Cuma Mayıs 17, 2024

İmar affı-kentsel dönüşüm ve konut sorunu

Bilindiği üzere iskansız ve ruhsatsız yapılmış olan yapılar ile iskanı yada ruhsatı olupta projeye aykırı olarak yapılan yapılar imar planlarına aykırı yapılar olarak görülmektedir. Burada kanun gözünde herhangi sınıfsal bölgesel farklar ve özel durumlar dikkate alınmamıştır. 

Birinci olarak işçi köylü ve memurlar ile ücretli çalışan kesimlerin kaçak olarak yapılan yapıları ile orta sınıfların ve müteahitlerin 'kaçak yapıyı' yapma nedeni arasındaki farkları silikleştirilmiş olup burjuva hukukun 'herkese' eşit mesafe de olma sahtekarlığı altına gizlemiş bir fark vardır. 

İşçi Köylü ve çalışan kesimlerin kaçak yapıyı yapmasındaki temel amaç barınma sorununu gidermek iken orta sınıflar ile müteahitlerin temel amacı toprak üzerinden rant ve faizdir. 

Bu sınıflar arasındaki bu çelişkiden önce ise işçi ve köylülerin şehirleşmesinin ana etkenini sınıflar açısından tespit etmemiz gerekiyor. 

Bilindiği üzere kentleşmenin ülkemizde ki temel biçimi Komprator kapitalistin işgücü ihtiyacının karşılanması, bağımlı olduğu emperyalist kapitalist devletlerin işgücü ihtiyacı,ortak sınıfsal çıkarları üzerinden şekillenmiştir,Kompradorun 'gerici' niteliği gereği kırsal nüfusun kentleşmesi , burjuva sınıf ve katmanların 'kapitalist' niteliğinin gelişmemişliği ile belirlenmiş olan bir tarza sahiptir.Göbekten bağımlı ikdisadi yapı demokrafik yapı üzerindeki değişikliği sadece ekonomik ilişkiler üzerinden değil, bir iç savaş ülkesi olması gerçekliği üzerinden de savaş üzerinden şekillenmiştir. 

Ülkemizin gerek üretim biçimi gerekse dünya ile olan iş bölümünde ki tarihi kır ekonomisinin büyük toprak sahipleri çıkarına parça parça kısım kısım ve yüz yıllık bir sürece yayılarak gerçekleştirilmiştir.Bu yıkımın kontrolden,sorumluluktan ve düzenlilikten yoksun bulunması  kentleşme sürecinde kente göçenlerin üzerine yıkılmıştır. 

Kente göçen kır nüfusu 'kaderine' terk edilmiş, 'siyasi çıkarlar'ın bir yanını oluşturduğu gece kondu yapımına 'idarecilerin' göz yumduğu kentlilerce eleştri konusu yapılmıştır. 

İşçi ve Emekçilerin kentleşmesi ve kentte barınma sorununu 'kendi başalarına' çözmesi gece kondu olarak adlandırılmış, kanun önünde Hazine yada kamu arazisinde 'işgalci'(fuzuli şagil,haksız zilliyet) durumuna düşürülmüştür. 

Kaçak yapı sorununun bu yönü şimdilik konumuz dışı. 

Kaçak yapıların oluşturulduğu bu süreçte siyasi ve idari çıkarlarda başka bir yazının konusu. 

İşçi ve Emekçilerin barınma sorunu karşısındaki bu tek başınalığı egemen sınıflar açısından ne anlam taşıyordu? 

Gece kondular için ilk kanunlar 1948 yılında başlamış(5218, 5228, 6188, 7367 sayılı yasalar) kendini 1966 yılındaki 775 sayılı gece kondu kanunu ile somutlamıştır. 

Ülkemizin ikdisadi yapısı gereği sermayenin birikim süreci ve özel sermaye birkiminin tarihsel olarak dünyada ki birikim hızının çok gerisinde bulunuyor oluşu, işçi ve emekçilerin barınma sorunun da  konutun üretilmesi,satılması ve kiraya verilmesi için işçi ve emekçilere ÜCRETLERİ İÇERİSİNDE bulunmasından doğan kısmın yokluğu gece konduya göz yummanın egemen sınıf olan komprador ile işçi ve emekçiler arasındaki çıkar ve çatışmanın sonucudur. 

Kırdan göçen köylülüğün kentlileşmesi ile kentte yaşayan sınıfların konut sorununu çözme  açısından farkları bulundurmaktadır. 

Komprador kapitalist devletin kırdan gelen nüfusa konut'u planlı bir şekilde hazırlamış olması durumunda,konutu satması yada kiralaması işçi ve emekçinin ücretine belirli bir oran olarak yansıması gerekecektir.Bunun farkında olan egemen sınıflar, bu payı karlarına katabilmek için 'plansız' kentleşme bir düşüncesizlik değil, bir sınıfın çıkarı gereğidir.Bu sınıf Komprator burjuvazidir.Hükümet biçimi ile devlet biçimi arasındaki fark burada görünür hale gelmektedir.Hükümet biçimine göre, siyasi çıkar gereği görülen 'göz yumma' devlet biçiminin zorunlu sonucudur.Egemen sınıfların egemenliğini gösterdiği alandır. 

Plansız ve kaçak kentleşme, hem işçi ve emekçilerin maliyetini düşürmekte, hem de siyasi ve idari olarak egemen sınıflara imkanlar sağlamaktadır. 

Ne değişti de 'deprem e dayanaksız' yapılar (işçi ve emekçiler) burjuva sınıf ve devleti için önemli hale geldi? 

Dün gece konduyu hizmetsiz,susuz, yolsuz bırakan kaçak olduğu için yıkım kararları ile kuşatanlar ne oldu da bugün 'planlara',aflara,barışlara' boğuyorlar? 

Tuğlasından harcına, suyundan yoluna elektiriğine alınterini gıdım gıdım harcayan işçi ve emekçiler 'sosyal  devleti' pratikleriyle kendi içlerinde kurdular.İşçi köylü ve emekçilere, Kompradorun öğrettiği bir şey varsa kendi iktidarlarını nasıl kurabileceklerini öğretmiş olmasıdır. 

Burjuva sınıflarının düne kadar  işçi ve emekçilerimize yazdığı çileli tarih ne oldu da emsal değerleri ile ölçülür oldu? 

Kompradora artık şehir dar geliyor. Sanayii alanları daha dış yerlere taşınıyor.İşliklerin köleleri buralara yakın oturmalı. 'dağlılar' ve tepeliler' manzarıyı terk etmeli, yeni dikey köylerine taşınmalı. 

İhtiyarlar geldikleri yerlere dönmeli,çocukları krediler bağıyla bağlanmalı,'yandım gelin dedikçe altına odun atmalı ki sendikasız,uzun süreli çalışmalı,evin yüzünü unutmalı.Sömürüye dah açık olmalı.Pis Komünist ve anarşitlerin kışkırtmasından da uzak durmalı böylece. 

 

 

O dağ ne zamandır 'değer' üretiyor. 

O tepe ne zamandır 'freş hava' üretiyor. 

Biz gelmeden önce o dağ vardı 

Biz gelmeden önce tepe de oradaydı. 

Serin hava da 

Biz gelmeden önce de o kamu malı, benim malımdı. 

Gelmeden önce idaresini etmesine izin verdiğim bir devlet vardı 

Şimdi geldim malıma sahip çıkıyor ve idaresini elime alıyorum deyince 

İşgalci ilan etti yezid tohumu emperyalist devletin çömezi 

bilumum it sürüsü 

İşgalci sensin 

Varlığımı ruhumu toprağımı suyumu ve hava mı 

alınterimin işgalcisi 

sensin. 

 

O yokuş ne zaman bankacıların ve çantacıların ayaklarınca tırmanılıyor oldu? 

Rayiç bir değer  biçilince 

O yokuş ne zaman mafyalarınca kuşatıldı 

piç bir plan yapılınca 

O yokuş o dere o kondu ne zaman park oldu 

sen eski çıkarlarını yeni çıkarlarınla değişince 

O dağ o tepe o  kondu yaşlanıp yeni yeni köleler doğurunca 

o yokuş o tepe o kondu siyasal benliğini 

direniş ruhunu yorgunluğu ile değiştirmeye başlayınca 

O kondu o sokak o duvar yağmayı 

ticaret 

pazarlık 

2+1 

3+1 

ticari alan 

konut alanı 

ile değişmeye uygun bulunca. 

 

Birinci arguman 'depreme dayanıklı konut' üretimi için gece kondu alanları riskli yapı ilan edilerek kentsel dönüşüm kapsamına alındı alınmasına da; 

 

“6 Mayıs 1930 Hakkari depreminde merkez üssü Irak sınırıydı. 7,3 şiddetindeki depremde 2514 kişi hayatını kaybetti. 

26 Aralık 1939 tarihindeki büyük Erzurum Depremi’nde 33000 kişi öldü. 7,9 şiddetindeki depremde onbinlerce insan kışın ortasında evsiz kaldı. Bundan sonra gazetelerde depremlere karşı alınacak önlemler anlatıldı ve milli eğitim müfredatına depremle ilgili alınması gereken önlemler hakkında eğitirici bilgiler yerleştirildi. 

20 Aralık 1942 tarihindeki Tokat depreminde 3000 ölü 6000 yaralı vardı. Merkez üssü Niksar olan depremin şiddeti 7,0 

1943 Kütahya depreminde merkez üssü Tosya ilçesiydi. 7,2 şiddetindeki depremde 2824 kişi yaşamını yitirdi. 

1 Şubat 1944 Bolu depreminde merkez üssü Gerede ilçesiydi. 3959 kişinin öldüğü depremin şiddeti 7,2 

31 Mayıs 1946 Muş depreminde merkez üssü Varto ilçesiydi. 2394 kişinin öldüğü depremin şiddeti 6,9’du. 1945 yılında aynı ilçede sadece 4 büyüklüğündeki depremde 12 kişi ölmüştü. 

28 Mart 1970 tarihinde Gediz’de meydana gelen deprem 7,2 şiddetindeydi ve 1086 ölüyle sonuçlandı. 

1975 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesinde meydana gelen depremde 2385 kişi öldü 3340 kişi yaralandı. Deprem 6,9 şiddetindeydi. 24 Aralık 1976 Çaldıran depreminde 3840 kişi öldü. Depremin büyüklüğü 6,8’di. 

30 Kasım 1983 Erzurum depreminin bilançosu 1155 ölü 3800 yaralıydı. Depremin şiddeti 6,8 

1992 yılında Erzincan’da meydana gelen 6,8 lik depremde ölü sayısı 653 yaralı sayısı 3850 olarak belirlendi. 

1 Kasım 1995 Afyonkarahisar depreminde merkez üssü Dinar ilçesiydi. 95 kişinin öldüğü depremin şiddeti 5,9 olarak belirlendi. 

27 Haziran 1988 Adana depreminde merkez üssü Ceyhan ilçesiydi. 6,3 şiddetindeki depremde 84 kişi öldü 310 kişi yaralandı. 

1999 Marmara depreminde merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesiydi. Pek çok bölgede etkisi hissedilen deprem 7,4 şiddetinde meydana geldi. Depremde 17000 ölü 23000 yaralı 505 sakat kaldı. 600000 kişi evsiz kaldı. 28000 konut kullanılamaz hale geldi.” 

Yukarı daki yıkımlar olurken o dağ o tepe o yokuş 'Rant'  üretmediği içindir ki işçi köylü ve emekçilerin canı beş para etmiyordu. 

Diğer arguman kentin bütnlüğünün sağlanması ve kentin daha planlı hale getirilerek kentlinin sosyal,kültürel faaliyetlerini kolaylaştırmak vb. Vıdı vıdı vıdı... 

Komprador burjuvazinin ve büyük toprak sahiplerinin bir türlü avrupalaşamamış burjuva kültürünü tanımayan ve bu nedenle niteliğini kavrayamayan tahlilci,plancı,hukukçu demogoglar sürekli 'olması gerekeni' hatırlatmaktan, orada yada şurada yapılan bir uygulamanın öykünmesi dışında başka bir arguman geliştirememiştir.Bu o demogogların hatası değildir.Bu ne olması sorununun aşılmış, nasıl olması sorusuna dayanmış mevcut nesnel koşulların değiştirilmesi zorunluluğuna ulaşmış olmasından kaynaklıdır. 

Örnek vermek gerekirse geçmişten günümüze planlı şehirleşmesi yapılmış Kars örneğine bakalım. 

Kars merkez ve bazı köyleri LadiKars ve Kamasor gibi köyler mevcut koşullara göre ihtiyacı karşılayacak şekilde Rus plancılar tarafından planlanmış ve uygulanmıştır.Şehir Türk eğemen sınıflarına siyasi,idari,ekonomik ve askeri olarak bağlaştıktan sonra ise planlı olan şehir plansızlaşmaya başlamıştır. 

Bu Anadolu da nereye bakarsanız bakın göreceğiniz tablonun genel özelliklerini yansıtan bir tablodur.Plan yerleşim yapıldıktan, göç yaşandıktan,fabrika kurulduktan,yol açıldıktan,ocağa incir ağacı dikildikten, tüyü bitmemiş yetim hakkının tüm hakkı yendikten sonra 'KENT PLANLAMASI'  yetimin torunlarını kentin dışına sürdükten sonra üzerine yapılmaya çalışılmaktadır. 

İşçinin köylünün ve emekçinin hafızası bedeniyle birlikte göçerken yeni kuşakın ağzına bal çalmanın tam zamanıdır. 

Diplomalı ama nitelikten yoksun,iş ve düzenli çalışmaya uzak,global dünyaya telefonundan ve televizyonundan bağlı,birbirlerinin yüzüne bakmayan,sesini duymayan,köksüz kuşaklara bir ev ver toprak rantını kap.EVDE zaten oturamayacak. 

Evin sabit giderleri ile ortak yaşamın zorunlu giderleri için mutlaka 'çalışacak'! 

-telefon faturası 

-elektrik faturası 

-su faturası 

-doğal gaz faturası 

-çevre temizlik vergisi 

-emlak vergisi 

-apartman yada site aidatı 

-ulaşım gideri 

buluşma,koklaşma gideri(çay,türk kahvesi ve nargile) 

-maç gideri(oleeeeeeeyy..goolll) 

-Yazın ya köye ya tatile gideri 

-okul servisi gideri 

-beş para etmez bedava kitaplar yerine öğretmenin önerdiği kitaplar gideri 

-doktora gitme eczacının koca karı ilacını al gideri 

-üfürükçü hoca vaazı gideri 

-sağlığından yaşamından herşeyinden kıs yastık altına üç kuruş koy onu da bankalar çalsın gideri(batık bankacılık yakındır) 

say sayabildiğin kadar. 

kentin planlanma sorununu,sınıflardan işçi köylü ve emekçinin 'gösterilen yerde' yaşamaya indirgenmesi, gittiği yerde de yeni zincirlere bağlanması kimin umurunda. 

Hatta ve hatta işçi ve emekçilerinde pek şeyinde değil.Benim arsama kaç dayre verecek? 

Çocukların her birine ev düşecek mi? 

Gardaşımın durumu iyi evi bana verir!Ya vermezse? 

Kavga döğüş günleri başladı. 

Yakın da ev için birbirini yiyen ailelerin davalarından zengin avukatlar kendi sitelerini kururlar. 

Hakimler sitesi 

savcılar sitesi 

avukatlar sitesi 

adres:gülsuyu,gülensu ...Muhtar: Kent DAVADANZENGİNOĞLU 

İmar affı,barışı,sulhu adına ne derseniz deyin.Kent kaçaklarının kendilerini ihbar etmesi,'kaçak'lığını tescil etmesi,üzerine parasal cezasını eliyle tıpış tıpış ödemesi,yeni bir kanun çıkar gel ve yık demenin bir biçimidir. 

Ancak burada alicengiz oyunu var.Kanunun bütünlük içerisinde çıkarılmamış olması mevzuat yönünden eksikliklerden kaynaklanmıyor.Bilinçli olarak böyle yürütülüyor. 

İmar barışına başvursan bir türlü başvurmazsan obür türlü. 

Başvurdun diyelim. 

-Yıkım kararları varsa duracak,yeni yıkım kararı alamayacak. 

-elektriğini suyunu kesemeyecek,ruhsatını iptal edemeyecek,zabıtayı kapıya dikemeyecek. 

-yapı kayıt belgesini aldın diyelim. 

Kat mülkiyetine geçmek için bin takla atman gerekecek bakan önünde 

takladan önce projeye,ifraza,tevhide,imara uygun hale gelmesine,harçlara vd. Giderlere bayılacaksın  ki gazozu içesin.Sonrasında evinde uyanabilirsin. 

Kabus değil bu prosedür. 

Başvurmadın diyelim. 

Başvuru süresi geçti gittiiiii. 

-Kent baronları,arazi simsarları 

-eli çantalı gölgesi çakallı sürüleri 

-bürokrat başkanları ve müdürleri ,kanunları,yönetmelikleri,tebligatları 

sizin canınız için kaçak yapınızın mevzuata aykırı olduğu için 

affa burun kıvırdığınız için 

devletin şevkatlı kanunlarından faydalanmadığınız için 

'terör yuvası',vatan hayını gavur döllerini kente bela ettiğiniz için 

sokaklarınızı temizlemek için toma suyu 

ciğerlerinizi temizlemek için biber aromalı gaz 

ellerinizi temizlemek için kelepçe 

ruhunuzu temizlemek için  kafanıza cop 

kıçınıza tekme 

yanlızlığınızı gidermek için toplu gözaltı 

Toplu Konuta razı olmayan Topluca Cezavine. 

Tercih sizin. 

Her iki durumda da  kumarhane sahibinin söylediği gibi 'KASA ASLA KAYBETMEZ' 

Kentsel dönüşüm alanı ilan edilen yerlerde 'Planlar' bir bir onaylanıyor.Acaba niye.. 

Kimi yıllarca mücadele ettik kazanım bu diyor. 

Kimi herkes payına razı sana ne oluyor diyor. 

Kimi köyümü özledim ben gidecem diyor 

Kimi yeni evindeki yaşamını hayal ediyor 

Kimi o dağın o tepenin o yokuşun artık yetmediğini düşünüyor. 

Ülke de dağ mı tepe mi yokuş mu kalmadı.Yeni dağlara yeni yolllara yeni yokuşlara yol alıyor. 

Maliyetlerin iki katına çıktığı bir dönemde egemenler planları onaylıyorlar. ve imzadan geçmeden tv kanallarında 'hayırlı olsun,' bir sorunu daha çözdük diyor. 

Ne değişti de onaylar,aflar uçuşuyor havada? 

Ne değişti de küçük müteahitler eriyor büyükler para biriktiriyor ve pusta bekliyor. 

Toprak rantının konducuya düşecek payı eriyor. 

Planları ADA bazlı yapıyor ki işçi ve emekçiler  birlik olmasın.ada da anlaş,kaç,kurtul deniyor. 

Yerinde dönüşümmüş,yersen adı.Yerinden sürülmüşlere yutturulmak istenen. 

Kendi yaptıkları anayasayı sürekli çğneyen devletten,kanunları 'nizamlı' uygulayacağını düşünen kim var?İnanan rüyasından uyanır mı bilmem.

Kimin malını kime satıyor? 

Kimin yaptığını kim affediyor? 

Siz bu Kompradorun egemenliği altında yaşanmış tarihi affettiniz mi gerçekten? 

Yıkılmış köyleri, kentleri,Kürt ve Türk ulusundan binlerce yatanı,darbeleri,kayıpları,işkenceleri,Abd,ab,çin,rusya bilmem hangi emperyaliste ülkesini satmış olan kompradoru? 

BAKAN var adı üzerinde Bakan. 

Kimin adına benim adıma. 

Neye bakan ?Orman'a 

Suya 

Mera'ya 

Tarla'ya 

kim adına benim adıma 

kimin ormanına bakıyor 

kimin suyuna 

kimin merasına 

kimin tarlasına 

benim adıma benim malıma 

kim adına beni ormanı gasp etmekle itham ediyor 

kim adına suyu gasp etmekle itham ediyor 

kim adına merayı gasp etmekle itham ediyor 

kim adına tarlayı gasp etmekle itham ediyor 

benim adıma beni itham ediyor. 

Kimden topluyor vergiyi 

benim adıma benden topluyor. 

Kim boşaltıyor kasayı 

komprador ve büyük toprak sahipleri 

ormanı,merayı,suyu ve tarlayı kim yağmalıyor 

benim adıma BAKAN yağmalıyor. 

Fiyatları kim belirliyor 

benim adıma BAKAN belirliyor 

Kim alıyor ürünümü BAKANIN YANINDA SIRITAN TÜCCAR VE SANAYİCİ 

BAKAN benimle neden toplantı açıklama yapmıyor? 

BAKAN affı barışı kime çıkarıyor? 

Bana? 

Hırsız kim BAKAN. 

Affı mı dediniz 

Affetmiyeceğiz 

Dönüşüm mü dediniz tüm saraylarınızı yalılarınızı,kulelerinizi,residans ve tower'larınızı devrimci dönüşüme tabi tutacağız. 

Konut sorunu mu dediniz? 

Tüm işçi ve emekçilerimizin barınma sorununu çözeceğiz. 

Konutlarımızda oturmak isterseniz gitmeyin maldivlere,Paris'e,Newyork'a. 

İşçi ve Köylü devletimizde size de dağ havası tepe manzarası,trekking için yokuşlarımız,macera için maden ocaklarında,işliklerde parkurlarımız var. 

Ancak öncesinde İbrahim'in doldurduğu mavzerden yağlı kurşunlarımızdan kurtulup level biri atlamanız gerekiyor. 

Level iki için tüm paralarınızı,toplumsal üretim araçları üzerindeki mülkiyetinizi,bankalarınızı,ikdidarınızı vermeniz gerekiyor. 

Affı mı dediniz sınıf savaşı kıpkızıl bir 'afla' sizi bekliyor. 

Yaşasın MLM. 

Yaşasın Demokratik Halk Devrimi için Halk Savaşı 

Taner Özcan. 

36165

Taner özcan

Taner Özcan sitemizin köşe yazarıdır. Kültürel ve politik konularda yazılar yazmaktadır

Taner özcan

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

Sayfalar