Cuma Mayıs 17, 2024

Devrimin Emektarı ve Değeri Olmak; Dursun Çaktı’ya…

Sınıf mücadelesi içerisinde yitirdiklerimizi anlatabilmek önemlidir. Deneyimlerini, hayat ve mücadele birikimlerini, değerleri sahiplenme, zor ve fırtınalı süreçlerdeki duruşları; alçakgönüllü oluşları, mütevazı kişilikleri, kitle inisiyatifleri gibi birçok konuda ortaya koyduklarını anlatmak gerekir.

İşte Dursun yoldaşı anlatmak, tam da bu mütevazı değerlerin karşılığına denk gelmektedir.

68 kuşağının etkileriyle devrimci mücadele ile tanışan bir neslin emektarlarını yavaş yavaş uğurlamaya başlıyoruz. Bu kuşağın çok değerli katkılarını, öğretilerini ve mücadele felsefelerini beraberinde götürmeleri haksızlık olur. Bu anlamıyla yaşamları içerisinde elde ettikleri bu birikim ve değeri, onlar adına devralacak yoldaşları ve siper yoldaşları devam ettirmekle mükelleftir. Siyasi görüşlerimiz farklılık içerse de ayrı siyasetlerde yer almış olsak da bu gerçekliği yok sayma inkarcılığına düşemeyiz.

Türkiye sınıf mücadelesi, yeni nesle aktaracağı çok büyük deney ve birikimlere sahip nice değerli emektarı çevresinde barındırmaktadır. Şu veya bu şekilde örgütlü mücadelenin sürdürücüsü olamamış, yürüttüğü sorumlulukları kaldıramamış, yorgun düşmüş ancak kirlenmeden, karşı-devrime tavizsiz yanaşmış, hala devrimci mücadelenin çevresinde yer alarak katkı sunan ve devrimci değerlere zeval getirmeyen emektarların hem yaşarken hem de uğurlanıp gittiklerinde hak ettikleri değeri görmeleri, devrimci bir yaklaşımı ve sorumluluğu gerektirmektedir.

Kullanılan üslup, yaklaşım ve söylem, devrimci hareketler ve temsilcileri açısından toplum karşısındaki sorumluluğu hatırlatır. Emek saflarında yer alışındaki duruş, emektara verilecek değerle karşılık bulur. Dursun yoldaşı işte bu çerçeve içerisinde ele alarak değer biçiyoruz. Dursun yoldaşı sıradan bir yaşamın son bulan parçası olarak görmüyoruz.

Duruşuyla, devrimcilerin ve partisinin dostu, emekçi savunucusu, kısacası birikimi ve olaylara felsefi yaklaşımındaki samimiyet ile devrimin dostu ve emekçisi olarak ele alıyoruz.

Dursun yoldaş, 68 ve 70 kuşağının o özlenen devrimci özelliklerini yaşatmış ve aynı zamanda günümüze taşımış emektar yoldaşlarımızdan biriydi. Kaypakkaya yoldaşı ve siyasi çizgisindeki halk kavramını, bu kavramın önemini, devrimdeki rolünü iyi kavrayan biriydi.

Parti çizgisindeki ısrarlı duruşu, 45 yıllık Kaypakkaya çizgisindeki duyarlılığı çok şey ifade ediyordu. Politikadaki fırtınalı dönem ve durağanlık dönemi dahil kesintisiz bir şekilde yarım asrı bulan kitle derneklerindeki emeği ve üyeliği, örgütlü insan ve mücadelesi açısından onunla ilgili önemli bir veri sunmaktadır.

Henüz on sekizinde, gençliğinin baharında Almanya’ya gelmesine rağmen, birkaç yıl içerisinde siyasetle tanışması, gençliğinin baharında, 68 gençlik önder ve militanlarının, genç ama politik donanımlı ve devrim sevdalısı heyecanını kapmış, örnek bir gelişim göstermiştir.

Tüm ayrılık ve kopuşlara tavır alarak, kurumunun yanında kalabilmiş nadide kişiliklerden biridir. Savunduğu Kaypakkaya çizgisinde uyanık ve aynı zamanda tutuculuğu ret eden yaklaşımı önemliydi. İnsanların acı ve güzel günlerinde yanında olma duyarlılığıyla, toplum içerisindeki sevgi ve saygınlığı ile kabul görmüştü. Bu kabulleniş onun siyasetteki birikimi ile bütünleşince ortaya bu ‘Doğal önderlik’ gerçeği çıkıyordu.

Dost ve düşman kavramını ve ayrımını yerinde ortaya koyabilme siyasi farklılığını gösteriyordu. Ayrıca halk kavramı ve bu statüde olan kesimler için ve kitle derneklerinin misyonu noktasında bugünkü gelişimimize önemli katkıları olmuştur. Yaşadığı süreçte de bir kolektifin emektarlarına nasıl yaklaşması gerektiği üzerinde defalarca sohbet konuları açılmış ve her seferinde sekter, ben bilirim, ben merkezci yaklaşımları eleştirmiştir.

Kısacası Dursun Çaktı yoldaşımız, altmış yedi yıllık yaşamı içerisine sığdırdığı, yaşamının her anına yedirdiği Kaypakkaya çizgisinin, sahiplenilmesi ve yaşatılması gereken önemli bir emek savunucusuydu. Bu emek, söylem düzeyinde değil, bizzat yaşamın pratik sonuçlarıyla kanıtlanmıştı. Yarım asırlık bir mücadele içerisinde son bulan bir yaşama, kitlelerin sahip çıkışı ve sahiplenişindeki içtenlik, devrimci kadro ve faaliyet açısından titizlikle ele alınması gereken önemli bir noktadır.

Pandemi koşullarına rağmen üç gün içerisinde binleri bulan sahiplenme ve mezar anmasındaki yüzlerce kişilik katılım ve tüm siyasi ve demokratik kurumların sahiplenmedeki pratik yaklaşımı önemli bir veridir. Kitle ve halk kavramının Mao ve Kaypakkaya geleneği açısından mücadelenin temel öğesi olduğu açıktır. Devrimi yapacak olanın kitleler olduğu gerçeğinden yola çıktığımızda; bu sahiplenişe neden olan yaklaşımın ne kadar anlamlı olduğunu görebiliriz.

Toplumsal mücadeleden kopmadan, yanı başında gelişen her türlü haksızlığa karşı örgütlü tavrını ortaya koyan değerli bir kişiliktir.

Ölüm oruçlarına ve açlık grevlerine özellikle bu süreçte eleştirel bakmasına rağmen çarşı merkezinde açılan çadırın en aktif destekleyicisi olmuştur. Eleştirileriyle birlikte HDP’nin sokak etkinliklerine en aktif katılanlardan biri olmuştur. Dernekte yapılan seminer ve panellerde devrimci çizginin dışında savunulan anti-Marksist tezlere karşı sesli ve açıktan düşünce belirlemiştir.

Öyle ki Muzaffer Oruçoğlu ile yapılan bir söyleşide Oruçoğlu’nun “proletarya diktatörlüğü” anlayışındaki değişime hararetle karşı çıkışında Oruçoğlu’nun deyimiyle ‘Dursun eski hararetinden ve çizginden bir şey kaybetmemişsin’ söylemi bir geleneğin savunulması açısından önemliydi.

Bu anlamıyla devrimin emektarı olmak, yürüdüğü yolda iz bırakmak bir erdemdir ve Dursun Çaktı bu erdemiyle hep mücadelemizde yaşayacaktır.

Şairin dediği gibi ‘her ölüm erken ölümdür’. Evet bu ölüm de erken bir ölümdü!

3286

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Özgür Gelecek

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

Sayfalar