Cuma Mayıs 3, 2024

Ekonomik gelişme Güney Kürdistan

Günümüzün alternatifsiz global kapitalizm koşullarında ülkeler arasındaki gelişmişlik farklarını ve bu farkları yaratan dinamikleri belirleyen şey nedir? Gelişmişlik ekonomik olduğu kadar insana ilişkin bir konudur da.O nedenle Kuveyt’in tüm ekonomik zenginliğine karşın Letonya daha gelişmiş bir ülkedir.Azgelişmişliği besleyen temel dinamik politik gücün dar bir elit tarafından tekelleştirilmesi ve bunun ekonomik kaynakların tekelleştirilmesinde manivela olarak kullanılmasıdır.Yani kuralı koyan altını alır meselesi.Yolsuzluklar,baskıcı bir politik rejim,kötü ve bireyi körelten/aptallaştıran bir eğitim sistemi,fırsat eşitliğinin olmaması bu tip bir tekelleştirmenin ayrılmaz parçasıdır.Azgelişmiş ülke elitleri sistem partilerini seçimler vasıtasıyla dönüşümlü olarak iktidara getirip demokrasi illüzyonu da yaratabilmektedirler.Bu yöntemle toplumsal muhalefetin gazı alınmakta,sistemin dışına çıkmaya aday muhalefet odaklarının gelişimi de sınırlanmaktadır.Demokrasinin seçimler değil; politik haklara sahip geniş halk kitlelerinin ekonomik fırsatlarını/olanaklarını genişletmek için bu hakları kullanabilir olması durumunun kavramlaştırılması olduğu kitlelerin gözünden böylece kaçırılmaktadır.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi yukarıda saydığımız azgelişmişliğe ilişkin tüm problemlere sahip görünmektedir.Politik güç birkaç aileden oluşan dar bir elit tarafından tekelleştirilmiştir.Yolsuzlukların mevcudiyeti hakkında halkta genel bir kabul sözkonusudur.Eğitim sisteminin ve fırsat eşitliğinin düzgün işlemesine dair çok fazla emare bulunmamaktadır.Ülke ekonomisine ilişkin elitlerin vizyonu petrol/doğalgaz gibi doğal kaynakların ihracatı ve ülkeye gelebilecek uluslararası yatırımlara yerel ortak olarak katılımdan ibarettir.Geçtiğimiz yüzyılın geri bıraktırılmış ülke egemenlerinin bakış açısını yansıtan bu ekonomik programın 21.yy.da yeri yoktur.Ülkenin doğal kaynaklarına dayalı hızlı bir sanayileşme hamlesi;bireyi devlet şefaatinden ve asalaklıktan aktif üreticiye dönüştürmeyi amaçlayan evrensel bir eğitim sistemi;komprador elitlerin ekonominin serbest rekabete açılması yoluyla tasfiyesi Güney Kürdistan’ın global ekonomik sisteme sağlıklı eklemlenmesini mümkün kılacak ekonomik programın ana bileşenleridir.

Bir ülkenin ekonomik gelişim vizyonunu belirleyen temel öğelerden biri ithalatın kompozisyonudur. Sınai yatırımlarda kullanılacak makinelerin ithal malları içindeki payının yüksekliği stabil ve verimli ekonomik gelişmeye;inşaat malzemesi ve diğer tüketim mallarının ithal malları içindeki payının yüksekliği stabil olmayan,balon ekonomik gelişmeye göstergedir.Bugüne kadar Kürdistan’ın azgelişmişliğinden ülkeyi sömürgeleştiren güçleri sorumlu tutan ve dış dinamikleri suçlayan anlayış,Güney Kürdistan özelinde  iç dinamiklerin engelleyiciliğini de tartışmak zorundadır.Dubai tipi bir ekonomik gelişmeyi hedef olarak önüne koyan G.Kürdistan elitlerinin  Dubai’nin Pasifik ile Afrika/Avrupa arasındaki ticarette temel lojistik noktası olmasına geçit veren coğrafik konuma ve limanlara sahip olduğu gerçeğine karşın G.Kürdistan’ın etrafı düşman güçlerle sarılmış bir kara ülkesi olduğu gerçeğini hesaba katmamaları, bu elitin vizyonunun darlığını kanıtlayan bir olgu.Dahası bir finans ve para aklama merkezi olarak Dubai’nin dünya sistemindeki fonksiyonuna alternatif olma hayalini gerçekleştirmek için vergi ve gümrük uygulamalarında düzenlemeler yapmanın yeterli olmadığının bugüne kadar farkedilememiş olması  G.Kürdistan yönetici elitinin çapına ilişkin bir tartışmayı tetikleme potansiyeline de sahip.Dubai vizyonu bir diğer yanıyla da G.Kürdistan’ın parçacı siyasetini güçlendirmekte,birleşik Kürdistan nosyonunu dışlamaktadır.Ülkenin diğer parçalarına “siz Filistin kalın,biz Dubai olacağız” mesajını veren G.Kürdistan ekonomisinin hammadde ihracatı ve populist maaş/iaşe dağıtım mekanizmaları yoluyla oluşturduğu  refah düzeyi bölgesel bir çatışmayla kolayca sıfırlanabilir durumdadır.Radikal islamcıların saldırı düzeyleri,Irak merkezi hükümetinin Kürdistan’a düşmanca yaklaşımı,İran’ın hegemonyasını süreklileştirme çabaları ve Ortadoğu’daki çelişkilerin G.Kürdistan’a izdüşümü geleceğe ilişkin büyük umutlar sunmamaktadır. G.Kürdistan yönetimi de bu ortamdan yumurtalarının tamamını Türkiye sepetine koyarak çıkmaya çalışmaktadır,ancak birilerinin Güney Kürdistan yönetimine 1975 Cezayir Anlaşması’nı hatırlatması gerekiyor.Üzerinde durulması gereken bir diğer konu da G.Kürdistan yönetiminin konfederalizm-bağımsızlık çizgisinde yaptığı açıklamalardır.G.Kürdistan’ın konfederalizm veya bağımsızlık ilan ettiği koşullarda temel müttefiği Kürdistan’ın diğer parçalarındaki politik güçlerdir.Hal böyle iken Rojava sınırına hendek kazılmasının,Rojava ve Kuzey’deki güçlerle gerginlik politikasının izlenmesinin bir mantığı var mıdır?

98847

Zülküf Azew

Sitemizin yazarlarından olup politik ve teorik yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Zülküf Azew

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar