Çarşamba Mayıs 15, 2024

Birleşik Mücadelenin Olanaklarını Emeğin Dünyasında Aramak!

‘Tek Adam Rejimi’ne karşı devrimci, ilerici ve yurtsever güçler, birleşik mücadelenin olanakları ve sürekliliğine dair verimli, anlamlı tartışmaları sürdürüyor.

OHAL altında, tamamen eşitsiz koşullarda gerçekleştirilen, AKP-MHP ittifakının hile ve devlet terörü ile kazandığı 24 Haziran seçimleri, söz konusu birleşik mücadelenin ne tür olanaklar sunabileceğine ve sahada nasıl bir sinerjiyi açığa çıkartabileceğine ilişkin zengin veriler sundu.

24 Haziran’da faşist diktatörlüğün, yönetim mekaniğini sadeleştirip, merkezileştirme yönelimine paralel bir şekilde inşa edilen ‘Tek Adam Rejimi’nin ilk başkanı seçildi.

AKP-MHP faşist gerici ittifakı, onunla farklı renkte ancak aynı kulvardaki CHP-İYİ Parti ve Saadet bloğu ile kapışsa da asıl mücadele bu ikisi ile demokrasi güçleri arasında cereyan etti.

Aynı kamptaki bu iki gerici blok karşısında HDP ve HDK bileşenleri ile onlarla ittifak yapan devrimci, ilerici güçlerin kurduğu birliktelik 24 Haziran seçimlerinde önemli bir başarı sağladı.

Tüm engellemelere, baskılara, gerçekleştirilen sayısız operasyonla neredeyse çalışma yapamayacak hale getirilmesine karşın başta HDP olmak üzere devrimci, ilerici güçler önemli bir iddia ve irade ortaya koyarak, ondan da önemlisi birleşik mücadele adına anlamlı bir duruş sergiledi.

Hâkim sınıf sözcülerinin sıklıkla dile getirdiği üzere seçim, asıl olarak HDP ve ittifakları ile diğerleri arasında yaşandı. HDP’nin barajın altında bırakılmasına yönelik R.T.Erdoğan’ın da ağzından düşürmediği söz konusu gaye başarıya ulaşamadı. HDP, 12 Eylül cuntasının ürünü barajı yıkarak iddiasını ve gücünü ortaya koydu.

Kuşkusuz bu başarıyı getiren temel dinamiğin başında, HDP etrafından inşa edilen devrimci, ilerici güçlerin birleşik mücadelesi vardı.

Sonuç olarak OHAL’le adeta üstüne karanlık bir sis perdesi çekilen, her türlü hak arama eylemi zapturapt altına alınan coğrafyamızda, 24 Haziran’da yakalanan başarı ezilenler cephesinde önemli bir umut ve moral kaynağı oldu.

Yerel seçimler birleşik mücadeleyi ileri taşır mı?

AKP/R.T. Erdoğan, 24 Haziran’la birlikte bugüne değin yaşama geçirdiği her türlü hukuksuzluğu, fiili durumu artık yasal bir mevzuata da kavuşturmuş oldu. Tepeden tırnağa devlete ait her türlü tasarrufun AKP/Saray’a bağlandığı bir ‘Tek Adam Rejimi’ de yasal olarak yaşama geçmiş bulunmakta.

Gelinen aşamada, devrimci, demokratik güçlerin karşısında,  hükmünden sual olunmayan bir AKP/Saray iktidarı duruyor. OHAL rejiminin süreklileşmesi olarak da okunabilecek yeni sürecin ezilenler açısından daha ağır olacağı ise açık.

Tam da 24 Haziran’la işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilenlerin özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık mücadelesi adına daha çetin bir sürece girilmişken ‘Tek Adam Rejimi’ne karşı mücadelenin olanaklarını tartışmak ertelenemez bir ihtiyaç dahası bir görev olarak ortaya çıkmıştır.

HDP ve HDK ile ittifaklarının, 24 Haziran’da yakaladığı birliğin sürekliliğinin sağlanması ve açığa çıkan sinerjinin de sürdürülmesine yönelik tartışmalar başlamış bulunuyor.

Tartışmalar, esas olarak politik manzaranın yeni koordinatları düzleminde, faşist diktatörlüğün taarruzlarının nasıl püskürtüleceğine ilişkin. Açık ki, 24 Haziran’da birleşik mücadelenin bu bağlamda elde ettiği zaferin açtığı yoldan yürümeyi zorlamak gerçekçi olan.

“Birleşik mücadele hangi temel kolonlar, ana gündemler, başlıklar üzerinde yükselecek?” sorusu tartışmaların esas olarak yoğunlaştığı –belki de tıkandığı- temel başlık.

Tartışmaları sürdüren ana aktör olarak HDP’de hâkim eğilim 24 Haziran’da sağlanan sinerjinin yerel seçimlere taşınması yönünde. Faşist diktatörlüğün OHAL’in sağladığı avantajlarla Kürt halkının iradesini gasp ederek el koyduğu yerel yönetimler gündemi üzerinden bir hesaplaşmaya girmek ve yeniden moral tazelemek yaklaşımı dikkat çekiyor.

Bu yaklaşımın birleşik mücadelenin üzerinde yükseleceği temel olma kabiliyetini taşıdığı ya da günün acil ihtiyacı olduğu ise tartışmalıdır. Zira birleşik mücadele, tüm bileşenlerin sürece damgasını vuran ana gündem ve ortak bir hedef, yine asgari ortak bir amaç etrafında kenetlenmesidir.

Buradaki birleştirici harç, herkesi içine alacak politik gerekçeler etrafında en geniş birleşik kümenin yakalanmasıdır. Yerel seçim perspektifinin (yerel seçimde birlikte hareket etmenin zorunluluğu bir yana) bu ihtiyacı karşılayacak bir niteliğe sahip olmadığı açıktır.

İktidarın zayıf karnına vurmak

İşçi sınıfı ve emekçilerin hayat pahalılığı karşısında derin bir yoksullaşma ve yoksunlaşma yaşadığı günlerden geçiyoruz. Sadece seçimlerden bugüne hane halkı düzeyinde yüzde 30-40’lara varan bir yoksullaşma yaşanmış durumda.

İflası kabul edilmediği için konkordato ilan eden şirketlerin sayısı çığ gibi büyürken bunun sonucunda artan sayıda işçi kapının önüne konuluyor. Kriz, büyük bir dalga halinde toplumu derinden sarsıyor. Belki de en kötüsü bugüne kadar yaşananların, yıkımın belki de ilk işaretleri olması.

Krizin, hayat pahalılığının, yoksulluk ve işsizliğin herhangi bir siyasi parti ayrımı yapmaksızın tüm toplumsal kesimleri böylesine çaresiz bıraktığı bir konjonktürde birleşik mücadelenin temel gündemi de aslında kendiliğinden ortaya çıkıyor. Kriz ve yoksulluk karşısında yığınların her türlü etkiye böylesine açık halde olmasının başlıca nedeni ise olabildiğince örgütsüz olmasıdır.

Örgütsüzlük hali, egemen sınıfların krizi bir kez daha fırsata çevirmesine de olanak sunabilecek düzeyde. Devrimci-demokratik güçlerin bugün temel hedefi, hızlıca ezilen emekçi yığınlarla kendi gündemleri üzerinden ilişkilenmek ve örgütlenmek, örgütlemek olmalı.

Parlamentonun olabildiğince işlevsizleştiği bir siyasal gerçeklikte, ‘Tek Adam Rejimi’nin şirazeden çıkmış salvolarına karşı koymanın en etkili ve yegane yolu, dümeni hızlı ve en etkili şekilde, yığınların kendiliğinden hareketine, fiili meşru mücadeleye çevirmektir. Emeğe dönük saldırılar, kriz ve etkileri öyle görünüyor ki önümüzdeki uzunca bir süre yığınların yakıcı hatta sarsıcı gündemi olacak.

24 Haziran’da açığa çıkan sinerji, dolardaki her dalgalanmanın ezilenler için yeni bir sömürüye tekabül ettiği, her gün yüzlerce işçinin işsizler ordusuna dahil olduğu bir atmosferde, özellikle de yerellerde fiili, meşru mücadele perspektifiyle yürütülecek örgütlenme çalışmaları ile sürdürülebilir.

Devrimci-demokratik güçler, faşist diktatörlükle savaşımında hasmının güçlü olduğu alanlardan uzak durup onun en zayıf yanlarına vurmalıdır. Açık ki kriz, hayat pahalılığı, başka bir deyimle emek ekseni AKP iktidarının bugün en zayıf karnıdır. 3. Havalimanı işçilerinin, toplumu bir anda sarsan direnişi bu gerçekliğe işaret ediyor.

Bu sarsıntının en şiddetli şekilde AKP/Saray’da hissedildiğine ise şüphe yok!

Yerel seçimleri, gücünü tazelemek, kendini örgütlemek ve kayıpları telafi etmek adına ele almak taktik politikanın gereğidir. Ancak bu alanın iktidarın belki de en güçlü olduğu, ona çok geniş bir hareket alanı sunan bir saha olduğu unutulmamalıdır.

Aslolan, sürecin genel karakterine uygun daha geniş bir yaklaşımla, yerel seçimleri de içine alan, bu başlıktaki hesaplaşmada da kazanımların korunmasına dönük, asgari bir siyasetin, tutumun, belirlenmesi sorunudur.

Sürecin ağırlığı bunu zorunlu kılıyor. Aksi durumda birleşik mücadelenin kısa dönemli politik gelişmeler etrafında uzun süreli yol alma şansı son derece düşüktür.

Nihayetinde gerçek sahiplerinin eline geçen yerel yönetimlere yeniden kayyum atanacağı bir gerçek. Bunu durdurmanın yegane yolunun, halkın kendi iradesine sahip çıkmasından geçtiği de…

Güçlü, etkin ve birleşik mücadelenin olanaklarını, yaşamı yaratan ve şekillendiren emeğin dünyasında aramak doğru olandır!

(Bir Partizan)

30405

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

Sayfalar