Cumartesi Nisan 27, 2024

Demokrasi, OHAL'le Değil Demokratik Halk İktidarıyla Gelecek!

Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız,

Faşist Diktatörlük halkla bir kez daha dalga geçmeyi tercih etti. Ve bir kez daha kendi içindeki kapışmayı halka fatura etmekten bir saniye bile tereddüt etmedi.

15-16 Temmuz tarihinde Ordu içindeki cuntacıların askeri darbe girişimine karşı, “demokrasi çığırtkanlığı” yapan AKP Hükümeti 20 Temmuz’da ülke genelinde OHAL ilan etti. Ortalama demokrat, liberal kesimlerin bile AKP eliyle demokrasi uygulanmadığını kabul ettiği koşullarda askeri darbe girişimine karşı “demokrasi” “millet iradesi” söylemlerine sarılan Faşist diktatörlük en nihayetinde OHAL uygulamasında demirledi.

Faşist diktatörlük emperyalist efendilerinin en kötü uygulamalarını kötü bir kopyalama ile kendine referans yapmakta oldukça mahirdir. OHAL uygulamasında da kendine Fransa’yı dayanak yapmaktan geri durmadı. Bu şekilde hem durumu normalleştirmeye hem de uluslararası memnuniyetsizliği karşılamaya çalışmaktadır. Burjuva demokrasilerinde olağan üstü olan, faşist diktatörlükte  sıradan bir durumdur.

Nitekim 7 Haziran seçimleri sonrası T.Kürdistanı’nda yaşanan savaşta faşist diktatörlük bırakalım OHAL uygulamalarını sıkıyönetimi aşan bir baskı, sindirme uygulamasını hayata geçirmektedir. Kürt şehirleri tankla, topla ve yer yer jetlerle askeri saldırılara maruz kalmıştır. Binlerce Kürt acımasızca katledilmiş, binlercesi işkenceden geçirilmiş, binlercesi tutuklanmış, belediye başkanları görevden alınmış ya da tutuklanmıştır. Türkiye’de olağan dışılık denen şey zaten söz konusudur. T.Kürdistanı’nda odaklanan ama ülke genelinde çeşitli düzeylerde hayata geçen OHAL’i aşan fiili bir durum söz konusudur.

Bu bağlamda ilan edilen OHAL var olan olağan dışılığın daha da pervasız ve boyutlu bir noktaya taşınacağının ilanıdır. OHAL’in halkı etkilemeyeceği yönlü her söylem yalandır. Devletin içinde yaşanan krizle sınırlı kalacağı faşist diktatörlüğün bitmek bilmez sahtekarlıklarından biridir. Evet bu OHAL, askeri darbe girişiminin yarattığı devletin yönetme krizine karşı ürettiği bir tedbirdir. Ancak sadece bununla sınırlı değildir. Devletin kendini hızla toplayabilmesi, yaralarını sarması için memnuniyetsiz olan kitlenin sesinin susturulması, gerçekleri ifade etmemesi, demokratik hak ve taleplerini savunmaması için koşullar yaratılması hedeflenmektedir. Siyasi krizi en iyi yönetmenin biçimi farklı olan her şeyin sesinin daha fazla kısılması, kendini sokakta-meydanda dile getirmesinin önünde engel olunmasından geçmektedir. “devletin bekası” için en önemli olan şey budur. OHAL’in bu eksen de demokrasi isteyen, devrim isteyen, hak ve özgürlüklerini talep eden kesimleri zapturapt altına alma amacı karartılamaz. Bunun devlet içindeki çatışmada halkın ezilmesi için en kolaylaştırıcı yöntem olarak benimsendiği unutulmamalıdır.

Faşist diktatörlük var olan siyasal krizini bir kez daha ezilenlerin hak ve özgürlüklerinin daha fazla kısıtlanması için bir fırsata çevirmektedir. Ezilenlerin devrim ve demokrasi mücadelesine seferber olmasını engellemek için kullanmaktadır. OHAL ile sindirilmiş, korkutulmuş, örgütlülükleri dağıtılmış ya da hareketsiz kalmış bir halk gerçekliği yaratma hesabı yapılmaktadır.

Darbe girişimi bahanesiyle işçi sınıfının örgütlenme, grev, eylem gibi temel hakları ortadan kaldırılacaktır. Yedek işçi gücünü işçi sınıfına siyasal tutumu gerekçe gösterilerek baskı aygıtı olarak kullanılacaktır. Artık her işçi hak ve özgürlük mücadelesinde, siyasal tercihlerinden dolayı potansiyel suçlu ve işsizler ordusunun neferi olarak hedeflenecektir.

Kamu emekçileri bu süreçte en fazla basınca uğrayacak kesimdir. Kamu emekçilerini ilgilendiren yasaların değişimi zaten gündemdeydi. Özellikle itiraz hakkı elinden alınarak, geri dönmenin önü kapatılarak işten çıkarma koşulları oldukça kolaylaşacaktır. Faşist diktatörlüğün istediği siyasal tercihte bulunmayan, istediği sendikada örgütlenmeyen her emekçi işsizlikle yüz yüzedir. Bu kesimdeki mücadeleci ve örgütlü kesimlere hızla yeni saldırılar yönelecektir.

Köylüler, esnaflar, öğrenci gençlik, akademik çevreler aynı şekilde yoğun bir siyasi baskı altına alınacaktır. Toplumun her kesimi siyasi kimliksizleştirme sürecine tabi tutulmaya çalışılacaktır.

Aynı şekilde sürecin ekonomik temelde yaşayacağı kayıplar halka yeni vergi saldırıları, zamlar ve iş gücünün ucuzlatılması olarak yansıtılacaktır. Bunların kolay ve sancısız yapılması için siyasi baskı ve sindirme en temel argüman haline getirilecektir.

Bu durum sadece hak ve özgürlük, ekonomik temelli çelişkileri değil esasta siyasal çelişkileri büyütecektir. Geniş kitlelerin saflaşarak politize olma zeminini daha fazla güçlendirecektir. Bu komünistlerin yaşanacak saldırıları ekonomik, hak ve özgürlük temeline hapsetmeden politik iktidar mücadelesine angaje edecek politize olmuş koşullar anlamına gelmektedir.

Egemen sınıfların bu siyasal krize, devletin ağır yara alma haline karşı bulunan çözüm kendi içinde ve halka karşı daha fazla sertleşme şeklinde olmuştur. Faşist diktatörlüğün çözüm olarak ortaya koyduğu her yönelim yeni siyasal krizlerin habercisidir. OHAL uygulaması egemen sınıfların kendi içindeki boğazlaşmaya çözüm üretemeyeceği gibi, bu şekilde yönetilmek istemeyen geniş kitleleri zapturapt altına da alamayacaktır. Faşist diktatörlük içinde bulunduğu siyasi iklimde krizi hafifletecek yol ve yöntemi oluşturmak bir yana, attığı her adımla var olan krizini derinleştirecektir. OHAL kararı bunun somut bir göstergesidir.

Demokrasi naraları içinde, halkın demokrasi için sokağa dökülmesi ve sahiplenmesi çağrısı içinde halkın karşısına çözüm olarak OHAL’i çıkaran bu faşist zihniyet tam anlamıyla acziyet içinde olduğunu da deklare etmiştir.

Devrimci, demokrat, yurtsever ve ilerici güçlerin antremanlı olduğu OHAL uygulamasının sistemin kendi krizini daha fazla derinleştirecek bir gelişme olarak okunmalıdır. Bu uygulamalar devrimcileri, yurtseverleri ve demokratları asla sindiremez. Halkın memnuniyetsizliğini asla ortadan kaldıramaz, yalanların bu yolla halka yutturulmasını asla başaramaz.

Faşist diktatörlük askeri cunta darbe girişiminin gerçekleştireceğini iddia ettiği uygulamaların bizzat kendisini  AKP eliyle hayata geçirmektedir. Bu ne anlama gelmektedir. Türk hakim sınıflarının ihtiyaç duyduğu daha baskıcı ve faşist politikaların klikler arası kapışma gerekçesiyle öyle ya da böyle hayata geçirilmesidir. Bu durum aslında cuntanın yapacağı işi bugün AKP eliyle yapıldığına işaret etmektedir.  AKP’nin Askeri cuntayla faşist politikaları hayata geçirme noktasında bir yarış ve mücadele içinde olduğu görülmelidir.

Devrimci durum her geçen gün bir önceki günden daha ileriye doğru geçmektedir. Egemen sınıfların krizi devrimi örgütleme olanaklarına daha güçlü bir zemin sunmaktadır. Devrimciler bu yeni saldırı dalgasının hızla halka ve kendilerine daha güçlü yöneleceğini unutmamalıdır. Mücadele olanaklarını genişlettiği gibi mücadele koşullarını daha fazla zorlu hale getirecektir.

Devrimciler, demokratlar, yurtseverler bu saldırılara karşı zorlaşan mücadele koşullarını faşizmin anladığı dilden bir mücadele hattına çevirmelidir. Devletin zoruna karşı zorun T.Kürdistanı’nda yürütülen mücadele ile önem ve değeri çok net bir şekilde anlaşılmıştır. OHAL’e karşı halka güven verecek, onları örgütlenmeye ve mücadeleye seferber edecek bir seferberlik içinde olunmalıdır.

Tüm devrimci ve demokratik güçler ortak mücadele programıyla OHAL’e karşı durmalıdır.

Faşist diktatörlüğün OHAL’i mücadele azmimiz ve kararlılığımızın kamçısı olmalıdır.

Egemenlerin iç boğuşması ezilenlere değil egemenlere fatura edilmelidir. Bu yapacak olanda komünistlerin, devrimcilerin, yurtseverlerin önderliğinde örgütlenmiş halk güçleridir.

Faşist diktatörlüğe karşı kurtuluşun gerilla mücadelesinde, halk savaşında olduğu bir politik hamle olarak kavranmalıdır.

Halk için demokrasi, Emperyalizm çağında gerçek demokrasi proletaryanın önderliğinde gerçekleşecek Demokratik Halk Devrimiyle mümkün ve olanaklıdır.

Demokratik halk devrimi, sosyalizm ve komünizm mücadelesi ezilenler için gerçek kurtuluşun adresidir.

 

Faşist Diktatörlüğün OHAL’ine, Askeri Darbesine Karşı Mücadeleye, Örgütlenmeye!

OHAL’e Karşı Demokratik Halk İktidarı Saflarına!

Kahrolsun Faşist Diktatörlük!

Kahrolsun Faşizm, Emperyalizm, Feodalizm Ve Her Türden Gericilik!

Komprador Patron-Ağa Devletini Yıkacağız Halk İktidarını Kuracağız!

Yaşasın Halk Savaşı!

Yaşasın Partimiz TKP/ML, Önderliğinde Ki TİKKO, TMLGB!

21 TEMMUZ 2016

TKP/ML-MK 

44686

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Proletarya Partisi

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar