Perşembe Mart 28, 2024

Demokrasi, OHAL'le Değil Demokratik Halk İktidarıyla Gelecek!

Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız,

Faşist Diktatörlük halkla bir kez daha dalga geçmeyi tercih etti. Ve bir kez daha kendi içindeki kapışmayı halka fatura etmekten bir saniye bile tereddüt etmedi.

15-16 Temmuz tarihinde Ordu içindeki cuntacıların askeri darbe girişimine karşı, “demokrasi çığırtkanlığı” yapan AKP Hükümeti 20 Temmuz’da ülke genelinde OHAL ilan etti. Ortalama demokrat, liberal kesimlerin bile AKP eliyle demokrasi uygulanmadığını kabul ettiği koşullarda askeri darbe girişimine karşı “demokrasi” “millet iradesi” söylemlerine sarılan Faşist diktatörlük en nihayetinde OHAL uygulamasında demirledi.

Faşist diktatörlük emperyalist efendilerinin en kötü uygulamalarını kötü bir kopyalama ile kendine referans yapmakta oldukça mahirdir. OHAL uygulamasında da kendine Fransa’yı dayanak yapmaktan geri durmadı. Bu şekilde hem durumu normalleştirmeye hem de uluslararası memnuniyetsizliği karşılamaya çalışmaktadır. Burjuva demokrasilerinde olağan üstü olan, faşist diktatörlükte  sıradan bir durumdur.

Nitekim 7 Haziran seçimleri sonrası T.Kürdistanı’nda yaşanan savaşta faşist diktatörlük bırakalım OHAL uygulamalarını sıkıyönetimi aşan bir baskı, sindirme uygulamasını hayata geçirmektedir. Kürt şehirleri tankla, topla ve yer yer jetlerle askeri saldırılara maruz kalmıştır. Binlerce Kürt acımasızca katledilmiş, binlercesi işkenceden geçirilmiş, binlercesi tutuklanmış, belediye başkanları görevden alınmış ya da tutuklanmıştır. Türkiye’de olağan dışılık denen şey zaten söz konusudur. T.Kürdistanı’nda odaklanan ama ülke genelinde çeşitli düzeylerde hayata geçen OHAL’i aşan fiili bir durum söz konusudur.

Bu bağlamda ilan edilen OHAL var olan olağan dışılığın daha da pervasız ve boyutlu bir noktaya taşınacağının ilanıdır. OHAL’in halkı etkilemeyeceği yönlü her söylem yalandır. Devletin içinde yaşanan krizle sınırlı kalacağı faşist diktatörlüğün bitmek bilmez sahtekarlıklarından biridir. Evet bu OHAL, askeri darbe girişiminin yarattığı devletin yönetme krizine karşı ürettiği bir tedbirdir. Ancak sadece bununla sınırlı değildir. Devletin kendini hızla toplayabilmesi, yaralarını sarması için memnuniyetsiz olan kitlenin sesinin susturulması, gerçekleri ifade etmemesi, demokratik hak ve taleplerini savunmaması için koşullar yaratılması hedeflenmektedir. Siyasi krizi en iyi yönetmenin biçimi farklı olan her şeyin sesinin daha fazla kısılması, kendini sokakta-meydanda dile getirmesinin önünde engel olunmasından geçmektedir. “devletin bekası” için en önemli olan şey budur. OHAL’in bu eksen de demokrasi isteyen, devrim isteyen, hak ve özgürlüklerini talep eden kesimleri zapturapt altına alma amacı karartılamaz. Bunun devlet içindeki çatışmada halkın ezilmesi için en kolaylaştırıcı yöntem olarak benimsendiği unutulmamalıdır.

Faşist diktatörlük var olan siyasal krizini bir kez daha ezilenlerin hak ve özgürlüklerinin daha fazla kısıtlanması için bir fırsata çevirmektedir. Ezilenlerin devrim ve demokrasi mücadelesine seferber olmasını engellemek için kullanmaktadır. OHAL ile sindirilmiş, korkutulmuş, örgütlülükleri dağıtılmış ya da hareketsiz kalmış bir halk gerçekliği yaratma hesabı yapılmaktadır.

Darbe girişimi bahanesiyle işçi sınıfının örgütlenme, grev, eylem gibi temel hakları ortadan kaldırılacaktır. Yedek işçi gücünü işçi sınıfına siyasal tutumu gerekçe gösterilerek baskı aygıtı olarak kullanılacaktır. Artık her işçi hak ve özgürlük mücadelesinde, siyasal tercihlerinden dolayı potansiyel suçlu ve işsizler ordusunun neferi olarak hedeflenecektir.

Kamu emekçileri bu süreçte en fazla basınca uğrayacak kesimdir. Kamu emekçilerini ilgilendiren yasaların değişimi zaten gündemdeydi. Özellikle itiraz hakkı elinden alınarak, geri dönmenin önü kapatılarak işten çıkarma koşulları oldukça kolaylaşacaktır. Faşist diktatörlüğün istediği siyasal tercihte bulunmayan, istediği sendikada örgütlenmeyen her emekçi işsizlikle yüz yüzedir. Bu kesimdeki mücadeleci ve örgütlü kesimlere hızla yeni saldırılar yönelecektir.

Köylüler, esnaflar, öğrenci gençlik, akademik çevreler aynı şekilde yoğun bir siyasi baskı altına alınacaktır. Toplumun her kesimi siyasi kimliksizleştirme sürecine tabi tutulmaya çalışılacaktır.

Aynı şekilde sürecin ekonomik temelde yaşayacağı kayıplar halka yeni vergi saldırıları, zamlar ve iş gücünün ucuzlatılması olarak yansıtılacaktır. Bunların kolay ve sancısız yapılması için siyasi baskı ve sindirme en temel argüman haline getirilecektir.

Bu durum sadece hak ve özgürlük, ekonomik temelli çelişkileri değil esasta siyasal çelişkileri büyütecektir. Geniş kitlelerin saflaşarak politize olma zeminini daha fazla güçlendirecektir. Bu komünistlerin yaşanacak saldırıları ekonomik, hak ve özgürlük temeline hapsetmeden politik iktidar mücadelesine angaje edecek politize olmuş koşullar anlamına gelmektedir.

Egemen sınıfların bu siyasal krize, devletin ağır yara alma haline karşı bulunan çözüm kendi içinde ve halka karşı daha fazla sertleşme şeklinde olmuştur. Faşist diktatörlüğün çözüm olarak ortaya koyduğu her yönelim yeni siyasal krizlerin habercisidir. OHAL uygulaması egemen sınıfların kendi içindeki boğazlaşmaya çözüm üretemeyeceği gibi, bu şekilde yönetilmek istemeyen geniş kitleleri zapturapt altına da alamayacaktır. Faşist diktatörlük içinde bulunduğu siyasi iklimde krizi hafifletecek yol ve yöntemi oluşturmak bir yana, attığı her adımla var olan krizini derinleştirecektir. OHAL kararı bunun somut bir göstergesidir.

Demokrasi naraları içinde, halkın demokrasi için sokağa dökülmesi ve sahiplenmesi çağrısı içinde halkın karşısına çözüm olarak OHAL’i çıkaran bu faşist zihniyet tam anlamıyla acziyet içinde olduğunu da deklare etmiştir.

Devrimci, demokrat, yurtsever ve ilerici güçlerin antremanlı olduğu OHAL uygulamasının sistemin kendi krizini daha fazla derinleştirecek bir gelişme olarak okunmalıdır. Bu uygulamalar devrimcileri, yurtseverleri ve demokratları asla sindiremez. Halkın memnuniyetsizliğini asla ortadan kaldıramaz, yalanların bu yolla halka yutturulmasını asla başaramaz.

Faşist diktatörlük askeri cunta darbe girişiminin gerçekleştireceğini iddia ettiği uygulamaların bizzat kendisini  AKP eliyle hayata geçirmektedir. Bu ne anlama gelmektedir. Türk hakim sınıflarının ihtiyaç duyduğu daha baskıcı ve faşist politikaların klikler arası kapışma gerekçesiyle öyle ya da böyle hayata geçirilmesidir. Bu durum aslında cuntanın yapacağı işi bugün AKP eliyle yapıldığına işaret etmektedir.  AKP’nin Askeri cuntayla faşist politikaları hayata geçirme noktasında bir yarış ve mücadele içinde olduğu görülmelidir.

Devrimci durum her geçen gün bir önceki günden daha ileriye doğru geçmektedir. Egemen sınıfların krizi devrimi örgütleme olanaklarına daha güçlü bir zemin sunmaktadır. Devrimciler bu yeni saldırı dalgasının hızla halka ve kendilerine daha güçlü yöneleceğini unutmamalıdır. Mücadele olanaklarını genişlettiği gibi mücadele koşullarını daha fazla zorlu hale getirecektir.

Devrimciler, demokratlar, yurtseverler bu saldırılara karşı zorlaşan mücadele koşullarını faşizmin anladığı dilden bir mücadele hattına çevirmelidir. Devletin zoruna karşı zorun T.Kürdistanı’nda yürütülen mücadele ile önem ve değeri çok net bir şekilde anlaşılmıştır. OHAL’e karşı halka güven verecek, onları örgütlenmeye ve mücadeleye seferber edecek bir seferberlik içinde olunmalıdır.

Tüm devrimci ve demokratik güçler ortak mücadele programıyla OHAL’e karşı durmalıdır.

Faşist diktatörlüğün OHAL’i mücadele azmimiz ve kararlılığımızın kamçısı olmalıdır.

Egemenlerin iç boğuşması ezilenlere değil egemenlere fatura edilmelidir. Bu yapacak olanda komünistlerin, devrimcilerin, yurtseverlerin önderliğinde örgütlenmiş halk güçleridir.

Faşist diktatörlüğe karşı kurtuluşun gerilla mücadelesinde, halk savaşında olduğu bir politik hamle olarak kavranmalıdır.

Halk için demokrasi, Emperyalizm çağında gerçek demokrasi proletaryanın önderliğinde gerçekleşecek Demokratik Halk Devrimiyle mümkün ve olanaklıdır.

Demokratik halk devrimi, sosyalizm ve komünizm mücadelesi ezilenler için gerçek kurtuluşun adresidir.

 

Faşist Diktatörlüğün OHAL’ine, Askeri Darbesine Karşı Mücadeleye, Örgütlenmeye!

OHAL’e Karşı Demokratik Halk İktidarı Saflarına!

Kahrolsun Faşist Diktatörlük!

Kahrolsun Faşizm, Emperyalizm, Feodalizm Ve Her Türden Gericilik!

Komprador Patron-Ağa Devletini Yıkacağız Halk İktidarını Kuracağız!

Yaşasın Halk Savaşı!

Yaşasın Partimiz TKP/ML, Önderliğinde Ki TİKKO, TMLGB!

21 TEMMUZ 2016

TKP/ML-MK 

44665

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Proletarya Partisi

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar