Cuma Mayıs 17, 2024

Hiç yenilmeyenlerin tarihsel zaferi

Seçimlerin hemen ertesinde HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş seçim sonuçlarını; “bir zafer” olarak değerlendirdiler.

Gerçekten de bu; Demokrasi Güçlerinin kendine karşı bir kez daha-yeni bir zaferidir.

Kasım Seçimleri aynı zamanda, bir ülkenin topraklarının ne kadar istikrarlı 3 renge büründüğünün matematiksel ispatı olmuştur.

Ülkenin bir parçası çok istikrarlı HDP, bir parçası CHP ve çok büyük bir parçası yine AKP demiştir.

Bu matematiksel görüntü; Halkların Kardeşliği için daha nice canların gideceğinin, daha nice canların zindanlara atılacağının ve daha nice canların bu yolculuğa devam edeceğinin matematiksel ispatıdır.

Bir ülkede, sadece 5 ay içerisinde sayıların bu kadar boyutlu yer değiştirmesinde; yığınla hilenin elbette payı vardır. Bu hileleri engelleyebilecek bir sistemin olmayışının; ‘demokrasi bilinci, demokratik görevlerini yerine getirme sorumluluğu’ gibi en temel hakların bile, zihinlerde oturmasına izin verilmediğinin göstergesidir. Bunların, başta o ülkenin Devleti tarafından, hiçe sayılmasının ispatıdır.

Ve ülkenin büyük bir çoğunluğunun; en temel demokratik haklarının dahi bilincine varamayışının, bu hakların gaspının bile farkında olamayışının ispatıdır.

2011 Seçimleri’nde; artık can çekişmeyi de elden bırakan DYP, DSP gibi Partiler’in seçmen sayısı 10 bin-30 bin arasında takılı kaldı. Bu Partiler tarihten silindi.

AKP iktidarı döneminde Haziran 2015 Seçimleri’ne gelindiğinde; Ege, Trakya Bölgeleri tarihsel ‘CHP’liliğinde bir istikrar gösterdi. Kürdistan toprakları da, ‘HDP’renginin atmadığı topraklar olma istikrarını sağladı.

Haziran Seçimleri’nden, Kasım Seçimleri’ne gelindiğinde de; bu istikrarın tam bir heterojen görüntü alışı belirginleşti. Yani artık, halkın iliklerine kadar kazınmış olan; kin-nifak tohumlarının, nerede-hangi rengi aldığı netleşti. ‘Halkların Mozaiği’ ortaya çıkmadı.

5 ay gibi kısa bir süre içerisinde, bir Parti’nin 190 bürosu yakılıp-yıkıldı. Bu Parti; serbest bir biçimde kitlelere ulaşma, onlara kendisini anlatma hakkından bile men edildi.

Bu Parti’nin seçmenlerine yönelik dehşet saldırılar gerçekleştirildi. Günlerce Olağanüstü Hal ilan edilen iller oldu. 5 ay içerisinde, yüzlerce insan katledildi. Türkiye toprakları kan gölüne çevrildi.

7 Haziran seçimlerinde toplam sandık sayısı: 174.220

Toplam seçmen sayısı: 54.813.376

Kullanılan oy sayısı; 47.490.546

Yani katılım oranı:%86,64

1 Kasım seçimlerinde toplam sandık sayısı: 183.518

Toplam seçmen sayısı: 56.965.100

Kullanılan oy sayısı: 47.981.467

Katılım oranı: %85,69

Yani 5 ay içerisinde, sandık sayısı yaklaşık yüz bin artıyor! Seçmen oranı yaklaşık 2 milyon artıyor. Ama seçime katılım oranı ve kullanılan oy sayısı neredeyse hiç değişmiyor!!!

Yığınla hileye rağmen %1-2 gibi oranın bile azınlık Demokratik Güçlerin gücünü azaltabildiğine rağmen; bu matematiksel sonuç, sadece bunlarla açıklanamaz.

Bütün bu seçim maratonu içerisinde sesini çıkarmayan çoğunluk, sesini sandıklarda ‘katledenlere’ destekle gösteren çoğunluk; Seçme Hakkı’nı kendi İnsan Hakları’yla eş göremeyen bir çoğunluk var karşımızda. Osmanlı’dan günümüze hamuru yoğrulmuş-yoğrulmaya devam eden Türkiyeli olma gerçekliği var karşımızda.

 

Bütün bunlara rağmen; HDP’nin baraj altında kalmaması ve bu ağır yolculuğunda, yolu öğrenme deneyimlerinin kesintiye uğramaması bir zaferdir. Halkların Kardeşliği’ni savunan güçlerin, kendisini elele sınav etmesinin bir olanağı olmaya devam etme imkanından mahrum kalmamasının yeni bir aşamasıdır.

 

63330

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


Sayfalar