Cuma Mayıs 17, 2024

Her yer çalkalanıyor!

Ardı arkası kesilmeyen doğal afetler, ardı arkası kesilmeyen savaşlardan kaçıp göç yollarında hayatını kaybedenler, ardı arkası kesilmeyen Türkiye topraklarına özgü 1 Mayıs saldırıları-tutuklamalar….

Ardı arkası kesilmeyen gerilla cenazelerini taşıyan eller, ardı arkası kesilmeyen Milletvekili Adayları’na dek uzanan tutuklamalar….

Bütün bu dünya döngüsü içerisinde; Avrupa’nın dört bir yanında organize edilen HDP ile Dayanışma Gecelerinin bir tanesi de, Almanya’nın Giessen şehrinde 3 Mayıs’ta gerçekleştirildi.

Her hafta düzenlenen, 17 kurum ve 100 kişilik bir Seçim Komisyonu’nun 5 kentte yürüttüğü çalışmaların ele alındığı, Avrupa Sürgünler Meclisi olarak da içinde yeraldığımız toplantılar; halkların ortak sesiyle ete-kemiğe büründü.

Ermeni-Süryani-Asuri-Ezidi-Alevi, Hapishaneler… Katliamları’nın, tarihe geçen isyanların-direnişlerin, Devrim Şehitleri’nin, çok sayıda hazırlanmış olan tarihsel panolarıyla; salona gelenlere “HOŞGELDİNİZ” denildi. Sadece Anadolu-Mezopotamya topraklarının değil, Alman Kurumlar’ın da bu ortak yürüyüşü desteklediği birçok stand açıldı.

ATİK Aktivistleri’ne yönelik tutuklama saldırısına karşı, yüzlerce insan çekinmeden dayanışmasını sundu; yüzlerce imza toplandı. Okuma-yazması olmayanlar hiç de az değildi!!!!!!

Bitlis Milletvekili Adayı Hüsamettin Zenderlioğlu’nun yanısıra; gerek toplu olarak tüm kurumların ortak açıklamaları, gerek belli kurumların tek tek açıklamaları, gerekse Giessen Belediye Başkanı’ndan-Parti temsilcilerine kadar konuşmalar sahnedeydi. Onlar için de bu bir ilkti!!! Ayrı ayrı etkinliklerde selamladıkları tüm kurumlar biraradaydı!!!

Tarihsel bir köprü sunumu niteliğinde olan Sinevizyon gösterimi sırasında yaklaşık 1000 kişilik salon doluydu. Bütün şehitleri, bütün eller ortak alkışlarıyla, zindanlardakileri özgürlüğün sembolü parmaklarıyla selamladılar! Yüzlerce el, bir koro misali aynı anda-anlaşmışçasına kendi müziğini üretti! Görülmeye-dinlenmeye değer bu anlar, unutulmayacak biçimde çocukların-gençlerin; yaşam yolculuğunun başında olanların zihinlerine yerleşti!!!

Selahattin Demirtaş’ın Tayyip Erdoğan’la birbirlerine verdikleri cevaplar gösterildiği sırada; bütün salon yeri geldi hep bir ağızdan yuh, yeri geldi hep bir ağızdan zılgıt çekti! Kürt, Ermeni, Ezidi, Süryani, Alevi….dini-dili-ulusu ne olursa olsun halklar; elele vermenin, bu tarihsel süreçte birlikte olabilmenin anlatılamaz coşkusunu yaşadılar. Bu hepimiz için gerçekten bir ilkti ve BİZE ÇOK ŞEY ÖĞRETTİ!!!! Sayısı azımsanmayacak kadar çok olan genç ve çocuklar açısından bu deneyim adeta bir BAYRAMDI! Süryani Gençleri’nin neredeyse hiçbiri Türkçe bilmiyor. Kürt çocuklar da önce anadillerini, Kürtçe’yi öğreniyorlar! Aradaki tek ortak dil Almanca’ydı!

Gençlerin-çocukların gözleri; onları Avrupa sokaklarında gördüğümüz donukluklarından çok uzaktı. Çakmak çakmak ışıldıyordu. Bir tek yaz tatillerinden deneyim edindikleri kadarıyla; dillerinin-isimlerinin yasaklığının ürkütücülüğünü biliyorlardı! Burada PEGİDA karşıtı, ya da Bankalar’a karşı yürüyüşlerde; küçücük koşuşturmacalar, gaz bombaları bile ne dehşetti. Ya Anadolu-Mezopotamya toprakları!! Onların tertemiz-genç yürekleri oralarda olanların değişmesi için atıyordu, bunu birbirleriyle paylaşıp duruyorlardı. GÖZLERİ İNSANIN EN TEMİZ ÇAĞLARININ IŞIĞINDAYDI!

Nice umutları yarım kalmış, nice beklentileri sekteye uğramış, nice kayıp vermiş, Anadolu-Mezopotamya topraklarının “Darbeleri”ne yabancı olmayan bu Halklar; RÜYADA DEĞİLLERDİ! GÜNEŞE YOLCULUKTAN VAZGEÇİLMEYECEĞİ;  küçücük çocukların bile, ne için-nerede olduklarını bilmelerinden zaten hep belliydi.

ANADOLU-MEZOPOTAMYA HALKLARI, buluşmanın yasak olmadığı dünyanın birçok noktasında; UMUDA YOLCULUĞUN hiç bitirilemez olduğunu, 21. Yüzyıla yakışmayan tüm karanlıklara karşı HEM DE HEP BİRLİKTE göstermeye devam ediyorlar.

ONLAR BARAJI ÇOKTAN KIRDILAR ve AKIMA KARŞI BİRLİKTE YÜZMEYİ ÖĞRENMEYE BAŞLADILAR!

 

76830

Ganime Gûlmez

Ganime Gülmez sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Ganime Gûlmez

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

Sayfalar