Cuma Mayıs 31, 2024

Denge Azadî | İçte ve Dışta Kürt’e saldırı!

"Devrimci güçlerin faşizme karşı ortak mücadeleyi örgütlemekten başka seçeneği yoktur. Gün faşizme karşı mücadele günüdür"

AKP faşist iktidarının ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne dahil olması Ortadoğu’da çatışmalı süreçlerin içerisine girmesini birlikte getirdi.

2011’de Suriye’de başlayan iç çatışmalara taraf olan ve bu çatışmaya/savaşa bilfiil katılan AKP faşist iktidarı,RojavaDevrimi’ne saldırdı. Kürtlerin Rojava’da kurdukları/oluşturdukları demokratik özerk yönetimi boğmak için IŞİD denilen cihatçı çeteleri de destekledi.

AKP faşist iktidarı kendisinin eğittiği, donattığı, silahlandırdığı IŞİD artığı cihatçı çeteleri İdlib’de Suriye’nin silahlı güçlerinden korumak için askeri gözlem noktaları oluşturdu.

Denetimindeki bu çeteleri Kuzey-Doğu Suriye’de Kürtlerin kazanmış olduğu demokratik hakların yok edilmesi için kullandı. Rojava’da ortaya çıkan/oluşturulan özgürlükçü Kürt oluşumuna karşı düşmanca davrandı. Afrin’i, Serekaniye’yi, GreSpi’yi işgal etti.

AKP faşist iktidarı sadece Rojava’da Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmak için saldırmakla kalmadı. İçeride ve sınır ötesinde Kürtlerin olduğu tüm alanlara-bölgelere saldırdı/saldırıyor. İçeride gerillanın barındığı dağları uçaklarla, İHA ve SİHA’larla bombalıyor. Komünistlere, devrimcilere, Kürt ulusal özgürlük mücadelesi yürüten güçlere karşı bir savaş yürütüyor.

AKP faşist iktidarının Kürt halkına yönelik savaşı sadece içeride değil, bu savaşı sınırlarının dışında da devam ediyor. Rojava, Irak Kürdistanı ve Şengal, AKP faşist iktidarı tarafından savaş alanına dönüştürülmüş durumda. Son olarak Dağlık Karabağ saldırısındaki aktif varlığıyla savaşı Kafkaslar’a taşıdı.

 

TC’nin KDP ile işbirliğinde Kandil’e saldırıları

TC devleti, 15 Haziran’da Kandil’i işgal amacıyla Irak Kürdistanı’na Pençe-Kartal-Pençe-Kaplan adını verdiği bir işgal saldırısı başlattı. Kürt ulusal özgürlük güçlerinin olduğu alanları uçaklarla bombaladı.

TSK’nın hava saldırılarında halktan insanlar da yaşamlarını yitirdi, bombardımanlar sonucu çok sayıda köy boşaltıldı. Mahmur mülteci kampındakiler ve Şengal’deEzidiler saldırıya uğradı.

Zap ve Kandil bölgelerinde gerilla alanlarının bombalandığı bildirildi. Karadan başlayan saldırılarda ise TSK güçleri ile gerilla arasında Haftanin’de şiddetli çatışmalar gerçekleşti. Helikopterlerin, İHA, SİHA’ların ve her türlü tekniği kullanmasına rağmen TSK başarı sağlayamamış durumda, gerilla bölgesinde saplanıp kaldı.

TC devletinin Kandil’i işgal planına KDP’yi de ortak etmek istiyor. Bu anlamıyla KDP ile olan ilişkilerini daha üst seviyeye çıkarma çabasıyla MİT’in KDP istihbaratıyla ortak çalışması için görüşmeleri sıklaştırıp derinleştiriyorlar.

KDP’nin başı Mesut Barzani, Kürt ulusal özgürlük güçlerinin bu alanda olmalarını istemiyordu. Her defasında “TC ile savaşmayın ama savaşıyorsanız da bizim topraklarımızı kullanmayın” diyor, Mahmur mülteci kampından da ciddi anlamda rahatsızlık duyduğunu ifade ediyordu.

KDP, TC’nin istekleri doğrultusunda gerilla alanlarının daraltılması ve gerillanın köylülerle ilişkilerini koparmak için Kandil’in çevresindeki bölgelere (örnek ZineWerte) karakollar kurup Peşmergeyi yerleştiriyor. TC, MİT vasıtasıyla ajanlaştırdığı KDP Peşmergeleri aracılığıyla aldıkları istihbaratla Kürt ulusal özgürlük güçlerinin önemli kadrolarına yönelik İHA’larla saldırılar yaptılar, suikastlar gerçekleştirdiler.

Diğer yandan Irak hava sahası, Irak devletinin ve tartışmasız bir şekilde burada konumlanan ABD’nin kontrol ve sorumluluğunda. ABD, Kürt ulusal özgürlük güçlerinin güçten düşürülmesi, zayıflatılması için TC’nin uçaklarına hava sahasını açmış durumdadır. Dolayısıyla TC’nin saldırılarına ABD emperyalizminin de dolaylı destek verdiğini söyleyebiliriz.

 

Şengal’e saldırı hazırlığı…

AKP-MHP faşizmi,Şengal’de kurulan demokratik özerk yönetimi tasfiye etmek için saldırı hazırlıkları yapıyor. Şengal’deki Kürt ulusal özgürlük gerillaları bahane edilerek “Şengal ikinci Kandil olmamalıdır”demagojisi yapılarak Şengal hedef alınıyor.

AKP-MHP faşist iktidarının Şengal’e yönelik planları yeni değil. Şengal ve sınırdaki Karaçok Dağı’na yönelik saldırılar 2017 yıllarına dayanıyor. Kritik bir öneme sahip KaraçokDağı’ndan Cizre ve Nusaybin’deki mücadelelere destek sağlamak üzere geçişleri gerekçe gösteren AKP faşist iktidarı Nisan 2017’de Şengal ve Karaçok dağına F-16’lar ile hava saldırıları yapmıştı.

Bundan 6 yıl önce Ezidi halkı yaşadıkları Şengal’de 73. defa katliama uğradılar, IŞİD bir katliam gerçekleştirdi. Binlerce Ezidi genci, yaşlısı öldürüldü. Kaçabilenler dağlara sığındılar.

7 bine yakın esir alınan Ezidi kadın, köle pazarlarında satıldı. Ezidilerin yaşadığı Şengal ve köylerini savunmakla görevli KDP peşmergeleri IŞİD saldırıları karşısında direnmeden kaçtılar. Adeta katliama çanak tuttular.

Şengal’i IŞİD saldırısı karşısında terk eden KDP bugün Şengal’i savunan YBŞ/YJŞ güçlerini Şengal’den çıkarmak istiyor. Şengal’de kurulan demokratik özerk yönetim tasfiye edilmeye çalışılıyor.

Yapılmak istenen Şengal’in KDP gibi işbirlikçi bir duruma getirmek, Şengal’de kurulan “Şengal Demokratik Özerk Yönetimi”ini boğmaya çalışanların esas amacı buradaki Kürt ulusal özgürlük hareketinin tasfiyesine yöneliktir. Amaçları bu yönetimi zayıflatma, başarabilirlerse tasfiye etmektir.

Bugün Şengal’de“Şengal Demokratik Özerk Yönetimi”ni boğmaya çalışanlar RojavaDevrimi’ne de saldırmaktadırlar. AKP faşist iktidarı Afrin, Serekaniye ve GreSpi’yi işgal ederek buradaki demokratik yapıyı hedef almıştır.

KDP ve Irak yönetimi de TC’nin bu saldırılarına ortak olmaktadır. Kürt ulusal özgürlük hareketinin kuşatılması ve zayıflatılması projesinin uygulayıcıları başta AKP-MHP faşist iktidarı, KDP ve Irak yönetimidir. Bu projenin planlayıcısı da ABD emperyalistleridir.

AKP-MHP faşist iktidarı Kürtlerin kendilerini yöneten bir yapı oluşturmasına kesinlikle karşı ve bu kazanımları kendisi için bir beka sorunu olarak görüyor.Kürt ulusal özgürlük güçlerini gerekçe göstererek Irak Kürdistan’ına, Rojava’ya, Şengal’e saldırıyor.

 

HDP’ye yönelik operasyonlar

AKP-MHP faşist iktidarı içeride ve dışarıda siyasal ve askeri anlamda sıkıştığı bu süreçte-her zaman olduğu gibi-içeride devrimci demokratik güçlere yönelik sürekli bir saldırı halindeoluyor. AKP-MHP faşist iktidarı ülke içerisinde ve dışarıda kaybettikçe çözümü devrimci ve demokrasi güçlerine saldırmakta buluyor.

Saldırılarını da işçi sınıfına, emekçilere ve Kürtlere yöneltiyor. Yasal alandaki Kürtlerin, demokratların temsilcisi HDP’ye yöneliyor. Kürdistan’da seçimle iş başına gelen/seçilen belediye başkanlarını, meclis üyelerini görevden alarak yerine AKP’li valileri, kaymakamları kayyum olarak atıyorlar.

Basında yer alan haberlere göre tutuklanan, hapse atılan HDP belediye eş başkanları, meclis üyeleri, il başkanları ve HDP üyelerinin sayısının 15 bini aştığı ifade edilmektedir.

Son olarak 25 Eylül’de Ankara Cumhuriyet Baş Savcılığı, 6-8 Ekim 2014 tarihleri arasında gerçekleşen Kobanê eylemleriyle ilgili,-daha doğrusu bu eylemler bahane edilerek– yürüttüğü soruşturmada 82 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. HDP merkez yürütme kurulu üyeleri, eski HDP’li vekil ve Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen’in de bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı.

2017 yılında aynı davadan yargılanıp 8.5 ay hapis yattıktan sonra davanın beratla sonuçlanmasıyla, bu dosyadan tazminat alan Ayhan Bilgen’in tekrar bu davadan gözaltına alınıp tutuklanması ve hemen ardından Kars AKP valisinin Kars Belediyesi’ne kayyum atanması aslında Ayhan Bilgen’in tutuklanmasının esas nedenini açıklayan bir eylem olarak orta yerde duruyor. Ayhan Bilgen’in tutukluluğu sırasında Kars Belediye Eş Başkanlığı’ndan istifa etmesinin ardından HDP’li meclis üyelerinin gözaltına alınması eylemini de kayyum olarak atanan valinin önünün süpürülmesi eylemi olarak görmek gerekir.

HDP’ye yönelik saldırılar aynı zamanda HDP’yi zayıflatma, tasfiye etme, kapısına kilit vurma operasyonlarıdır. HDP’ye yönelik bu operasyonlar topluma gözdağı verme operasyonlarıdır. Aynı zamanda da demokrasiden yana olan güçleri sindirmeyi amaçlamaktadır.

AKP-MHP faşist iktidarı gelinen aşamada içeride ve dışarıda yaşadığı çıkmazı devrimcilere, işçilere, emekçilere, Kürtlere, kendisine muhalif olan tüm demokratik güçlere saldırarak aşmak istiyor.

Devrimci güçlerin faşizme karşı ortak mücadeleyi örgütlemekten başka seçeneği yoktur. Gün faşizme karşı mücadele günüdür.

Özgürgelecek.net

2328

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Özgür Gelecek

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Sayfalar