Cumartesi Nisan 20, 2024

Her Yerde Fişleniyoruz!

Ülkemizdeki kurumların tümünde, yani hükümet, belediye ve kamu kuruluşlarının hepsinde Aleviler, Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, diğer tüm farklı inançsal, etnik kimlikler ve farklı tercihlere sahip kesimler fişleniyor, baskı altına alınıyor ve asimilasyona tabi tutuluyor. 

Bugüne kadar defalarca evlerin işaretlendiğini, kimi kamu kurumlarında fişlemeler yapıldığını biliyoruz, yaşadık, gördük. Bu fişlemelere bir yenisi daha eklendi. Son olarak Gölcük’teki Donanma Komutanlığında da bazı subay ve astsubayların Alevi oldukları, farklı inanca mensubu oldukları, katıldıkları etkinlikler, okudukları gazeteler de gerekçe gösterilip, belirtilerek fişlendiği ortaya çıktı. 

Yapılan fişlemelerde Alevi, Ermeni ulusundan olmak, Cemevlerinde ve Alevi derneklerinde yönetimlerde bulunmak, Hace Bektaş, Abdal Musa, Pir Sultan Abdal etkinliklerine katılmış olmanın kriter kabul edildiği de tespit edildi.  

Aslında yüzlerce yıl Mezopotamya ve Anadolu’nun kadim topraklarında Aleviler, Kürtler, Ermeniler, Süryaniler ve farklı birçok kesim inançsal, etniksel özelliklere sahip topluluklar tarihi süreç içersinde hep dışlandılar, aşağılandılar, ötekileştirildiler. Yetmedi, zaman zaman da toplu katliam, imha ve soykırımlara tabi tutuldular.  

 Selçuklularda ve Osmanlılarda Aleviler’e her türlü insanlık dışı iftiralar edildi. 

"Işığa tapan sapkın taife" denilerek aşağılandılar. “Kestikleri yenmez” dediler aşağıladılar. 

"Kızılbaşların canı, malı, namusu helaldir" dediler, fetvalar verildi ve muaviye soylu yezit tohumu Yavuz Selim’in kılıç darbelerinde, Kuyucu Murat'ın kuyularında, Malya Ovasında binlerce Kızılbaş Alevi’yi katledildiler.

Katletmekle, toplu imha ile “islah”(!) edemeyeceklerini, “biat” etmeyeceklerini anladılar, bu sefer de Aleviliği islamın içinde gibi göstermeye çalıştılar. Alevileri ve Aleviliği devşirmelerle, işbirlikçileriyle, hainlerle asimile etmeye çalıştılar. 

 Gün oldu Koçgiri’ye saldırdılar, generalleriyle, katil Topal Osmanlarıyla katlettiler. 

Gün oldu Dersim’lileri mağaralara doldurup yakıcı ve boğucu gazlarla, kimyasal silahlarla zehirleyip öldürdüler, kurşunladılar. Savaş uçaklarıyla bombaladılar. Daha önce Dersim’de ve Halepçe’de yapılanların aynısını şimdilerde Irak’ta, Roboski’de yapıyorlar.

Koçgiri’nin ve Dersim’in yiğit evlatları Alişer ile Zarife’nin başını kesip, Seyit Rıza’yı idam edip mezar yerlerini bile gizlediler. Şimdilerde aynısını Suriye’de yapıyorlar. Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta öldürüp yaktıkları, karınları deşip, boğazladıkları gibi.. 

Gün oldu yurdun dört bir yanında evlerimizi işaretleyip, kapılarımıza çarpılar yaptılar. Cami, cemevi, aşevi dediler asimilasyona devam ettiler. Camilerde, okullarda, işyerlerinde işaretlemeleri, fiziki ve psikolojik baskıları yetmemiş olacak ki, şimdilerde de öğreniyoruz ki, ordudaki kimi subay ve astsubayları fişleyip işaretliyorlar, kimilerini de “kullanılabilir” görüyorlar. 

Bu son olay bize bir daha gösteriyor ki, devlet tüm kurum ve kuruluşlarıyla Alevilere, Kürtlere, Ermenilere ve farklı kimliklere karşı, cumhuriyetin kuruluşundan buyana sürdürdüğü ötekileştirici, ayrımcı, asimile edici “tek dil, tek din, tek millet” düsturundan alarak faşizan politikalarına devam ediyor. 

Kürtler ve Ermeniler devletin bu faşizan sürekliliğini görüp, tavrını ve düşüncelerini bu yönde netleştirirken, ne yazık ki, Alevilerin henüz bu konuda düşüncelerinde bir berraklık olmadığı yadsınamaz bir gerçeklik olarak orta yerde duruyor. 

Bu sebepledir ki, bu kesimler, özellikle de Aleviler bir kez daha sistemle, devletle ve de kendileriyle ilgili hesaplaşmayı yapmalı, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir ülke yaratmanın mücadelesini güçlendirmelidir.

Erdal YILDIRIM

18 Nisan 2014 

93731

Erdal Yıldıırm

Sitemize özellikle Alevilik üzerine yetkin makaleleri vardır...

Son Haberler

Erdal Yıldıırm

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar