Pazar Mayıs 19, 2024

Darbeciliğin dayanılmaz hafifliği ya da “yemişim tüzüğü” rahatlığı!

Her siyasal hareket, belli bir program çerçevesinde ve onun işleyişini düzenleyen bir tüzük üzerinde yükselir, inşa edilir. Program hareketin azami ve asgari hedeflerini, yaşadığı toplumu nasıl tanımladığını anlatırken tüzük ise hareketin iç işleyişini ve uyumunu düzenler. Bir yanıyla tüzük vücudun organları arasındaki etkileşimi ve ahengi sağlayan sinir sistemi ağı ve onun çevrelediği damarları tarifler. Program, siyasal hareketin yol haritası ise tüzük de bu yolda ilerleme iddiasındaki öznenin karakterini anlatır. Siyasal hareket bu bağlamda ona niteliğini veren programına paralel savunduğu görüşlere uygun bir tüzüğü, örgütsel mekanizmaları ve işleyişi savunur, savunmalı. Sözgelimi, düzenin korunması ve yeniden üretilmesini kendine temel amaç edinen ve bunu programına koyan bir siyasal oluşumdan, demokratik, özgürlükçü bir tüzük ve işleyiş beklemek de yanlış olacaktır. Sömürü ve zulüm üzerinden ayakta kalan, kendisine biat etmeyen herkese zorun türlü yollarıyla yönelen ve onları baskı altında tutan; asimile etmeye çalışan, saldırı ve katliamlar düzenleyen bir düzenin varlığını korumayı kendine düstur edinmiş bir hareket doğal olarak savunduğu görüşlere paralel bir örgütlenme inşa edecektir.

AKP’den CHP ve MHP’ye, tüm düzen partilerinin tekçi, anti-demokratik, gücü elinde bulunduranın söz ve yetki hakkına sahip olduğu ve dışındaki herkesi örgütün sıradan bir parçası haline getirdiği bir yapıya sahip olmaları şaşırtıcı değildir. Bu tür siyasal hareketlerde çoğu zaman yazılı hale getirilen ve işleyişi başta yönetici organlar olmak üzere örgütü oluşturan mekanizmaların görev ve yetkilerinin sınırlarını belirleyen kurallar açıkça ihlal edilir. Bir avuç azınlığın milyonların emeği ve alınterinin sömürüsü ve gaspını meşru göstermek için yalan, ikiyüzlülük ve sahtekârlıktan başkaca bir yol olmadığı herkesin malumudur. Bu temel üzerinden var olan bir siyasal hareketin bu meziyetlerden nasipleneceği de bir başka gerçektir.

 

“Yemişim Tüzüğü” Rahatlığı

Kendini, ezilenlerin her türlü baskı ve sömürüye karşı öfkesi ve mücadelesinin bir parçası olarak görenler açısından durum farklılık arz eder/etmelidir. Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyet ve mezheplerden emekçilerin, kadınların, LGBTİ’lerin özgür bir gelecek kavgasının asli unsuru ve önderi olma iddiasındaki siyasal hareketler ve özneler bu niteliklerini başta programlarında devamında onu tamamlayan tüzüklerinde ortaya koyalar. Komprador burjuvazi ve toprak ağalarının sömürü ve zulüm düzeninin alaşağı ederek, onun yerine halk demokrasisi ve sosyalizmi inşa etmeyi amaçlayan siyasal hareketin, öznenin tüzüğü de bu niteliklere uygun olmalıdır/uygundur. Demokratik merkeziyetçilik ilkesi üzerinde, gönüllülük temelinde, bir irade ve eylem birliği bu örgütsel işleyişinin temel iskeletini oluşturur. Düzen partilerinin aksine tekçilik değil örgütü oluşturan her birey ve organın fikirlerini özgürce ifade ettiği, eleştiri ve özeleştiride eşitliğin uygulandığı bir kültürel iklimi savunur.

Örgütün kararları tüm yetkili organların ve üyelerin katılımı ve üretimiyle zenginleşen tartışmalarla belli bir doygunluğa ulaştıktan sonra merkezi bir karar haline gelir. Bu saatten sonra her üye ve organ bu fikri savunmak zorundadır. Demokratik merkeziyetçilik ilkesinin esası budur. Tüzük tam da bu ilkeyi de kapsayacak şekilde örgütün yönetici organlarının işleyişini onların diğer organlarla ilişkilerini üyelerinin birbirleri karşısındaki yetki ve sorumluluklarını belirleyen bir kurallar bütünüdür. Tüzük, örgütü bir arada tutan temel yapıtaşıdır. Bir yanıyla herkese eşit mesafede ve herkes için bağlayıcı olandır.

Tüzük kolektifin toplam çıkarını savunur. Ona yönelik darbe/darbecilikse toplamın çıkarı yerine kendi küçük dar çıkarını ve iktidarını koyar. Darbeciliğin temelinde de bu olgu yatar: Kendi hegemonyasını korumak ve sürdürmek adına bütünün çıkarlarını feda etmek. Bu örgütün toplamı için büyük bir yıkıma, bozguna, dağılma ve parçalanmaya yol açsa bile. Bu anlayış, bir kere tüzüğü ihlal ettikten sonra durmaz. Ona, “tüzüğe uy” çağrısı yapanları, işlediği suçu fark eden, görenleri tasfiye edilmesi gereken rakipler olarak hedef tahtasına çiviler. Artık tüzük ve onun gerektirdiği her türlü hukuk ihlal edilmiş ve örgüt adeta orman kanunlarına terk edilmiştir. Son birkaç yıldır yaşadığımız sorunların temelinde bu vardır. İki yıldır ekilen kin ve nefret tohumları bugün kurumların basılması ve çalışanlarına şiddet uygulanmasıyla taçlandırılmıştır. Örgütsel işleyiş ve hukukun yerle bir edildiği ve sözün, şiddet ve provokasyon ortamına terk edildiği bir iklimi yaratanların objektif olarak karşı devrime hizmet ettiği açıktır.

Tarih, darbeleri yapanların, darbeciliğin sınıf mücadelesi karşısında yenilmeye mahkûm olduğunu ve son adreslerinin de tarihin çöplüğü olduğunu yeterince göstermiştir. Darbe yapanların üst perdeden bağrışmaları, tehditleri ne darbeciliklerini ne de işledikleri suçları gizleyemez, aklayamaz!

Bir Partizan

44016

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Katledilişinin 50. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya HESAPLAŞMA, KOPUŞ VE YENİ BİR YOL

Kafasında üstü yırtık ve yamalı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket, kazak… üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılmış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, bir çift 45 numara Çelik marka lastik ayakkabı”yla tutsak edildi.1 

Sayfalar