Cuma Mayıs 17, 2024

Derin devletin savaş koalisyonu ve netleşen halk mevzileri

Burada iki gerçek ortaya çıkıyor; ya sermayenin yanında yer alacaksın, onun kölesi olmayı benimseyeceksin ya da ezilenin, emeğin, haklının yanında yer alarak bedel -bedeller ödemeye hazır olacaksın... Türkiye’de, Kürdistan’da ve Ortadoğu’da hızlı gelişmeler bize bu gerçeği gösteriyor. Öyle kıyıda köşede durmak, nabza göre şerbet vermek vakti bitti. O sebeple ki, hayatın olduğu her yerde saf belirlemek, risk almak, gerektiğinde ağır bedeller ödemeyi göze almalıyız.

Yaklaşık on beş günlük tartışmalar ve kulisler, gizli görüşmeler, Kürdistan’daki gelişmeler, Irak’ta,  Suriye’deki olumlu gelişmeler kimin ne mal olduğunu, ne gizli dümenler çevirdiğini, emperyalist devletlerin entrikalarını, katliam planlarını ayyuka çıkardı. Bu Türkiye’de saflaşmayı da açık, net belirginleştirdi. 

Düzen partilerinin kendi verdikleri sözleri terk ediyor olması 'devletin çıkarlarının her şeyin üstünde tutulması, Erdoğan’ın süt dökmüş kedi gibi şaşkınlığını hâlâ atamaması, ama rahat da durmayıp gizli proje ve planları devreye sokarak Osmanlı oyunu oynaması, tüm bu gerçekleri bize gösteriyor. Faşist diktatörlüğün amacı gelişen ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelesinin önünü kesmek ya da durdurmayı denemek istemektedir.

Panislamizm -Pantürkizm planı emperyalist devletler tarafından gizli ve açık desteklenmekte, yeni bir proje olarak uygulamaya sokularak devrim güçlerinin önü kesilmek istenmektedir. Bu ırkçı faşist proje AKP ve MHP ‘nin savaş koşullarını yaratarak, derin devletin savaş projesini uygulamaya sokmanın ilk adımı olarak okunmalıyız.  Devrimin müttefik güçleri bu gerçekliği dikkate alarak hareket etmek mecburiyetindedir.  Aksi halde devrim ve halk güçleri ağır bedeller ödemekle yüz yüze gelir ki, böyle bir riski göze almak intihar etmek gibi bir şey olur. Burada bütün demokrasi mücadelesi veren güçlere, örgütlere ve bireylere büyük sorumluluklar düşüyor.

Hiçbir mücadele biçimi ret edilemez küçümsenmez. Emperyalizme karşı, faşist diktatörlüğe karşı mücadeleyi daha tutarlı hale getirmek istiyorsak bütün mevzilerde tutarlı istikrarlı olmak, doğrularda ısrarcı ve dönüştürücü olmalıyız. Kıyıda, köşede cırtlak seslerle, mırıldanmalarla, yakınmalarla bir yere varılmayacağı bilince çıkarmalıyız. Devrim müttefikleri arasında görüş farklılıkları olacak, birçok noktada ayrı strateji ve taktiklere sahip olunacaktır, bundan daha doğal bir şey olamaz. Emperyalizme ve onun uşak faşist yönetimlerine karşı antiemperyalist, antifaşist güçlerin emekten yana demokrasi mücadelesinde birlikte hareket etmeleri kadar doğru bir tavır olamaz. Kaypakkaya bize bu birliğin olmazsa devrim olamaz mantığını daha programını yoğun tartışma içerisinde netleştirdi. Biz bu gerçeği görmezden geldik veya kavrayamadık. Tarihi gelişim ve toplumsal mücadele Kaypakkaya’yı doğrulamakta, bizi ise dogmatik, enginlikten yoksun olduğumuzu, Kaypakkaya’yı doğru kavrayamadığımızı görmekteyim.

 Yasal zeminlerde verilecek mücadele çok hassas ve kaygan bir zemin taşımakta olup devrim güçleri reformize edilmeye çalışılacaktır.  Bunun objektif zemini mevcut olup, devrim müttefikleri içerisinde çokça reformist, devletle hala bağlarını koparmamış dirsek temasını devam ettiren  'ünlü' kişiler var, bunlar her zaman oynak ve güçler dengesine göre hareket edecektir.

HDP de böylesi birçok sesli bir yapılanma içerisinde Celal Doğan’dan, Miroğlu’na, Altan Tan vb. bulunmaktadır. Unutulmamalı ki, sosyalist blok olarak karşımıza çıkan güçlerin ezici çoğunluğu yasal zemini temel almakta, bunun dışında hareket edenleri 'aşırı, tehlikeli, anarşizan vb. görmektedirler. Tüm bu karmaşık güçlerin birlikteliği, bir arada olması, sosyal, toplumsal, ırksal, cinsiyetçi, inançsal ayrımcılığa karşı birlikte faşizme karşı mücadele yürütmesi Yeni Demokratik Türkiye’nin yaratılmasına önemli zemin yaratacağı inancındayım.

Keskin laflarla işler bir yere varmıyor, yalnızca kendi egosunu birey ya da örgüt tatmin etmektedir. Oysa gerçekler öyle değil ve objektif şartlar durumun hiçte dizim düşündüğümüz gibi olmadığını göstermektedir. 

Devrim güçleri yakaladıkları bu gelişim ve değişim mevzilerini daha da sıklaştırmalı ve geliştirmelidir. HDP bugünkü duruşuyla olumlu ve iyi yolda, düzenin çarkları dışında kaldıkça yer yönlü desteklenmelidir. İçerisindeki kaygan zeminlerin temennilerini boşa çıkarmak istiyorsak bu mevziiyi sahiplenmeli, destek vermeli, gelişimine fiili katılmalıyız. Unutmayalım bizle yetmişli yıllarda Mustafa Timisi’nin Birlik Partisinde çalışmalar yürüttük, önemli mevzilerde kazandık. Bugün HDP birlik partisinden daha ileri mevzilerde yer almakta, daha da tutarlı durumdadır. Halklarımız neredeyse biz orada olmalı, birlikte olmalıyız, örgütlenmeliyiz. Mücadeleyi dağların yüceliğine çekmek istiyorsak burun kırılan bu mevzilerde yerimizi almalıyız derim. Herkes mevzilerini belirlemeli, kurulacak AKP ve MHP derin savaş koalisyon devletine karşı hazırlıklı olmalıdır. Yarın devrim güçlerine karşı faşist saldırılar, komplolar, katliamlar daha da artarak devam edecektir.

 Demem o ki, yarın geç kaldığımızda ahlar vahlar çekmeyelim. Emperyalist devletler ve onun faşist işbirlikçi devletleri IŞID gibi katil paravan örgütleri yarın devreye daha çok sokacak terör halka uygulayacaktır. Buna müsaade edilmemeli Kobani direniş ruhunu her yerde devam ettirmeliyiz. Amerikan emperyalizmi başta olmak üzere tüm emperyalist haydutlara savaş baronlarına karşı tutarlı, güçlü bir mücadeleyi hedef olarak önümüze koyuyorsak dostlarımızı yanımıza almak zorundayız. Devrim devrimin dostlarıyla yalnızca gerçekleşebilir. Devrimin dostları katılmadan devrim yapmak yalnızca ve yalnızca saf bir hayaldir.

    HASAN AKSU 21-6-2015

47607

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Son Haberler

Derin devletin savaş koalisyonu ve netleşen halk mevzileri

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

Sayfalar