mücadelesi aynı zamanda Kürt ulusal kazanımlarına yönelik bir düşmanlığı içermektedir. Türk, Fars ve Arap egemenlerinin mezhepsel meşrepleri ve çelişkileri ne olursa olsun bu bağlamda Kürt ulusal kazanımlarına karşı doğal bir düşmanlık paydaları vardır.

(IŞ)İD Kürtlere yönelik bu tarihsel düşmanlık ve egemenlik halinin devam etmesi eksenine oturan çelişkiden faydalanarak Kürtlere yönelmektedir. Kürt ulusal hak ve kazanımlarına karşı egemen sistemin (emperyalist sistem ve egemen devletler) hem düşmanlığı, hem şüpheleri, hem de kaygıları (IŞ)İD’in Kürtlere yönelik saldırısına maddi temel oluşturmaktadır. Yani Kürtler (IŞ)İD’in gözünde zayıf halka konumundadır. Bu genel yaklaşım içinde Kürt bölgeleri içindeki zayıf halkaları da belirlemektedir. Şengal ve Ezidiler ezilen inanç olması bağlamında, Rojava ve onun içinde Kobanê’de yine Kürtler arasındaki siyasal çelişkilerden ve coğrafi konumu gözetilerek belirlenmiştir.

Son süreçte özel olarak Kobanê’ye yönelmesi ve burayı düşürmek için tüm güçlerini seferber etmesi, hem kendine karşı kurulan koalisyonun saldırılarını Kürt coğrafyasında karşılamak, hem de burada Kürtlerin demokratik temelde oluşmuş kazanımlarına emperyalist ve bölge gericiliğinin zehrinin bulaştırılması amacını taşımaktadır. Bir yandan Kürtleri emperyalizmle daha fazla işbirliğine yönlendirerek ve “mahkûm bırakarak” demokratik damarını kesmeye, diğer yandan özellikle Kürtlerin Türk egemen sınıflarıyla olan çelişkilerini keskinleştirmeye çalışmaktadır.

Kobanê saldırısıyla ağzı sulanan Türk egemen sınıflarının ve emperyalistlerin hesabı ise Kürtlerin kendilerinin şemsiyesi altına rızasıyla, kendilerine tam bir uyum göstererek girmesini sağlamaktır. Kürtlerin bu bağlamda zayıf düşerek yardım çağrısı yapması hesabı yapmaktadırlar. Kürtlerin yaşanan saldırılarda emperyalizmin ve Türk egemen sınıflarının bu hesabının olduğunu bilmesi ve bu eksende politik karşıtlık geliştirmesi ciddi bir gerginlik noktasıdır. (IŞ)İD’in bu denli pervasız, elini kolunu sallayarak ve lojistik destek alarak Kobanê’ye saldırmasının ayağını bastığı zemin budur.

Kürtlerin saldırıların merkezine oturmasında (IŞ)İD buranın zayıf halka olması hesabı güderken aynı zamanda Kürt Demokratik Hareketi’ni emperyalizmin kucağına iterek Kürt coğrafyasında bu oluşumların toplumsal zeminini zayıflatıp anti-emperyalizm temelinde kendine zemin oluşturmaktır. Bunu da ulusal aidiyetten önce mezhebi aidiyet üzerinden gerçekleştirmektir.

Bölgesel güçler ve emperyalizm ise (IŞ)İD eliyle Kürtlerin kucağına düşme hesabı yapmaktadır. Ancak Kürtlerle olan bağını, ilişkisini ve yürüyen süreçlerini zora sokmadan bunu yapmaya çalışmaktadır. Bu saldırıların asıl amacının zayıf düşmüş, kolu kanadı kırılmış ve mahkûm hale gelmiş Kürt siyasal yapısı yaratmak olduğu açıktır. Aynı zamanda ulusal bilinci zayıflamış mezhepsel ve dini kimliği gelişmiş bir toplumsal yapının oluşması amaçlıdır. Dağılma eğiliminde olan Sykes-Picot rejiminin Kürtler cephesinde ulusal eksenli değil mezhebi eksenli bir yönelime girmesi mücadelesidir bu aynı zamanda. Yaşanan Kürtlerin iki gericilik arasında kıskaca alınmasıdır.

(IŞ)İD Saldırısı Ve Genel Eğilim!

Kürtlerin bu kıskaç içinde, ulusal hak ve özgürlüklerden önce mezhebi ve dini eksenli bir siyasal şekillenişe girmesi kolay gerçekleşebilir bir durum değildir. Kürtlerin demokratik ve ilerici yöneliminin emperyalizm ve bölge gericiliğinin ittifaklık ve ortak düşman algısı ile zehirlenmesi ise esas tehlikedir. Kürtlerin emperyalizmin ve özellikle Türk hâkim sınıflarının kirli çıkarlarıyla ulusal hak kazanımları ekseninde bir kesişme hali bir illüzyon oluşturabilir. Gericiliğin yüzüne hoş görünümlü bir maske takarak kendini Kürtlere yutturma durumu oluşabilir. Özellikle birçok tehlikenin, gulyabaninin kol gezdiği ve tüm acımasız yüzünü gösterdiği bu koşullarda “medeniyet” maskesi güçlü tehlikelerle Kürtlerin karşısına dikilecektir.

ABD ve öncülüğündeki koalisyon ve TC bu “medeni” dünyanın en güçlü temsilcileri konumundadırlar. Kelle kesmeden, siyahlar giyip sakal uzatmadan, yaptığı acımasız katliamları açıktan savunma gafletine düşmeden oluşmuş tarihsel karşı devrimci, zalim kimliğini daha makbul hale getirerek pazarlama tekniklerinin en halislerini kullanarak satabilir. En başta Kürtlere ve tüm ezilen bölge halklarına kendi çıkarlarını ve kirli hesaplarını bu şekilde kabul ettirmeye çalışacaklardır.

Bugün ortalıkta herkesin dilinde dolanan Kürtlere ABD öncülüğündeki koalisyonun yardım etmesi gerektiği lafları ve Kürtlerin bu ittifakın parçası olması gerektiği telkinleri gerçek sorun ve düşman karşısında Kürtlerin gözünü bağlama operasyonudur. Her türlü eza, ceza, musibet, tehdit, gözyaşı, ölüm Kürtlerin başına musallat ettirilerek burnu sürtülmeye, kazanılacak bir ulusal hak varsa siyasal kölelik şartlarına bağlanmaya çalışılmaktadır.

Bugün tarihin Kürtler lehine gelişen seyri ve akışı geçici toz dumanlar yaratılarak, karmaşalar oluşturularak, geçici tehlikeler ön plana çıkarılarak esas tehlike, düşman ve Kürt ulusunun tam hak eşitliği, özgürce ayrılma hakkı gibi gereksinimleri muğlaklaştırılmaya, boğuntuya getirilmeye, kolu kanadı kırılarak “bahşedilmiş” haklar derekesine indirilmeye çalışılmaktadır. Bu karmaşa ve toz duman arasında hiç kuşkusuz en büyük tehlike hala medeniyet elbisesi giymiş emperyalizm ve her parçadaki egemen-ezen ulus (Türk, Arap ve Fars) tahakkümüdür.


78398

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

Sayfalar