Faşizm Bundan Başka Bir Şey Değil ki..
Son aylarda bazı köşe yazarları, tv’lerde boy gösteren kimi ‘aydın, yazar, çizer, tarihçi ve siyaset bilimcisi’ dünün Başbakanı, günün Cumhurbaşkanı ve partisi AKP’nin, anti-demokratik bir gidişe doğru imza attıklarını anlatmaya başladılar.
Oysa bu kişilerin çoğu yıllarca AKP’yi ve RT Erdoğan’ı kitlelere “demokrat”, “özgürlükçü” “demokrasiden yana” diye cilaladılar, süslediler ve halka yutturmaya çalıştılar. Aydın, yazar, çizer, tarihçi ve siyaset bilimci gibi kartvizitleri olan bu kişiler, yıllarca savundukları adamın ve zihniyetinin 13 yılda bu ülkeyi getirdiği durumun, anlaşılır deyimiyle açık bir faşizm olduğunu gördüler ve(ya) anladılar.
Umarım ki, yıllarca gazetelerinde çarşaflarca, televizyon programlarında saatlerce ve bir kısmı da kitaplarında sayfalarca Erdoğan’ı ve partisinin getirdiği-getireceği sözde yenilikleri, uygulamaları öven bu zatlar, çok geç kalmış olsalar da, halkı ve toplumu kandırdıklarını gördüler ve pişman oldular.
Umarım ki, AKP’nin gerici, faşist bir anlayışla kurulduğunu, emperyalizme karşıymış gibi görünüp emperyalistlerin ve uluslararası kapitalist küresel güçlerin, holdinglerin ve tröstlerin en büyük işbirlikçisi bir parti olduğunu da gördüler.
Umarım ki, 12 Eylül faşist darbesi ve generallerinin yarattığı AKP ve tüm kadrolarının yıllarca, 12 Eylül faşizminden ve gericiliğinden bir farkı olmadığını; özgürlükten, eşitlikten, demokrasiden yana olan kesimlere yaşamı zehir - zindan ettiklerini de gördüler.
Yaşamımızı yasaklar, zorunluluklar, baskılarla yaşanmaz kılan, dışarıda demokrasi, özgürlük havarisi rollerine soyunan, ancak içte ortaçağ karanlığını yaşatan bir AKP zihniyeti olduğunu anladılar umarım..
Çeşitli - sahte açılım safsataları, inkâr ve imha politikalarıyla inançlar ve halkları, etnik farklılıkları baskı altına alan, askerliği, din derslerini, dil derslerini zorunlu hale getiren, farklı kimlikler üzerinde sokak-mahalle baskıları kur(dur)an faşist AKP zihniyetini anladılar umarım.
Milyonlarca Alevi’nin inancına hakaret eden, aşağılayan, meydanlarda “yuh” çektiren, Alevilere sosyal, özel ve kamusal alanlarda asla yaşama hakkı tanımayan; Kürt dilini ve başka dilleri, etnik ve inançsal tüm farklılıkları inkâr eden; demokrasi, eşitlik, özgürlük ve daha iyi bir yaşam taleplerine kulaklarını tıkayan, hak alma mücadelesine asker, polis, özel timler, panzerler, TOMA’lar, kimyasal silah ve gazlar, gerçek mermilerle saldıran, “tek dil, tek din, tek millet” söylemini savunan bu ırkçı, gerici, faşist, ortaçağ karanlığını temsilcisi AKP zihniyetinin faşistlik olduğunu anladılar ve(ya) gördüler umarım..
Yıllardır AKP zihniyetini görüp anlamamak sadece akıldan, vicdandan yoksunların işi olabilir. Zira, “6 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenebilirsiniz” fetvası veren, “Annen de olsa dizinin üstü tahrik eder” deyip sapıklık ve sapkınlığını açığa vuran, “Çalışan her kadın fuhuşa hazırlık yapıyor”, ya da “ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen veya esnafa “Ananı al da git” diye hakaret edip azarlayan bir zihniyetin düşünce yapısını anlamamak mümkün olabilir mi?
Bir yandan özgürlüklerden, inançlara saygıdan, demokrasiden bahseden, diğer yandan daha bugün AİHM’in “zorunlu din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılmasını isteyen kararına itiraz eden ve itirazı reddedilen asimilasyoncu, yasakçı, faşist bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Bugüne kadar işçilere, emekçilere, kadınlara, öğrencilere, eşit yurttaşlık ve hak alma talebinde bulunan her kesime karşı polis, asker ve tüm baskı mekanizmalarını koruyarak ülkeyi yöneten AKP’nin son “İç Güvenlik Yasası” tam da açık faşizmdir. Gezi Parkında olduğu gibi çevreyle, doğayla ilgili etkinliklere bile polisiye tedbirlerle müdahale eden, en masum gösterileri şiddetle bastıran, Ethem’i, Berkin’i ve Ali İsmail’i öldürten, Kürt çocuklarını bombalatan bu iktidardır. Demokratik taleplerini dile getirenlerin ya polislerce, ya eli palalı, sopalı katillerce yaralanması, öldürülmesi, linç girişimleri; kadın cinayetlerinin özendirilmesi sonucu artarak devam etmesi, Tarsus’ta evine dönüş yolundaki Özgecan’ın hunharca katledilmesi, Kadıköy’de arkadaşlarıyla kartopu oynayan gazeteci Nuh Köklü’nün bıçaklanarak öldürülmesi AKP’nin uygulamalarından güç alanlarca gerçekleştirilmiştir.
AKP iktidarı bu baskıcı, anti demokratik uygulamaları, yeterli görmemiş olmalı ki, İç güvenlik Yasasını da kanunlaştırmak istemektedir. Bu yasayla en masum hak alma talebinde, atkı, bere ve şapka takanlar, mahkeme kararı olmadan 48 saat gözaltına alınıp tutuklanabilecektir. Polise, demokratik gösterilerde bile ateş etme yetkisi verilmektedir.
Yani AKP iktidarı on üç yıllık anti demokratik uygulamalarını sıkıyönetimleri anımsatır bir faşizmle sürdürmek istemektedir. Bununla ilgili her birey, kesim ve kurum biran önce gerekli tüm mekanizmaları işletmek, faşizme karşı birleşik cepheyi örmek, örgütlemek ve mücadele etmek zorundadır.
Erdal YILDIRIM
20 Şubat 2015
Erdal Yıldırım
2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.
erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)
Son Haberler
Sayfalar
AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]
“Bilginin iktidarla ilişkisi
sadece uşaklıkla değil,
hakikâtle de ilgilidir.”[1]
Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]
Krizin içindeyiz.
Krizle sarsılıp, savruluyoruz.
Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.
Vs., vd’leri…
Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.
“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.
Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]
“Yükselen her şey düşecektir.”[1]
Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”
Alevilerin cennette zaten işi yok
TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’ diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.
SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER
Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.
Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları
BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.
materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri
“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks
İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.
HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN
“Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında//
Biz kırıldık daha da kırılırız/
Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]
ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]
“ben hiç başlamamış bir dündeyim.
yağmur yağacak...
hiç başlamamış bir yarın çok var.
hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]
Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.
Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.