Pazartesi Mayıs 20, 2024

HDP, SMF başta olmak üzere, Dersim’de bulunan tüm devrimci, ilerici ve yurtseverlere çağrımızdır!

24 Haziran 2016 tarihinde yapılan “erken genel seçim” öncesi, Mayıs 2016 tarihinde yaptığımız bir değerlendirmede şöyle demiştik: “AKP, ‘Başkanlık’ sistemini esas alan anayasa referandumundan hileyle istediği sonucu aldıktan sonra şimdi de kamuoyunda ‘baskın seçim kararı’ olarak nitelenen 24 Haziran 2018’de yapılacak çoklu seçimde başta cumhurbaşkanlığı olmak üzere parlamento ve belediye seçimlerini kazanarak 2023 yılına doğru ilerlemek istiyor.” Böyle de oldu. AKP, 24 Haziran “erken genel seçimlerini” hileyle kazanarak adım adım bugünlere geldi.

AKP, bir iktidar partisi olarak iş başında bulunuyor. Tüm projelerini şimdilik olmak üzere hayata geçirmiş bulunuyor. Faşizmin parlamenter biçiminde “nicel bazı değişimler” olmakla birlikte, devletin temel niteliğinde bir değişimden söz edemeyiz. Olan; açık faşizme geçilmesi olmuştur. Türkiye’de faşizmin niteliğindeki benzerlik, Almanya’da Hitler faşizminde olduğu gibi, tüm yetkilerin “führer”de (Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Devlet Sistemi’nde) Erdoğan’da toplanması ile aynıdır. Yasama, yürütme ve yargı Erdoğan’ın elinde toplanmış bulunuyor.

Sistemdeki bu değişim, AKP’nin her alanda keyfi hareket etmesine “muazzam olanaklar” sunuyor. Hiçbir yasa ve kural tanımıyor. Bırakalım “Anayasa”da sözde “belirlenmiş hakların kullanılması”nı, sosyal medya üzerinden Erdoğan’a “hakaret ettikleri” iddiasıyla yüzlerce insan hapishanelerde tutuluyor. AKP, 24 Haziran seçimlerinde planladığı şekliyle, tüm gündemini 31 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan yerel seçimlere odaklamış bulunuyor. Ülkedeki tüm diğer gelişmeler buna ayarlı şekilde sürüyor.

31 Mart seçimleri, sadece yerellerde ve büyük şehirlerde hangi partinin, ne kadar belediye başkanlığı kazanacağının da ötesinde, bir “referandum” niteliğine bürünmüş bulunuyor. AKP, 24 Haziran 2016 tarihinde yapılan erken genel seçimde, seçimi hileyle kazandığını biliyor. Bunun üzerinden 2023 hedefine ulaşıp ulaşmama da, önüne ne gibi engellerin çıkabileceğini yerel seçimlerle test etmek istiyor.

 Yerel seçimlerde burjuva cephe durum…

Yerel seçim tartışmalarının başladığı tarih itibariyle her burjuva parti, kendine yakın gördüğü bir diğer burjuva faşist partiyle bir ittifak arayışı içine girdi. AKP, 24 Haziran erken genel seçimlerinde MHP ile kurduğu “Cumhur İttifakı”nı yerel seçimlerde de devam ettirme kararı alarak, tüm il ve ilçeleri bölüşmüş durumda. AKP-MHP ortaklığı, sıradan bir ittifak olmanın da ötesinde sınırları AKP tarafından belirlenmiş devlet imkanlarının paylaşılması üzerine kurulmuş bir ittifaktır. CHP, arayışını İYİ Parti ile noktalamış durumda. 24 Haziran erken genel seçimlerden bu yana politik olarak tek başına hiçbir seçimi kazanamayacağını kabul eden CHP, İYİ Parti ile yaptığı ittifakla da bunu perçinlemiş durumda.

 Devrimci ve Demokrat Cephede Durum…

Devrimci-demokrat kesimin ittifaklarla belirlenmiş bir yerel seçim ittifakı hala söz konusu değil. Yerel seçimler yaklaşırken devrimci-demokrat kesimin en zayıf yönlerinden birini de bu durum oluşturuyor. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde devrimci ve demokrat kesim, yerel seçimlere bir şekilde dahil olmada tavrını belirlemiş bulunuyor. Bu yetmiyor. Yerel seçimlerde AKP’nin yerel seçim oyununu bozmak için tüm devrimci-demokrat kesimin bir araya gelerek bir seçim ittifakı oluşturması zaruri idi. Ancak, istisnalar hariç, bu ittifak tüm devrimci-demokrat ve yurtsever güçlerle gerçekleştirilmiş değil.

24 Haziran erken genel seçimine gidilirken bu dönemden daha derli toplu bir durum arz ederken, 31 Mart yerel seçimlerinde dağınık bir durum söz konusu. Bu da, başta AKP olmak üzere, tüm burjuva partilerin işine geliyor.

 Dersim’de HDP-SMF arasında yaşanan sorun üzerine…

Dersim, her seçim döneminde özel bir ilgi odağı olmuştur. Bu Dersim’in sınıf mücadelesinde durduğu yerle yakından alakalıdır. AKP, hükümet olduğundan bu yana 17 yıldır, tüm seçimlerde Dersim’i almak için yoğun bir çaba harcıyor. Şiddet ve zorbalıkla sindirip teslim alamadığı Dersim’i, seçim yoluyla alarak, psikolojik bir üstünlükle, “burada da terörü bitirdik” propagandası yapmak istiyor. 31 Mart yerel seçimlerinde de yapmak istediği budur. Bu süreç, Dersim Belediye Başkanlığı’na kayyım atanarak başlamıştır. Kayyım atanan Dersim’de, AKP, yapacağı tüm seçim hilelerini neredeyse tamamlamış durumdadır. Dersim’de bulunan polis, özel hareket ve devlet memurları, AKP’nin doğal seçmenleri olarak hazır bekliyorlar. İlçelerin de AKP’nin eline geçmesi için, seçmen kayıtlarında yapılan oyunlar, büyük fotoğrafın birer parçasını oluşturuyor. Tüm bunlar toplamda Dersim merkezi almaya yöneliktir.

Bu gelişmeler ışığında, Dersim’in AKP’nin eline geçmemesi için yapılacak tartışmaların önemi ortadayken, devrimci ve demokrat kesimde yaşanan ayrışma son derece kaygı vericidir. Tartışma ve ayrışmanın esası, HDP ile SMF arasında geçmektedir. Tüm kamuoyunun da yakından takip ettiği üzere, tartışmanın özü; Dersim Merkez belediye başkanlığı adaylığı üzerinde yaşanmış görünüyor. En azından kamuoyuna yapılan açıklamalar bu yönlüdür. Açıkça şunu söylemek gerekir ki, ortaya çıkan tablo iyi olmamıştır. Toplamda halkın yararına bir durum değildir. Faşizm karşısında birleşmeyen devrim ve demokrasi güçlerinin kendi aralarında demokratik bir yarış yapma temennisi naif ve iyi niyetlidir. Ki unutulmamalıdır ki, “cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile döşelidir!”

Olağan olmayan bir süreçten geçiyoruz. Faşizm acımasız bir şekilde saldırıyor. OHAL, sadece kağıt üzerinde kalkmış durumda, katliamlar, tutuklamalar, işten çıkartmalar tüm hızıyla devam ediyor. 31 Mart tarihi, belirlediğimiz “normal sürecin” de ötesinde özel bir yerde duruyor.

Tüm gelişmelerden devrimci-demokrat kesimin her şeyi yerel seçime bağladığı anlamı çıkartmıyoruz. Hele hele Erdoğan’ın “yeniden kayyım atayacağız” dediği koşullarda! Nihayetinde yerel seçimler de bu düzen içinde burjuvazinin belirlediği çemberin dışında ele alınamaz. Yararlanmanın oldukça sınırlı olduğu belediye seçimlerinin “yerelden yönetim” politikamıza bağlı olarak, “halkçı belediye” anlayışımızın yerelden sınandığı bir alan olarak görüyoruz.

Dersim Merkez’in AKP’nin ya da CHP’nin eline geçmemesi önemlidir. Bu durum tamamen HDP ve SMF arasındaki ayrışmanın son bulmasına bağlıdır. Biz, her iki kurumun polemik düzeyinde yürüttüğü tartışmada, taraf olmaktan çok, tartışmanın düzeyi bakımından sorunu ele alıyor ve bunun ittifak gücü olan her iki kesim açısından olumsuz bir şekilde devam etmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Sorunun bir diğer yönü de tartışmayı önce kimin başlattığı değil, tartışmanın başlamasıyla birlikte, soğukkanlı bir şekilde ele alınıp alınmadığıdır.

Başta da vurguladığımız gibi, bu tartışmanın en büyük yanlışlığı, yerel seçimlerde devrimci, demokrat ve yurtsever kesimin önden bir araya gelerek, birlikte tartışarak genel bir politik hat çizmemesinde yatıyor. Bu, biz devrimci, demokrat ve yurtsever kesimin en “zaaflı” yanını oluşturuyor. Bizler, neredeyse her seferinde “kervan yolda düzülür” anlayışla hareket ederek, ittifak politikalarımızı, “her şey olup bittikten sonra” yapıyoruz. Burada belirleyici olarak HDP’ye büyük görev düşüyordu. HDP, Kürt partileriyle yaptığı ittifak görüşmelerini devrimci-demokrat çevreyle de yaparak, bu gibi tartışmaların önüne geçebilirdi ve geçmeliydi.

 Sonuç olarak…

Ne HDP ne de SMF, Dersim halkını bir taraf olmaya zorlamamalıdır. Her iki dost gücün, güvensizliği ortadan kaldırmak ve Dersim halkının önüne doğru bir seçenek koymak için halkla birlikte bir tartışmayı yürütmesi doğru olandır. Örneğin sorunun çözümü için ortak adayda anlaştıktan sonra, eş başkanlığı bir kurum üstlenebilir. Ya da farklı bir “çözüm” bulunabilir…

Bizim Dersim’de bir adayımız olmamakla birlikte, katılım kararı aldığımız yerel seçimlerde “OYLAR DEVRİMCİ, DEMOKRAT, İLERİCİ VE YURTSEVER ADAYLARA!” politikamızı elbette Dersim özgülünde de hayata geçireceğiz. Bu tutumumuz son derece olumsuz bulduğumuz tartışmanın ve yaşanan ayrışmanın dışında kendi özel kararımız olmakla birlikte, Dersim’de süren tartışmaların ve nihayetinde yaşanan ayrışmanın bizi rahatsız ettiği bir gerçektir.

Çağrımız, gecikmeden bir araya gelerek sorunu tartışıp, çözüm gücü olmak, halkın çıkarını HDP’nin, SMF’nin, Partizan’ın ve diğerlerinin çıkarlarının üzerinde tutmaktır. Dar grup çıkarı değil, halkın çıkarları kazandırır. Kısa vadeli kazanımlar değil uzun vadeli kazanımlar kazandırır.

 

16887

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Partizan'dan

Seçim Tavrı(Mız): Oyumuz Devrime![*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Vekil inançların

raf ömrü kısadır.”[1]

 

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

Sayfalar