Çarşamba Mayıs 8, 2024

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Sistem yine her yer de devrimcileri en acımasız şekilde işkencelerde geçirecek.

Ve devrimcilerin yaşamak zorunda kaldıkları bu kaderi seçimlerin değiştirebileceğini de aslında hiç kimse idda etmiyor.

Nasıl ki ecevit'in hayata dönüş operasyonu yaşatmayabileceğini hiç  kimse idda etmiyorsa...

Seçimleri kazanma ihtimali olan kılıçdaroğlu'nun da bir kez daha demirtaş'ı hapise gönderecek olan dokunulmazlığın kaldırılmasına evet deyemeyeceğini de yine hiç kimse idda etmiyor.

Evet, seçimlerin sistemin devrimcilere karşı davranışlarında  herhangi bir değişiklik yapmayacağı kesin.

Ama  "işi" seçimlerin devrimcilere karşı davranışlarında ne gibi değişiklikler yapıp yapmayacağından çıkarıp sıradan insanların yaşamında herhangi bir değişiklik yapıp yapmayacağına ve de seçimler sayesinde proletaryalarda yaşanabilecek herhangi bir değişikliklerinde siyasi partilere etki edip etmeyeceğine getirirsek....

İşte bu noktadan sonra hiç kimse de kalkıp seçimlerin sıradan insanların ve de onların etki edeceği siyasi partilerin yaşamlarında da hiç bir şey değiştirmeyeceğini de idda edemez.

Helede  tc'nin tarihinin ilk defa da bu kadar gerici bir ittifak hemi de (akp, mhp) iktidarı eliyle de bir araya gelmişken...

ve de bu gerici ittifağında en çokta kadın haklarını gasp edeceği aşikarken....

Ve de hiç kimse de artık hapishanelerde, nezarethanelerde yaşanan gizli faşizmin sokaklara  açık bir faşizm olarak taşmayacağının garantisini de veremezken...

İşte böyle ahval ve şartlar altında kalkıpta hiç kimse de  bu seçimlerin sıradan insanların yaşamında da  bir şey değiştirmeyeceğini idda edemez.

Tabiki böyle derken bu her şeyin sonu anlamına da gelmez

Sonuçta burjuva çelişkilerinin kavgası seçimle de olsa devam etmekte.

Ve her kadar da devrimciler de (örgütlenebilme) yaşantılarını değiştirmeyen seçimleri (burjuva adayları) kabul etmeyip boykot etselerde ve seçimlerinin getirebileceği sahte mutlulukları da boykotla ret edeceklerini ilan etmiş olsalarda yine de bu proletaryalar açısından her şeyin sonunun geldiği anlamına da gelmez.

Tarih bizlere, devrimciler her ne kadar da olmaz deselerde örgütsüz proletaryaların burjuva çelişkilerine  faydacı bir şekilde yaklaştıklarını söyler.

Burjuvaziyle kendiliğindencilik arasındaki ilişkiler de olduğu gibi.

Nasılki burjuva çelişkilerinde taraflar proletaryaları yanlarına çekebilmek ve de rakipleri karşısında galibiyet elde edebilmek için proletaryalara karşı en büyük demokratlığa soyunsalar da...

Yine de proletaryalar burjuvazinin bu sahte demokrasi kisvesi altında  bir süreliğine olsada demokrasiyi soluklar.

Soyuklarkende,  burjuvazinin gözlerini içine baka baka mutluklarını da nefes alabildikleri her yere de taşır.

Ancak proletaryaların burjuva çelişkilerinde örgütlüğünün kendi öz örgütlülenmesi olmaması, taraf oldukları burjuva partilerininde uzun süre bu demokratik hakları kendilerine kullandırma niyetlerinden olmaması, kendi öz özgütlerinin de burjuva seçimlerinin getirebileceği her türlü sahte burjuva mutlulukları ve karekterleri de ret etmesi, proletaryaların bu faydacı yaklaşımlarının kendilerine kazandırdıklarını uzun süre muhafaza etmesini engeller ve aynı zamanda kazandıkları her şeyi de kaybetmemeleri için kolları sıvamayan seçimleri boykot etmiş olan insanların: "Biz sizlere kaybedeceğinizi ta.. başlangıçta söylemiştik" sözleri altında da her şeylerini kaybederler.

1322

Ergün Aslan

Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Ergün Aslan

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Sayfalar