Cumartesi Mayıs 11, 2024

Demokrasi, OHAL'le Değil Demokratik Halk İktidarıyla Gelecek!

Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız,

Faşist Diktatörlük halkla bir kez daha dalga geçmeyi tercih etti. Ve bir kez daha kendi içindeki kapışmayı halka fatura etmekten bir saniye bile tereddüt etmedi.

15-16 Temmuz tarihinde Ordu içindeki cuntacıların askeri darbe girişimine karşı, “demokrasi çığırtkanlığı” yapan AKP Hükümeti 20 Temmuz’da ülke genelinde OHAL ilan etti. Ortalama demokrat, liberal kesimlerin bile AKP eliyle demokrasi uygulanmadığını kabul ettiği koşullarda askeri darbe girişimine karşı “demokrasi” “millet iradesi” söylemlerine sarılan Faşist diktatörlük en nihayetinde OHAL uygulamasında demirledi.

Faşist diktatörlük emperyalist efendilerinin en kötü uygulamalarını kötü bir kopyalama ile kendine referans yapmakta oldukça mahirdir. OHAL uygulamasında da kendine Fransa’yı dayanak yapmaktan geri durmadı. Bu şekilde hem durumu normalleştirmeye hem de uluslararası memnuniyetsizliği karşılamaya çalışmaktadır. Burjuva demokrasilerinde olağan üstü olan, faşist diktatörlükte  sıradan bir durumdur.

Nitekim 7 Haziran seçimleri sonrası T.Kürdistanı’nda yaşanan savaşta faşist diktatörlük bırakalım OHAL uygulamalarını sıkıyönetimi aşan bir baskı, sindirme uygulamasını hayata geçirmektedir. Kürt şehirleri tankla, topla ve yer yer jetlerle askeri saldırılara maruz kalmıştır. Binlerce Kürt acımasızca katledilmiş, binlercesi işkenceden geçirilmiş, binlercesi tutuklanmış, belediye başkanları görevden alınmış ya da tutuklanmıştır. Türkiye’de olağan dışılık denen şey zaten söz konusudur. T.Kürdistanı’nda odaklanan ama ülke genelinde çeşitli düzeylerde hayata geçen OHAL’i aşan fiili bir durum söz konusudur.

Bu bağlamda ilan edilen OHAL var olan olağan dışılığın daha da pervasız ve boyutlu bir noktaya taşınacağının ilanıdır. OHAL’in halkı etkilemeyeceği yönlü her söylem yalandır. Devletin içinde yaşanan krizle sınırlı kalacağı faşist diktatörlüğün bitmek bilmez sahtekarlıklarından biridir. Evet bu OHAL, askeri darbe girişiminin yarattığı devletin yönetme krizine karşı ürettiği bir tedbirdir. Ancak sadece bununla sınırlı değildir. Devletin kendini hızla toplayabilmesi, yaralarını sarması için memnuniyetsiz olan kitlenin sesinin susturulması, gerçekleri ifade etmemesi, demokratik hak ve taleplerini savunmaması için koşullar yaratılması hedeflenmektedir. Siyasi krizi en iyi yönetmenin biçimi farklı olan her şeyin sesinin daha fazla kısılması, kendini sokakta-meydanda dile getirmesinin önünde engel olunmasından geçmektedir. “devletin bekası” için en önemli olan şey budur. OHAL’in bu eksen de demokrasi isteyen, devrim isteyen, hak ve özgürlüklerini talep eden kesimleri zapturapt altına alma amacı karartılamaz. Bunun devlet içindeki çatışmada halkın ezilmesi için en kolaylaştırıcı yöntem olarak benimsendiği unutulmamalıdır.

Faşist diktatörlük var olan siyasal krizini bir kez daha ezilenlerin hak ve özgürlüklerinin daha fazla kısıtlanması için bir fırsata çevirmektedir. Ezilenlerin devrim ve demokrasi mücadelesine seferber olmasını engellemek için kullanmaktadır. OHAL ile sindirilmiş, korkutulmuş, örgütlülükleri dağıtılmış ya da hareketsiz kalmış bir halk gerçekliği yaratma hesabı yapılmaktadır.

Darbe girişimi bahanesiyle işçi sınıfının örgütlenme, grev, eylem gibi temel hakları ortadan kaldırılacaktır. Yedek işçi gücünü işçi sınıfına siyasal tutumu gerekçe gösterilerek baskı aygıtı olarak kullanılacaktır. Artık her işçi hak ve özgürlük mücadelesinde, siyasal tercihlerinden dolayı potansiyel suçlu ve işsizler ordusunun neferi olarak hedeflenecektir.

Kamu emekçileri bu süreçte en fazla basınca uğrayacak kesimdir. Kamu emekçilerini ilgilendiren yasaların değişimi zaten gündemdeydi. Özellikle itiraz hakkı elinden alınarak, geri dönmenin önü kapatılarak işten çıkarma koşulları oldukça kolaylaşacaktır. Faşist diktatörlüğün istediği siyasal tercihte bulunmayan, istediği sendikada örgütlenmeyen her emekçi işsizlikle yüz yüzedir. Bu kesimdeki mücadeleci ve örgütlü kesimlere hızla yeni saldırılar yönelecektir.

Köylüler, esnaflar, öğrenci gençlik, akademik çevreler aynı şekilde yoğun bir siyasi baskı altına alınacaktır. Toplumun her kesimi siyasi kimliksizleştirme sürecine tabi tutulmaya çalışılacaktır.

Aynı şekilde sürecin ekonomik temelde yaşayacağı kayıplar halka yeni vergi saldırıları, zamlar ve iş gücünün ucuzlatılması olarak yansıtılacaktır. Bunların kolay ve sancısız yapılması için siyasi baskı ve sindirme en temel argüman haline getirilecektir.

Bu durum sadece hak ve özgürlük, ekonomik temelli çelişkileri değil esasta siyasal çelişkileri büyütecektir. Geniş kitlelerin saflaşarak politize olma zeminini daha fazla güçlendirecektir. Bu komünistlerin yaşanacak saldırıları ekonomik, hak ve özgürlük temeline hapsetmeden politik iktidar mücadelesine angaje edecek politize olmuş koşullar anlamına gelmektedir.

Egemen sınıfların bu siyasal krize, devletin ağır yara alma haline karşı bulunan çözüm kendi içinde ve halka karşı daha fazla sertleşme şeklinde olmuştur. Faşist diktatörlüğün çözüm olarak ortaya koyduğu her yönelim yeni siyasal krizlerin habercisidir. OHAL uygulaması egemen sınıfların kendi içindeki boğazlaşmaya çözüm üretemeyeceği gibi, bu şekilde yönetilmek istemeyen geniş kitleleri zapturapt altına da alamayacaktır. Faşist diktatörlük içinde bulunduğu siyasi iklimde krizi hafifletecek yol ve yöntemi oluşturmak bir yana, attığı her adımla var olan krizini derinleştirecektir. OHAL kararı bunun somut bir göstergesidir.

Demokrasi naraları içinde, halkın demokrasi için sokağa dökülmesi ve sahiplenmesi çağrısı içinde halkın karşısına çözüm olarak OHAL’i çıkaran bu faşist zihniyet tam anlamıyla acziyet içinde olduğunu da deklare etmiştir.

Devrimci, demokrat, yurtsever ve ilerici güçlerin antremanlı olduğu OHAL uygulamasının sistemin kendi krizini daha fazla derinleştirecek bir gelişme olarak okunmalıdır. Bu uygulamalar devrimcileri, yurtseverleri ve demokratları asla sindiremez. Halkın memnuniyetsizliğini asla ortadan kaldıramaz, yalanların bu yolla halka yutturulmasını asla başaramaz.

Faşist diktatörlük askeri cunta darbe girişiminin gerçekleştireceğini iddia ettiği uygulamaların bizzat kendisini  AKP eliyle hayata geçirmektedir. Bu ne anlama gelmektedir. Türk hakim sınıflarının ihtiyaç duyduğu daha baskıcı ve faşist politikaların klikler arası kapışma gerekçesiyle öyle ya da böyle hayata geçirilmesidir. Bu durum aslında cuntanın yapacağı işi bugün AKP eliyle yapıldığına işaret etmektedir.  AKP’nin Askeri cuntayla faşist politikaları hayata geçirme noktasında bir yarış ve mücadele içinde olduğu görülmelidir.

Devrimci durum her geçen gün bir önceki günden daha ileriye doğru geçmektedir. Egemen sınıfların krizi devrimi örgütleme olanaklarına daha güçlü bir zemin sunmaktadır. Devrimciler bu yeni saldırı dalgasının hızla halka ve kendilerine daha güçlü yöneleceğini unutmamalıdır. Mücadele olanaklarını genişlettiği gibi mücadele koşullarını daha fazla zorlu hale getirecektir.

Devrimciler, demokratlar, yurtseverler bu saldırılara karşı zorlaşan mücadele koşullarını faşizmin anladığı dilden bir mücadele hattına çevirmelidir. Devletin zoruna karşı zorun T.Kürdistanı’nda yürütülen mücadele ile önem ve değeri çok net bir şekilde anlaşılmıştır. OHAL’e karşı halka güven verecek, onları örgütlenmeye ve mücadeleye seferber edecek bir seferberlik içinde olunmalıdır.

Tüm devrimci ve demokratik güçler ortak mücadele programıyla OHAL’e karşı durmalıdır.

Faşist diktatörlüğün OHAL’i mücadele azmimiz ve kararlılığımızın kamçısı olmalıdır.

Egemenlerin iç boğuşması ezilenlere değil egemenlere fatura edilmelidir. Bu yapacak olanda komünistlerin, devrimcilerin, yurtseverlerin önderliğinde örgütlenmiş halk güçleridir.

Faşist diktatörlüğe karşı kurtuluşun gerilla mücadelesinde, halk savaşında olduğu bir politik hamle olarak kavranmalıdır.

Halk için demokrasi, Emperyalizm çağında gerçek demokrasi proletaryanın önderliğinde gerçekleşecek Demokratik Halk Devrimiyle mümkün ve olanaklıdır.

Demokratik halk devrimi, sosyalizm ve komünizm mücadelesi ezilenler için gerçek kurtuluşun adresidir.

 

Faşist Diktatörlüğün OHAL’ine, Askeri Darbesine Karşı Mücadeleye, Örgütlenmeye!

OHAL’e Karşı Demokratik Halk İktidarı Saflarına!

Kahrolsun Faşist Diktatörlük!

Kahrolsun Faşizm, Emperyalizm, Feodalizm Ve Her Türden Gericilik!

Komprador Patron-Ağa Devletini Yıkacağız Halk İktidarını Kuracağız!

Yaşasın Halk Savaşı!

Yaşasın Partimiz TKP/ML, Önderliğinde Ki TİKKO, TMLGB!

21 TEMMUZ 2016

TKP/ML-MK 

44719

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Soykırımlara Karşı Direnişi Büyütelim!

 

Seçim Tavrı(Mız): Oyumuz Devrime![*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Vekil inançların

raf ömrü kısadır.”[1]

 

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Sayfalar