Pazartesi Mayıs 20, 2024

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Sistem yine her yer de devrimcileri en acımasız şekilde işkencelerde geçirecek.

Ve devrimcilerin yaşamak zorunda kaldıkları bu kaderi seçimlerin değiştirebileceğini de aslında hiç kimse idda etmiyor.

Nasıl ki ecevit'in hayata dönüş operasyonu yaşatmayabileceğini hiç  kimse idda etmiyorsa...

Seçimleri kazanma ihtimali olan kılıçdaroğlu'nun da bir kez daha demirtaş'ı hapise gönderecek olan dokunulmazlığın kaldırılmasına evet deyemeyeceğini de yine hiç kimse idda etmiyor.

Evet, seçimlerin sistemin devrimcilere karşı davranışlarında  herhangi bir değişiklik yapmayacağı kesin.

Ama  "işi" seçimlerin devrimcilere karşı davranışlarında ne gibi değişiklikler yapıp yapmayacağından çıkarıp sıradan insanların yaşamında herhangi bir değişiklik yapıp yapmayacağına ve de seçimler sayesinde proletaryalarda yaşanabilecek herhangi bir değişikliklerinde siyasi partilere etki edip etmeyeceğine getirirsek....

İşte bu noktadan sonra hiç kimse de kalkıp seçimlerin sıradan insanların ve de onların etki edeceği siyasi partilerin yaşamlarında da hiç bir şey değiştirmeyeceğini de idda edemez.

Helede  tc'nin tarihinin ilk defa da bu kadar gerici bir ittifak hemi de (akp, mhp) iktidarı eliyle de bir araya gelmişken...

ve de bu gerici ittifağında en çokta kadın haklarını gasp edeceği aşikarken....

Ve de hiç kimse de artık hapishanelerde, nezarethanelerde yaşanan gizli faşizmin sokaklara  açık bir faşizm olarak taşmayacağının garantisini de veremezken...

İşte böyle ahval ve şartlar altında kalkıpta hiç kimse de  bu seçimlerin sıradan insanların yaşamında da  bir şey değiştirmeyeceğini idda edemez.

Tabiki böyle derken bu her şeyin sonu anlamına da gelmez

Sonuçta burjuva çelişkilerinin kavgası seçimle de olsa devam etmekte.

Ve her kadar da devrimciler de (örgütlenebilme) yaşantılarını değiştirmeyen seçimleri (burjuva adayları) kabul etmeyip boykot etselerde ve seçimlerinin getirebileceği sahte mutlulukları da boykotla ret edeceklerini ilan etmiş olsalarda yine de bu proletaryalar açısından her şeyin sonunun geldiği anlamına da gelmez.

Tarih bizlere, devrimciler her ne kadar da olmaz deselerde örgütsüz proletaryaların burjuva çelişkilerine  faydacı bir şekilde yaklaştıklarını söyler.

Burjuvaziyle kendiliğindencilik arasındaki ilişkiler de olduğu gibi.

Nasılki burjuva çelişkilerinde taraflar proletaryaları yanlarına çekebilmek ve de rakipleri karşısında galibiyet elde edebilmek için proletaryalara karşı en büyük demokratlığa soyunsalar da...

Yine de proletaryalar burjuvazinin bu sahte demokrasi kisvesi altında  bir süreliğine olsada demokrasiyi soluklar.

Soyuklarkende,  burjuvazinin gözlerini içine baka baka mutluklarını da nefes alabildikleri her yere de taşır.

Ancak proletaryaların burjuva çelişkilerinde örgütlüğünün kendi öz örgütlülenmesi olmaması, taraf oldukları burjuva partilerininde uzun süre bu demokratik hakları kendilerine kullandırma niyetlerinden olmaması, kendi öz özgütlerinin de burjuva seçimlerinin getirebileceği her türlü sahte burjuva mutlulukları ve karekterleri de ret etmesi, proletaryaların bu faydacı yaklaşımlarının kendilerine kazandırdıklarını uzun süre muhafaza etmesini engeller ve aynı zamanda kazandıkları her şeyi de kaybetmemeleri için kolları sıvamayan seçimleri boykot etmiş olan insanların: "Biz sizlere kaybedeceğinizi ta.. başlangıçta söylemiştik" sözleri altında da her şeylerini kaybederler.

1410

Ergün Aslan

Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Ergün Aslan

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Sayfalar