Salı Nisan 16, 2024

Dağların Ahmet’inden mesaj: “Mevcut düzenden kurtulmak isteyenin vakit kaybetmeye hakkı yoktur!”

Merhaba yoldaşlar;

Sizleri mutlak suretle yangına çevireceğimiz Vartinik kıvılcımını körüklediğimiz bu süreçte, partimiz önderliğinde zafere dek sürdüreceğimiz silahlı mücadelemizin kızgın ateşiyle selamlıyor, devrimimizin atar damarından akan siz genç yoldaşları TİKKO gerillaları adına kucaklıyorum.

Çürümüş mevcut düzenin her gün dünya halklarının kurtuluş mücadelelerinin lehine argüman üretme makinesine döndüğü günümüzde, devrimci mücadelede saf tutmaya dönük nedenlerimiz sürekli çoğalmaktadır. Gerek emperyalist ülkelerde artık gizlenemez bir şekilde ivmelenen hak gasplarına maruz kalan gençler, gerekse de ülkemiz gibi yarı-sömürge yarı-feodal veya sömürge ülkelerde emperyalizmin ve yerli uşaklarının saldırılarına maruz kalan gençler yüzlerini başka bir dünyaya çevirecek fazlasıyla nedenleri vardır. Düzen cephesindeki güncel gelişmeler bunları azaltmamakta, sadece çoğaltmaktadır.

Her yeni argüman, düşmanımıza beslediğimiz kini körüklemekte, mücadele azmimizi harmanlamakta ve daha büyük muharebelere girme cesaret ve cüretimizi güçlendirmektedir. Zira düşmana kin duymanın nedenleridir çoğalan. 2 Şubat 2011’de şehit düşen Sefagül Kesgin yoldaşın dediği gibi: “Düşmana olan kinimiz her hangi bir kin değil, sınıfsal bir kindir. İçinde tarihi, bugünü ve yarını görebildiğimiz oranda kudreti yarının teminatı, irade ve erdemimizin mayası haline gelir. Düşmana kin duymamız için binlerce, hatta on binlerce, milyonlarca neden sayılabilir.

Açlığın, yoksulluğun, işsizliğin nedeni olduğu için; eşitsizliğin, köleliğin, baskı ve zulmün savunucusu ve uygulayıcısı olduğu için; ezilen ulusların, emekçi halkın tarihini, kültürünü, değerlerini yozlaştırmaya çalıştığı için; kadını erkeğin kölesi kıldığı için, metalaştırdığı için… Yani KARŞI-DEVRİMCİ olduğu için kin duyarız.

Soruyu tersinden sorduğumuzda verecek bir yanıtımız var mıdır? Yani düşmana kin duymamamız için bir neden var mıdır? Öyle ise, bu kadar köklü/güçlü nedenleri derinleştirelim, büyütelim ve örgütleyelim.”

Nedir ki gerçek yegâne alternatifi her ezilen göremiyor; zira bilgi dışarıdan gelir. Bundan dolayıdır ki kitleler cephesinde bu alternatifi bulmak her zaman kolay değildir. Burada, “burjuva sosyalizmi” tarifinden etkilenmiş gençlerin yaşadıkları kırılmaları giderme hususunda oldukça yoğun ideolojik bir mücadele yürütmek gerekir. O halde, yürüttüğümüz pratik faaliyet içinde teorik olarak derinleşeceğiz ve pratiği düşünsel olarak anlamlandırabildiğimiz oranda da ideolojik olarak çelikleşeceğiz. Bununla birlikte henüz sorunlarının bilincine varmamış genç yığınların bilinçlendirilmesi için anın görevlerine her zamankinden daha fazla sarılmak ve kavgada ısrar etmek gerekir. O halde kaygılarımızı atacağız ve devrimci pratiğe her zaman daha çok, daha ileriye ve daha hızlı atılacağız.

Genç, yarını devrimci ellerle yarattığı ölçüde emeğinin sahibi olur. Aksi halde bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde ama öyle ya da böyle iradesiyle burjuvaziye teslim etmiş olduğu yarının bir kölesi olmaya mahkûmdur. Geleceğini yaratmayanın geleceğini başkası yaratır. Biz komünist devrimciler, ezilenlere gelecek yaratmıyoruz. Onların kendi geleceklerini kendi elleriyle yaratmaları için onlara yoldaş oluyoruz. Kitleler yerine onların geleceğini yaratmaya kalkışmak, hangi kimlikle ortaya çıkarsa çıksın, burjuva maceracılığın bir versiyonundan başkası değildir. Ve bu şekilde yaratılan her gelecek bugünden farksız bir gelecektir.

Nasıl ki bir ülkeye demokrasi dışarıdan gelmiyorsa, özgür bir gelecek de başkası tarafından armağan edilecek bir durum değildir. Gelecek, sadece bugünün kötülüklerinden arınmış bir şekilde yarının toplumuna, yani bugünün çocuklarına armağan edilebilir. Ancak bu bugünün çocuklarının önlerinde kendi geleceklerini daha nitelikli bir şekilde yaratmaları görevini yarın karşılarına çıkarmayacağı anlamına gelmez. Çünkü kötülüklerin kalıntıları ve izleri hala var olacak. Yarını yaratmak sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyadan yana olan herkes için günün vazgeçilmez görevidir. Ve bu görev her şafakta aynı tazeliğini koruyarak karşımıza çıkacak, ta ki emelimize ulaşıncaya dek…

O halde, yarını birlikte yaratacağımız kitlelere bıkmadan, usanmadan gitmeliyiz. Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya yaratma uğruna adadığımız yaşamımızı tarihsel görevlerimize her zamankinden daha sıkı sarılarak anlamlandırmak bizi yıkmak istediğimiz kötü alışkanlıklarımızı yıkmamızı ve kuşanmak istediğimiz kültürü yaşatmamızı sağlayacak. Bu aynı zamanda emperyalizme ve onun uşaklarına büyük darbeler indirmemizin mayası olacak.

Yürüttüğünüz mücadele devrimimizin bir parçası olarak selamlanmayı hak etmiş bir mücadeledir. Anti-emperyalist bir bilinçle ülkemiz devrimine bulunduğunuz ülkelerden katkı sunmaktasınız. Adımlarıyla emperyalist politikaları çiğneyen, sloganlarıyla enternasyonalizmi haykıran, yumruklarıyla dünya gericiliğini darbeleyen ve devrim ışığı parıldayan gözleriyle yüzlerini emperyalist düzenden ilk kopuşun sergileneceği kendi umut mevkii olan Türkiye’ye dönen bir potansiyel, genç/emperyalist sistem (tek başına devlet değil, sistem) ve genç/Türk devleti arasında çelişkilerin toplumsal ve iktisadi izlerini az ya da çok taşıyan Avrupa’daki bütün Türkiyeli gençlerde mevcuttur. Şafağı sökecek ellerin bu potansiyeli işleyip örgütleyenlerin inisiyatifiyle çoğalabileceği bilinciyle çalışmalarınızın devrimimizin bir parçası olarak yüceliğini hatırlatmak elbette haddime değildir. Yine de sizleri çalışmalarınızda gösterdiğiniz ısrardan ötürü selamlıyor, başarılarınızdan ötürü kutluyorum.

Süreç, bizden, örgütlerimizi daha nitelikleştirmek ve adımlarımızı daha da hızlandırmayı bekliyor. Gerilla mücadelemizi, sizlerin ve sizin gibi anti-emperyalist anti feodal devrimimizden yana olan kurumların katkılarıyla büyütüyoruz. Halkımızın kurtuluşunun teminatı olan partimiz önderliğindeki Halk Savaşı’nı faşizmi yakacak bir ateş topu misali büyütüyor ve adım adım yayıyoruz. Yeni mevziler yaratıyor ve her yıl, mevzileri dolduran yoldaşlarla başka mevziler hazırlıyoruz. Henüz koşmuyoruz fakat yürüyoruz. Sıçrama yaratmıyoruz fakat ilerliyoruz. Zirvelere sahip değiliz fakat Vartinik kıvılcımından birer ateş parçasını tek tek tepelere bırakarak parça parça dağ başlarını tutuşturuyoruz. Nihai zafer naralarını atmıyoruz fakat yaptığımızı silah seslerimizle söylüyor, söylediğimizi kitlelerin desteğiyle yapıyoruz. Nedir ki bunun yetmediğinin altını çiziyoruz…

Şimdi daha büyük, daha nitelikli ve daha hızlı adımlar atmak gerekir. Zira sömürünün ve zulmün arttığı bir dönemden geçiyoruz. Kararsızlık ve umutsuzluk gelişme karşısında halkın kurtuluş mücadelesinin lehine olan gelişimi sekteye uğratmak isteyen düzene teslim olmaktır. Mevcut düzenden kurtulmak isteyenin teslim olmaya hakkı yoktur! İlerlemeyi sürece bırakmak vakit kaybetmektir. Mevcut düzenden kurtulmak isteyenin vakit kaybetmeye hakkı yoktur! Şimdi zamanıdır görevlere daha sıkı sarılmanın ve bütün tereddütleri beyinde parçalayarak doğru olanı yapmak için kavgaya atılmanın. Halkımız bizden bunu bekliyor. Partimiz bizden bunu bekliyor. Özgür gelecek bizden bunu bekliyor. Demokratik Halk İktidarı, Sosyalizm ve yüce Komünizm bizden bunu bekliyor…

Beklentileri artık birer beklenti olmaktan çıkarma mücadelemizde halka, partiye ve devrim inancımıza olan sonsuz güvenimle hepinizi selamlıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum…

39167

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Sayfalar