Cuma Nisan 19, 2024

Emperyalizm yaşlanıyor. Yaşasın Halk Savaşı

Uzun süredir yazamıyorum. Bunun temel sebebi okuma, araştırma ve inceleme yapıyor olmam. Bir yandan günlük ekmek mücadelesi, bir yandan ev içi sorumluluklar, ara molalar, bilgiyi fazlalıklarından arındırma ve süzme. Marx, Engels, Lenin, Mao’nun Türkçe eserleri bitti gece üçlere dörtlere yol alırken. Arada çerez niyetine Orhan Hançerlioğlu’nun düşünce tarihi, ve yüzlerce sayfa, tez… Sabah altı buçukta kalk borusu sonrası, martı çığlıklarına zincirlerimin sesi karışıyor. İş yerine ulaşım için gereken bir saatlik süreyi de boşuna harcamak olmazdı. Okumaya devam… Stalin cilt 9 Çin devriminin özellikleri Radek’in sorunu hatalı koyuşu…

Okuma sürecine beni tekrar sokan temel şey “kongre kararları” idi. Bunun eleştirisini yazdım. Bilgisayara geçmem gerekiyor, eylül-ocak arası geçerim süreçte bir değişiklik olmaz ise, yazı “sürece uygun” olarak kabul edilirse burada yayınlanmasını istiyorum. Biraz uzun olduğu için, parçalara ayırdım ve eleştiriyi üç bölümle sınırlı tuttum. Felsefe olarak baş aşağı, iktisadi olarak baş aşağı, askeri olarak baş aşağı, Eleştiriye gönül isterdi ki Örgütsel olarak baş aşağı durumunu da koymak, ancak ne yazınsal veriler elde ne de bu ‘hak’ .

Bu nedenle sürecin ilerleyişi açısından önceki yazılarımda da belirttiğim üzere ara ara belirtilen, kitlelere yakınlaşma, onlardan öğrenme, öğretme süreci için doğru bir yönelimin yaratıcısı aygıtın gelişmesi ve ilerlemesi için temel şeyleri öncelikli olarak sıralamıştım. Bu nedenle Ülkemiz için İ.K.nın aşılması değil anlaşılması gerekir. Ülkemizde sınıf mücadelesinin orijini İ.K dır. Bu duruma yakınlık veya uzaklık ise sınıf adına hareket edenlerin tarihsel konumunu ama sadece konumunu söyler. Bu konumun, kitlelere kazanımlar sağlayan doğru politika olarak açığa çıkması ile nesnel olgu olarak görünür hale gelmesi gerekir. Bu nedenle sadece politikanın doğruluğu değil söz konusu olan, nesnel koşulların MLM olarak somut durumunun sadece tespiti değil, değiştirme yeteneğini elde etmesi gerekir. Bu yeteneğin gökten zembille inmesi beklenmiyorsa Komünistler özeleştiri yapmak zorundadır. Hareketi anlamak, öz ile biçimi arasındaki çelişkiyi kavramak ve revizyonizm ile mücadele etmek durumundadır.

Lenin’nin Emperyalizm Kapitalizmin En Yüksek Aşaması tespitinden sonra yüzyıl geçti. Emperyalizm yaşlanıyor. ’Tek kutuplu dünya tespiti’, ülkemiz için 1850li yıllardaki eski tezgâhların (Marx’ın Doğu Sorunu Türkiye eserinde söylediği, İtilaf devletlerinin Türkiye’yi parçalama bölgelere ayırma vb. ) yeniden bir çelişki olarak belirmesi anlamına geliyor. Neden bu anlama geliyor, Çünkü

Sanayi 4.0 ın yaşama geçirilişi pazarın yeniden paylaşılmasını zorunlu kılıyor. Neden bu anlama geliyor? Çünkü Lenin’in Emperyalizm tahlili sonucunda ulaştığı ve iki kere kanıtlandığı üzere, eşitsiz ve sıçramalı gelişimin günümüz biçimi olduğu için.

Emperyalizm yaşlanıyor. Sanayiyi büyütürken rekabeti de büyütüyor. Ve proletaryayı da büyütüyor. Proleter Devrimler çağı Emperyalistleri ve kapitalistleri bir daha dirilmemek üzere tarihin çöplüğüne göndermeye hazırlanıyor.

Ama bir burjuva olsanız bu çöplüğe gitme kaderini değiştiremeseniz de erteleyebileceğinizi düşünseniz ne yapardınız. sınıfdaşlarınız ile çelişkileri daha makul bir şekilde çözmek için çabalar bir(demir bir halatın gerilmesi gibi) yandan da düşünce dışındaki nesnel yasalar gereği politik mücadelenin en yüksek biçimi olan askeri mücadeleye hazırlanırdınız. İşte Emperyalizm bir yandan ‘planlı üretim’ bir yandan eşitlik, bir yandan yeşil dünya ve bir yandan sürdürülebilirliği bunun için askeri biçimi gizlemek için kullanıyor.

Ve çelişki gelişiyor, Yasaların emrinde.

Emperyalist-Kapitalist taraflar, Askeri tarzdaki mücadele biçimlerini kendilerini en az tehlike de olduğu ülke ve bölgelerde gösteriyor.(gerilen telin zayıflayan yerleri) Eski üretim biçimleri ile iç içe yaşayan toplumları, proletarya partilerinin hiç olmadığı ya da etkin olmadığı ülke bölgeleri seçmesinin sebebi budur. Irak, Cezayir, Mısır ve şimdi Suriye. Öndersiz kalmış, sınıf bilincinden yoksun savaşmayı bilmeyen halkların kaderi burjuva çıkarlarına hizmet eden proletaryayı tehdit etmenin aracına dönüştürüyor. Sınıf bilincinden uzak, sınıf savaşımı ulusal ve dini biçimler şekline bürünüyor. Bu biçimler emperyalizm ’in elinde kendi sınıf çıkarlarına hizmet ediyor. İşid gibi unsurlar sözde emperyalizme karşı savaş karşıtlığından, doğrudan emperyalizmin en kanlı aygıtına dönüşmesi gibi ve ülkemiz içerisinde Kürt Ulusunun Kendi Kaderini tayin etme (ayrılma) hakkına karşı milliyetçilik batağı tüm tonlarıyla capcanlı bir şekildeki gerçekliği içimizi ağrıtıyor. Bu durumu, Sınıfları ve çelişkilerini en nesnel kavradıklarını iddia edenler acaba düşmanın güçlü olması sebebinden başka neyle açıklıyor. Bu aynı zamanda sınıfın örgütünün proletaryaya uzaklığı değil midir?

Emperyalizm yaşlanıyor. Ülkemiz komprador burjuvazisi ve büyük toprak sahipleri de yaşlanıyor. Nesnel gerçekliğini küçük burjuva ve orta sınıfların şişirilmesi ile gizleyerek hem proletaryayı hem de bu sınıfları kandırıyor. Bu sınıfların dününü bugününü ve yarınını tarihsel gelişimi içerisinde somut olarak olgularl

Açıklayan İ.K. dan başkası değildir. Bu durumu Stalin yoldaştan yaptığı alıntı ile şöyle açıklayalım: “Beş yaşındaki bir çocuk, normal gelişme seyri içinde, on beş yaşında bir genç haline gelir. Bu son derece tabii bir şeydir. Ama beş yaşındaki bir eşek, hiçbir zaman ve hiçbir yerde on beş yaşındaki bir genç haline gelmez.”

Komprador burjuvadan ne zorlatmaya çalışılırsanız çalışın, kaşını boyayın, gözüne lens takın niteliğini değiştiremezsiniz. Komprador burjuvazi ülkemiz halkları üzerinde egemenliğini kurduğunda sermayesi zayıf idi, Bu nedenle devlet aygıtının bürokratik askeri faşist temeline sarıldı. Emperyalist kapitalist devletlere bağımlılığı güçlendikçe, sömürü derinleştikçe Sermayesi büyüdü. Büyüdükçe daha yaşlı eşek oldu. Ancak komprador bu dünyadan bağımsız değildi. Dünyaya uyum da sağlamak zorunda. Sanayii de her yeniliğe ayakta uydurmak zorunda. Bu yeniliği kendi iç dinamikleri ile yeniden üretemeyen bu sınıflar, sınıf çıkarı gereği bir yöntem keşfetti. Bu yöntem Üretimin yoğunlaştırılması için büyük, orta ve küçük işletmeleri dönem dönem yutmak üzerine kuruludur. Gerek iç kaynak yada milli sermaye ile gerekse dış kaynak mali sermaye ile kurulan bu işletmelerin yutulma zamanı ne tesadüftür ki dünya da üretimde bir yeniliğin zamanına denk gelmektedir.(1960,1971,1980 askeri darbe zamanları)1960 MARSALL yardımı kırların traktör ile doldurulması(öncesindeki nicel gelişmeler, ilkler dönemi, ),1971 elektrifikasyon vb. ne tesadüf ki yine TÜSİAD bu tarihte kuruldu.1980 üretimde bilgisayarların dünyada kullanılmaya başlaması. Ve ne tesadüf ki günümüz de sanayii 4.0 burjuva sınıflar arasındaki çelişkileri kavgaları büyütürken DARBE Teşebbüsü Yaşamamız.

Hiçbiri tesadüf değil, komprador yaşlanıyor. Ülkemiz de sanayinin durumu ile ilgili olarak TUİK verilerini doğru okuyalım. 2014 TUİK verisine göre ülkemiz sanayisinin %3 ileri teknoloji(sanayii 4.0); %34,6 orta ve ileri teknoloji(sanayii 3.0); %38,7 orta ve düşük teknoloji(sanayii 3.0-2.0);%3 düşük teknoloji(sanayii 2.0).Yüksek teknolojinin payını nasıl artırabiliriz. Düz mantık ile bakarsak üretim araçlarını yenileri ile değiştirmemiz gerekir. Peki, bunu doğrudan yaparsak büyük sermaye gerekecektir. Komprador olsanız ne yapardınız? Ben olsam önce inovasyon(yenileme) şart derdim, Bankalarım aracılığı ile tüm kesimlere kredi verirdim. Yüksek teknolojinin ülkeye girdiğinden emin olunca da dolaşımı durdururdu

Dolaşımı durdurunca küçük-orta ve bazı büyük işletmelerin iflas etmesini sağlar, işssizler ordusunu büyütür, fazla mücadele etmesinler diye de en geri iki şeyi milliyetçilik ve dindarlık(üretilen insan kaynağının maliyetini düşürdüğü ve daha ucuza emeğini satmasını sağladığı için) bürokratik devlet aygıtını da (ister askeri, ister parlamenter, ister ‘demokratik) kayyım atar, sonrada hepsini özelleştirme ile satın alırdım. Ülkemiz kredi kullanımı ile ilgili olarak dünya gazetesinde bulunan bir veriyi paylaşalım.(http://www.dunya.com/ekonomi/ekonomi-diger/her-4-tllik-kredinin-3-tlsi-reel-sektore-akti-aslan-payi-imala-306576h.htm) Başlık bu : Her 4 TL’lik kredinin 3 TL’si reel sektöre aktı, aslan payı imalatın oldu. Haberin devamı yutulacak tutarı söylüyor: Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezince Türkiye’de banka ve banka dışı kredi kurumları tarafından doğrudan kullandırılan nakit krediler, bu yılın mayıs ayı itibarıyla bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 16 artarak, 1 trilyon 869 milyar lira oldu. Kurumsal kredilerin nakit krediler içindeki payı söz konusu dönem itibarıyla yüzde 77 oldu. Yani her 4 liralık kredinin 3 lirası reel sektöre akarken en çok nakdi kredi kullanan sektör 385.7 milyar TL ile imalat sanayii oldu. Veriler, miktarsal ve yüzdesel olarak toplam kredi hacminin yılın en kuvvetli ‘aylık’ artışını, mayıs ayında yaptığını gösteriyor. Bankacılar, bunda kur artışının etkisi olduğuna da işaret ederken kurdan arındırılmış verilerinde aylık bazda iyi bir sinyal verdiğine de değindi.

Suriye halkının göçü, Kürdistan’da kentlerin yıkılması, Şehir deki emek gücü fiyatını mutlak ya da göreli düşürüyor.Kredi kullanımında ki vadeler konut kredilerinde 10 yıl, sanayi de daha uzun ya da daha kısa, Siyasi ideolojik bağı ifade ediyor. Engels’in söylediği gibi öncelikli olarak hala açıklanması gereken şey ‘egemenlik ve bağımlılık’ ilişkileridir

Egemenlik komprador burjuvazi ve büyük toprak sahiplerinde, bağımlı sınıflar, orta sınıfların kalabalık en sağ kanadı ve küçük sol kanadı, küçük burjuva sınıflar, işçi köylü ve emekçiler. Dolaşımın durması durumdan kar edecek ve zarar edecek sınıflar belli oluyor. Peki, bizim temel aldığımız sınıf ve müttefikleri(İ.K.) işçiler, köylüler, küçük burjuvazi, orta burjuvazinin devrimci durum yükseldiğindeki kanadı. Bu sınıflar kendilerini hangi partilerde temsil ediyorlar, oy oranlarına göre büyükten küçüğe, AKP, CHP, MHP, HDP. Darbe ye karşı en güçlü karşı koyuştan zayıf koyuşa doğru sıralarsak AKP, MHP, CHP, HDP.

İşte bu sınıfların korkularını yatıştıracak olan, meclis bildirisine imza atan ortak tutumun sebebi.

Komünistler nerede? Teorik hataya düşmemek için pratik hatada. Sloganlar ile pratik arasındaki çelişkiyi görememe de. Sırtını sınıfa değil, 1400 yıldır egemen inancın saldığı korkuların yuvasında.100 yıldır acı çeken Kürt halkının acısında. Komünistler nerede, Gezinin Moda Sosyalistlerinin masasında. Ama Ülkemizin devrimci sınıflarını birbirine yakınlaştıracak olan ortak çıkarlarının(kompradorun zararına-komprador burjuvaziyi biraz daha bekletecek) savunulmasında bıraktığı boşlukları en gerici unsurların doldurmasıyla, seyirci konumunu olumlamak için kullanmasında.Yani tek yanlilikta.

Bildirilerimiz ne ile başlıyordu: Türk-Kürt ve çeşitli milliyetlerden ve inançlardan emekçi halkımız. Darbe gecesi sloganımız yarım kaldı. Sendika vb. kitle örgütlerini aktif olarak kullanmadık, kullanamadık. Darbelerden en çok zarar gören devrimciler, Alevi ve Kürtleri provokasyondan korumak adına mahalle bekçiliği yaparak komünist bir pratikten uzaklaşmıştır, kitlelerin tarihsel ayrılıklarını giderebilecek çekmenin değil itmenin tarafında ‘dur’masını İ.K.’ya dayandırarak sanki İ.K. darbe gecesi için bildiri yayınlamışta bizim haberimiz olmamış gafletine düştüğümüzü sanmaktadır. Türkiye devriminin temel teorik stratejisi için kaleme aldığı yazılarını 2016 yılında, taktiksel geçici bir pratiğe fornüle etmesindeki muammayı çözene aşk olsun. Hareketin soyutlanması konusunda Marx Proudhon’a ne diyordu bakalım:

Bütün varlıklar, kara ve denizde yaşayanların tümü, ancak bir tür hareket ile varolurlar ve yaşarlar. Tarihin hareketi de toplumsal ilişkileri böyle üretir; sınai hareket bize sınai ürünler vb. verir. Tıpkı soyutlama aracılığı ile her şeyi bir mantıksal kategori haline dönüştürmemiz gibi, soyut durumda hareketi, – yalnızca biçimsel hareketin salt mantıksal formülünü– elde etmek için de değişik hareketleri bütün ayırdedici' niteliklerinden soyutlamamız yeterlidir. Kişi mantıksal kate

gorilerde bütün şeylerin özünü buluyorsa, hareketin mantıksal formülünde de, yalnızca her şeyi açıklamakla kalmayıp şeylerin hareketini de belirten mutlak yöntemi bulduğunu sanır. [sayfa 106]

Öyleyse nedir bu mutlak yöntem? Hareketin soyutlanması. Hareketin soyutlanması nedir? Soyut durumda hareket. Soyut durumda hareket nedir? Hareketin saf mantıksal formülü ya da saf aklın hareketi. Saf aklın hareketi nelerden ibarettir? Kendisine durum almaktan, kendisine karşıt olmaktan, kendisini oluşturmaktan; kendisini tez, antitez, sentez olarak formüle etmekten; ya da, gene, kendisini olumlamaktan, kendisini yadsımaktan, kendi yadsımasını yadsımaktan.

Sınıftan uzaklaşınca gelinen durum işte tam da budur. İ.K.’nın proleteryanın çıkarlarını ülkemiz özgülüne uygulamak için yarattığı temeli mutlak yöntem olarak hareketsizleştiren laf ebeliğinden kurtulduğumuz gün İ.K. nın teorisinin ‘doğru’ yada ‘yanlış’ olduğu açığa çıkacaktır.

Ancak MLM’nin iktisadi, siyasi-ideolojik-kültürel, askeri deneyimleri ve bu deneyimlerden çıkan yasalar, ilkeler dün, bugün ve yarın için ülkemizde nesnel gerçekliğini koruyor. Ülkemizin ve Ortadoğu halklarının toplu ayaklanma değil, kızıl siyasi iktidarlar ile ’gerçek’, ’görünür’ olarak parça parça kurulacağı, Uzatmalı savaşlar ile halk iktidarını pekiştirerek ülkemiz egemenlerini yıkacağını, bunun için kurulacak olan kızıl siyasi iktidarı mevcut koşullarda cephe gerisi olarak Kürdistan’a sırtını dayayarak, Batıdan doğuya değil, doğudan batıya doğru, Kuzeye değil, Güneye doğru kurması zorunludur.I.K. nın tohumu ekdigi yerin ne kadar da isabetli seçtigi,tahta silahla verilen egitimin laf ebelerine atılan tekmede anlamını bulduğunu bilince çıkarmalıyız.

Emperyalizm yaşlanıyor ve demokratik kızıl siyasi iktidarların kurulmasından korkuyor. Öyle bir çağdayız ki Emperyalizm dün 1. Paylaşım savaşında Rusya ve çevresinde kaybetti, 2. Paylaşım savasında Çin ve çevresinde kaybetti, Yarın tüm dünya da kaybedecek.

Yaşasın Halk Savaşı

Yaşasın MLM

Yaşasın Demokratik Halk Devrimi

47911

Taner özcan

Taner Özcan sitemizin köşe yazarıdır. Kültürel ve politik konularda yazılar yazmaktadır

Son Haberler

Taner özcan

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar