Perşembe Mayıs 9, 2024

HDP, SMF başta olmak üzere, Dersim’de bulunan tüm devrimci, ilerici ve yurtseverlere çağrımızdır!

24 Haziran 2016 tarihinde yapılan “erken genel seçim” öncesi, Mayıs 2016 tarihinde yaptığımız bir değerlendirmede şöyle demiştik: “AKP, ‘Başkanlık’ sistemini esas alan anayasa referandumundan hileyle istediği sonucu aldıktan sonra şimdi de kamuoyunda ‘baskın seçim kararı’ olarak nitelenen 24 Haziran 2018’de yapılacak çoklu seçimde başta cumhurbaşkanlığı olmak üzere parlamento ve belediye seçimlerini kazanarak 2023 yılına doğru ilerlemek istiyor.” Böyle de oldu. AKP, 24 Haziran “erken genel seçimlerini” hileyle kazanarak adım adım bugünlere geldi.

AKP, bir iktidar partisi olarak iş başında bulunuyor. Tüm projelerini şimdilik olmak üzere hayata geçirmiş bulunuyor. Faşizmin parlamenter biçiminde “nicel bazı değişimler” olmakla birlikte, devletin temel niteliğinde bir değişimden söz edemeyiz. Olan; açık faşizme geçilmesi olmuştur. Türkiye’de faşizmin niteliğindeki benzerlik, Almanya’da Hitler faşizminde olduğu gibi, tüm yetkilerin “führer”de (Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Devlet Sistemi’nde) Erdoğan’da toplanması ile aynıdır. Yasama, yürütme ve yargı Erdoğan’ın elinde toplanmış bulunuyor.

Sistemdeki bu değişim, AKP’nin her alanda keyfi hareket etmesine “muazzam olanaklar” sunuyor. Hiçbir yasa ve kural tanımıyor. Bırakalım “Anayasa”da sözde “belirlenmiş hakların kullanılması”nı, sosyal medya üzerinden Erdoğan’a “hakaret ettikleri” iddiasıyla yüzlerce insan hapishanelerde tutuluyor. AKP, 24 Haziran seçimlerinde planladığı şekliyle, tüm gündemini 31 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan yerel seçimlere odaklamış bulunuyor. Ülkedeki tüm diğer gelişmeler buna ayarlı şekilde sürüyor.

31 Mart seçimleri, sadece yerellerde ve büyük şehirlerde hangi partinin, ne kadar belediye başkanlığı kazanacağının da ötesinde, bir “referandum” niteliğine bürünmüş bulunuyor. AKP, 24 Haziran 2016 tarihinde yapılan erken genel seçimde, seçimi hileyle kazandığını biliyor. Bunun üzerinden 2023 hedefine ulaşıp ulaşmama da, önüne ne gibi engellerin çıkabileceğini yerel seçimlerle test etmek istiyor.

 Yerel seçimlerde burjuva cephe durum…

Yerel seçim tartışmalarının başladığı tarih itibariyle her burjuva parti, kendine yakın gördüğü bir diğer burjuva faşist partiyle bir ittifak arayışı içine girdi. AKP, 24 Haziran erken genel seçimlerinde MHP ile kurduğu “Cumhur İttifakı”nı yerel seçimlerde de devam ettirme kararı alarak, tüm il ve ilçeleri bölüşmüş durumda. AKP-MHP ortaklığı, sıradan bir ittifak olmanın da ötesinde sınırları AKP tarafından belirlenmiş devlet imkanlarının paylaşılması üzerine kurulmuş bir ittifaktır. CHP, arayışını İYİ Parti ile noktalamış durumda. 24 Haziran erken genel seçimlerden bu yana politik olarak tek başına hiçbir seçimi kazanamayacağını kabul eden CHP, İYİ Parti ile yaptığı ittifakla da bunu perçinlemiş durumda.

 Devrimci ve Demokrat Cephede Durum…

Devrimci-demokrat kesimin ittifaklarla belirlenmiş bir yerel seçim ittifakı hala söz konusu değil. Yerel seçimler yaklaşırken devrimci-demokrat kesimin en zayıf yönlerinden birini de bu durum oluşturuyor. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde devrimci ve demokrat kesim, yerel seçimlere bir şekilde dahil olmada tavrını belirlemiş bulunuyor. Bu yetmiyor. Yerel seçimlerde AKP’nin yerel seçim oyununu bozmak için tüm devrimci-demokrat kesimin bir araya gelerek bir seçim ittifakı oluşturması zaruri idi. Ancak, istisnalar hariç, bu ittifak tüm devrimci-demokrat ve yurtsever güçlerle gerçekleştirilmiş değil.

24 Haziran erken genel seçimine gidilirken bu dönemden daha derli toplu bir durum arz ederken, 31 Mart yerel seçimlerinde dağınık bir durum söz konusu. Bu da, başta AKP olmak üzere, tüm burjuva partilerin işine geliyor.

 Dersim’de HDP-SMF arasında yaşanan sorun üzerine…

Dersim, her seçim döneminde özel bir ilgi odağı olmuştur. Bu Dersim’in sınıf mücadelesinde durduğu yerle yakından alakalıdır. AKP, hükümet olduğundan bu yana 17 yıldır, tüm seçimlerde Dersim’i almak için yoğun bir çaba harcıyor. Şiddet ve zorbalıkla sindirip teslim alamadığı Dersim’i, seçim yoluyla alarak, psikolojik bir üstünlükle, “burada da terörü bitirdik” propagandası yapmak istiyor. 31 Mart yerel seçimlerinde de yapmak istediği budur. Bu süreç, Dersim Belediye Başkanlığı’na kayyım atanarak başlamıştır. Kayyım atanan Dersim’de, AKP, yapacağı tüm seçim hilelerini neredeyse tamamlamış durumdadır. Dersim’de bulunan polis, özel hareket ve devlet memurları, AKP’nin doğal seçmenleri olarak hazır bekliyorlar. İlçelerin de AKP’nin eline geçmesi için, seçmen kayıtlarında yapılan oyunlar, büyük fotoğrafın birer parçasını oluşturuyor. Tüm bunlar toplamda Dersim merkezi almaya yöneliktir.

Bu gelişmeler ışığında, Dersim’in AKP’nin eline geçmemesi için yapılacak tartışmaların önemi ortadayken, devrimci ve demokrat kesimde yaşanan ayrışma son derece kaygı vericidir. Tartışma ve ayrışmanın esası, HDP ile SMF arasında geçmektedir. Tüm kamuoyunun da yakından takip ettiği üzere, tartışmanın özü; Dersim Merkez belediye başkanlığı adaylığı üzerinde yaşanmış görünüyor. En azından kamuoyuna yapılan açıklamalar bu yönlüdür. Açıkça şunu söylemek gerekir ki, ortaya çıkan tablo iyi olmamıştır. Toplamda halkın yararına bir durum değildir. Faşizm karşısında birleşmeyen devrim ve demokrasi güçlerinin kendi aralarında demokratik bir yarış yapma temennisi naif ve iyi niyetlidir. Ki unutulmamalıdır ki, “cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile döşelidir!”

Olağan olmayan bir süreçten geçiyoruz. Faşizm acımasız bir şekilde saldırıyor. OHAL, sadece kağıt üzerinde kalkmış durumda, katliamlar, tutuklamalar, işten çıkartmalar tüm hızıyla devam ediyor. 31 Mart tarihi, belirlediğimiz “normal sürecin” de ötesinde özel bir yerde duruyor.

Tüm gelişmelerden devrimci-demokrat kesimin her şeyi yerel seçime bağladığı anlamı çıkartmıyoruz. Hele hele Erdoğan’ın “yeniden kayyım atayacağız” dediği koşullarda! Nihayetinde yerel seçimler de bu düzen içinde burjuvazinin belirlediği çemberin dışında ele alınamaz. Yararlanmanın oldukça sınırlı olduğu belediye seçimlerinin “yerelden yönetim” politikamıza bağlı olarak, “halkçı belediye” anlayışımızın yerelden sınandığı bir alan olarak görüyoruz.

Dersim Merkez’in AKP’nin ya da CHP’nin eline geçmemesi önemlidir. Bu durum tamamen HDP ve SMF arasındaki ayrışmanın son bulmasına bağlıdır. Biz, her iki kurumun polemik düzeyinde yürüttüğü tartışmada, taraf olmaktan çok, tartışmanın düzeyi bakımından sorunu ele alıyor ve bunun ittifak gücü olan her iki kesim açısından olumsuz bir şekilde devam etmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Sorunun bir diğer yönü de tartışmayı önce kimin başlattığı değil, tartışmanın başlamasıyla birlikte, soğukkanlı bir şekilde ele alınıp alınmadığıdır.

Başta da vurguladığımız gibi, bu tartışmanın en büyük yanlışlığı, yerel seçimlerde devrimci, demokrat ve yurtsever kesimin önden bir araya gelerek, birlikte tartışarak genel bir politik hat çizmemesinde yatıyor. Bu, biz devrimci, demokrat ve yurtsever kesimin en “zaaflı” yanını oluşturuyor. Bizler, neredeyse her seferinde “kervan yolda düzülür” anlayışla hareket ederek, ittifak politikalarımızı, “her şey olup bittikten sonra” yapıyoruz. Burada belirleyici olarak HDP’ye büyük görev düşüyordu. HDP, Kürt partileriyle yaptığı ittifak görüşmelerini devrimci-demokrat çevreyle de yaparak, bu gibi tartışmaların önüne geçebilirdi ve geçmeliydi.

 Sonuç olarak…

Ne HDP ne de SMF, Dersim halkını bir taraf olmaya zorlamamalıdır. Her iki dost gücün, güvensizliği ortadan kaldırmak ve Dersim halkının önüne doğru bir seçenek koymak için halkla birlikte bir tartışmayı yürütmesi doğru olandır. Örneğin sorunun çözümü için ortak adayda anlaştıktan sonra, eş başkanlığı bir kurum üstlenebilir. Ya da farklı bir “çözüm” bulunabilir…

Bizim Dersim’de bir adayımız olmamakla birlikte, katılım kararı aldığımız yerel seçimlerde “OYLAR DEVRİMCİ, DEMOKRAT, İLERİCİ VE YURTSEVER ADAYLARA!” politikamızı elbette Dersim özgülünde de hayata geçireceğiz. Bu tutumumuz son derece olumsuz bulduğumuz tartışmanın ve yaşanan ayrışmanın dışında kendi özel kararımız olmakla birlikte, Dersim’de süren tartışmaların ve nihayetinde yaşanan ayrışmanın bizi rahatsız ettiği bir gerçektir.

Çağrımız, gecikmeden bir araya gelerek sorunu tartışıp, çözüm gücü olmak, halkın çıkarını HDP’nin, SMF’nin, Partizan’ın ve diğerlerinin çıkarlarının üzerinde tutmaktır. Dar grup çıkarı değil, halkın çıkarları kazandırır. Kısa vadeli kazanımlar değil uzun vadeli kazanımlar kazandırır.

 

16505

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Sayfalar