Perşembe Nisan 25, 2024

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

Ama zayıf ve sıska bu bünyenin içinde bedenine dar gelen kocaman bir çatal yürek,  PKK’ya  ve Kürt halkının davasına  adanmışlık yatmaktadır.

Cezaevinde işkenceci Esat Oktay Yıldırım’ın suratına, şerefsiz-katil diyerek tüküren nadir insandır.

Sakine’yi daha önemlisi Sakine yapan Diyarbakır Cezaevinde ilk PKK Siyasi savunmasını 300 sayfa ile yapan başeğmez devrimci kişiliğidir, gördüğü insanlık dışı işkencelere rağmen konuşmamış, düşman karşısında asla başeğmemiştir,  gösterdigi yiğitçe bu direniş ile Kürt Hareketi içinde efsane kadın haline gelmiştir.

KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan (Rojbin) ile Leyla Sönmez ise Kürt kadın hareketinin fedakar ,çalışkan aynı zamanda diplomasi trafiğini yürüten saygın siyasetçileridir.

Her biri Avupa’nın rahat ve özel yaşantılarını terkederek bütün birikimlerini, üniversite kazanımlarını Kürt Ulusal hareketi ve Kadının özgürleşmesi için harcamışlardır.

 

Avrupada işlenen siyasi cinayetlere bir yenisi daha eklendi. İran Kürdistan Demokrat Partisi yöneticisi Abdurrahman Kasumlu 1989 yılında Viyana’da İran ajanları tarafından öldürüldü.

1981 yılında partizan taraftarı Katip Sultan Almanya`nın Aachen ve

Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da devrimci Nubar Yalım  MİT ajanları tarafından 1982 yılında aynı yol ve yöntemle susturucu silahla öldürülmüştü.

Katiller bu sefer seneler sonra yeniden sahneye çıktılar. Hedef tahtası olarak seçtikleri kişiler sıradan, rastgele değil yine en değerli kadrolardı.

Bizde BARIŞ`ı tesis etmek için çaba sarfeden GÜVERCİNLERE kurşun sıkılmaz. Ama bu gözü dönmüş katiller bunu da yaptılar.

Savunmasız, üstelik kadın olan bu üç fidana karşı işlenen bu vahşetin sebebi bence KORKU’dur.

Cinayet haberi duyulur duyulmaz, akın akın olay yerine gelen Kürt halkının kabaran öfkesi,nin önüne geçmek mümkün değildi. Yüzbin kişiyi aşan böylesine kitlesel yürüyüş burada ne görüldü, ne de duyuldu. Bu Kürt mücadelesinin geldiği boyutu anlamak bakımından çok önemlidir.

Tüm herkesin talebi cinayetin bir an evvel aydınlatılması, katillerin bulunması  oldu.

Cinayet işlendikten hemen sonra, daha cesetler bile kaldırılmadan AKP ve Başbakan yardımcısı devşirme Kürt Hüseyin Çelik PKK’nin kendi iç infazı”  olarak değerlendirdi.

Aynı tepkiyi Roboski’de öldürülen 34 masum Kürt köylüsü için neden göstermedi? Olay 1,5 gün neden gizlendi. Bu telaş neyin ifadesidir? Suçluluk psikolojisinin ifadesidir.

Yaptıkları cinayeti gizlemek için bu sefer Fransa’dan detaylı bilgi ile olayın bir an önce aydınlatılması başvurusunda bulundular.

 

Peki Roboski’de bir sene zarfında sen ne yol katettin? Hiç bir şey.

KUH bu siyasi cinayette dostları ile düşmanlarını daha iyi tanıma firsatı buldu.

Yeminli Ermeni-Kürt düşmanı Fatih Altaylı, Ertuğrul Özkok, polisten gazeteci olan Emre Uslu, bavullarla belgeyi savcılığa teslim eden gazeteci olarak tanıdıgıımız Fettullahçı Mehmet Baransu’nun köşelerinde yazdıkları yazılar ile  Devlet’in akıl hocaları olduklarını gösterdiler.

Hiç denenmemiş yol ve yöntemlerin denenmesi için Önderlerin öldürülmesini işaret ettiler.

 “sürpriz gelişmeler olabilir” dediler,

Son altı ay içerisinde “bu tür eylemler olabilir”,  “birkaç gün içinde paketleme olabilir”, “olayı hedefinden saptırmak üzere kafa bulandırmak için bilgi kirliliği yaratan, kafaları bulandıran” yazılar yazan, “her yol denendi sadece önderler  yok edilmedi” dediler.

 “İlk 20 isim öldürülsün örgütün etkisi azalır” diye kan dökülmesi için yol gösterdiler…

Ahmet Kaya için nasıl linç kampanyası yürüttüler, ölümüne sebep oldular. Bunlar daha unutulmadı. Kaleminden KAN damlayan bu çanakyalayıcı asalak takımının cinayetlerden, katliamlardan birinci derece sorumlu olduklarını unutmayalım.

AKP “açılımlar” adı altında toplumu oyalamaya, aldatmaya ve şirin görünmeye çalışıyor.

Alevi toplumunun tüm beklentileri bir kandırmaca, Sunni bir kesim yaratma olduğu ortaya çıktı.

Hrant Dink cinayeti aydınlatılması için verilen sözler, yerine getirilmedi…..

 

Devletin Bariş görüşmeleri sürecinde Sorunu cözeceğim demesine ALDANILMAMALIDIR

Her sefer yapılan müzakerelerde devletin esas amacı ve gayesi PKK Önderligini İMHA ve YOK ETME olacaktır.

Önderlik her koşul altında göz bebeğimiz gibi korunmalıdır.

Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Söylemez müzakereler sürecinde Şehit olan BARIŞ GÜVERCINLERİ olarak anılacaklardır.

 

KÜRT HALKININ BAŞI SAĞ OLSUN…

103779

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

PARİS KATLİAMI, “BARIŞ SÜRECİ” VE HESAPLAŞMA[1]

“Ağır bir zırh taşıyarak ilerliyor zaman.”[2]

DİHA: Kadınlar Sakine Cansız’ın devrimci kişiliğini kendilerine öncü bir kadro olarak kabul ettiklerini ifade ediyorlar. Cansız elde ettiği başarı ve mücadele ile tüm dünya kadınlarının özgürlüğü için çalışmalarda hiç yorulmaksızın devam etmiştir. Cansız’ın mücadelesi azmi ve direnişi Türkiye ve Kürdistan’da yaşayan kadınlara nasıl bir katkı sağlamıştır? Ve sizce kadınlar, kadın örgütleri Cansız’ın mücadelesini nasıl görmekteler?

Özgür Gelecek’i Susturamazsınız; Çünkü Gerçekler Devrimcidir!

T.C devletinin devrimci, demokrat ve muhalif kesimlere yönelik baskıları artarak devam ediyor.

Şimdilerde çokça konuşulan ve esas hedefi devrimci, demokrat, yurtsever güçler olan “iç güvenlik“ tartışması ile yeni bir saldırı ve baskı politikası devreye giriyor.

Gerek yasaları gerek farklı baskı mekanizmaları ile muhalif kesimi sindirmek isteyen TC, sadece yasaları ile değil “ajanlaştırma, işbirliği” vb yöntemlere de başvurmakta.

TC’nin daima hedefinde olan devrimci basında elbette bundan “nasibini” almaktadır.

1978 Yılının Şubat Ayında Gerçekleştirilen TKP/ML 1ci Konferansı TKP/ML Tarihinde çığır açmıştı

1976 yılında partimizde yaşanan tasfiyecilik zamansız ve kısır bir ayrılığa yol açtı. Koordinasyon Komitesini oluşturan kadroların hemen hemen hepsi tasfiyeci ve darbeci tarafta yerlerini aldılar. Sağlıklı, planlı bir tartışma yürütülemedi. Parti kadrolarının ezici çoğunluğu bilimsel tartışmalar yürütemeden tercihler yapmaya zorlandı. Birbirimizi iyi anlamadan, ne söylediğimize bakılmadan partiden kopuşlar yaşandı. Darbeci yönetim parti kadrolarının ezici çoğunluğunu etkiledi. Birçok bölgede partimiz ağır tahribatlar aldı.

Odatv İLE VURULMAK

 

Ve Kürdün kirik kaburgasi Mehmet metiner’le Irfan Dündarin kirlettigi havayi solumak

Odatv makalelerimi yayımladığı için müdavim Türk okurlarının çok sert hücumlarına uğruyor. "Bu bölücü PKK' lıya yer vermek Odatv' ye mi kaldı? Böyle devam ederse Odatv ile ilişkimizi gözden geçiririz,"diye tehdit ediyorlar.

Bazı Kürtler de bana saldırıyor Odatv'de makalelerim yayımlandığı için.

Bu iki taraflı hücum uzun zamandır yoğun olarak sürüyor. Ancak ne Odatv benim yazılarıma kapılarını kapattı, ne de ben yazılarımı Odatv'ye göndermekten vazgeçtim.

Faşizm Bundan Başka Bir Şey Değil ki..

Son aylarda bazı köşe yazarları, tv’lerde boy gösteren kimi ‘aydın, yazar, çizer, tarihçi ve siyaset bilimcisi’ dünün Başbakanı, günün Cumhurbaşkanı ve partisi AKP’nin, anti-demokratik bir gidişe doğru imza attıklarını anlatmaya başladılar. 

Nuh'un vurulduğu yerde...Semra Çelebi

Orası benim mahallem. Doğduğum, büyüdüğüm, sokaklarını adım adım bildiğim, 35 yıllık değişimine bilfiil tanık olduğum.

Bir fotoğraf var aklımda. Henüz Yeldeğirmeni'nin tarihi köşkleri "yanıp" kül olmamış, yerlerine müteahhitlerin deniz kumundan yaptığı kağıt binalar yükselmemiş. Üç katlı, küçük bedenimden geniş duvarları, kocaman balkonu, bostana çevirdiğimiz bahçesi olan taş bir evde oturuyoruz; Kürtler çoğunlukta, sonra Yahudi bir aile, Ermeni bir teyze ve bir de Türk olduğunu bildiğimiz Ferdan Teyze ile Ethem Amca...

TC, Kürdistan ve Kürtleri silahsızlandırmak istiyor!...-Dursun Ali Küçük

 

1-Kürdistan Federasyonu ve Batı Kürdistan’a vurdular, olmadı...

Patron TC; IŞİD ve Arap sömürgeciliğini dirilterek ve öne sürerek Kürdistan federasyonunu yıkmak istedi. Musul ve Kerkükü almak ve Kürdistan federasyonun gücünü oldukça etkisizleştirmek ve yıkmak için tabii ki bunlar yapıldı.

Bunu unutmayacağız.

Hasta iken tutsak olmak!

AKP hükümeti ve yargısının düşman hukuku nedeniyle hasta tutsaklar sorunu hala gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Hemen hemen her gün yapılan basın açıklamaları, HDP milletvekillerince meclise soru önergelerinin verilmesi, konunun özgür basın tarafından her gün haber yapılması ve bir bir hastaların zindandaki tükenişleri dahi hasta tutsakların dünya tarafından görülmesi ve bırakılmalarına yetmiyor.

’’Yüce Türk ulusu adına' Tecavüz:Leyla Poyraz

Türkiye Cumhuriyeti  Devleti’nin mahkemelerinde kararlar açıklanırken, ”YÜCE TÜRK ULUSU ADINA…’’ başlığını kullanılır, ’’Yüce Türk adaletinin savunucusu’’ yargıçlarca… Onlar bu kararları alırken, ’’yüce Türk ulusu adaletinin’’ onlara verdiği yetkilere dayanarak bazı indirimler yaparlar. İşte bu ’’yüce Türk ulusu adına’’ yapılan bazı indirimler şunlardır:

Kadın programında ’’babam bana tecavüz etti’’ diyen kızını öldürenin, ’’babasını kamuoyunda mahcup etti’’ indirimi.

 Eşini katledenin , ’’kot giyiyordu, piercing takıyordu, çantasında doğum kontrol hapı buldum’’ indirimi.

Burjuvazi insanlığı pazarda tüketmiş

 

Her gün bir kadın öldürülüyor. Sokak ortasında. Gözlerimizin önünde.

Gülüşleri karatılıyor insanlığımızın.

Bir işçi katlediliyor, sömürü atölyelerinde

Bir ulus, egemen ulus tarafından yok sayılıyor. Üzerine bombalar yağdırılıyor.

Dilinden ve ulusal kimliğinden dolayı insanlar öldürülüyor.

Dininden dolayı insanlar boğazlanıyor. Yok ediliyor, soykırım yapılıyor.

Etrafı 8 metre yüksekliğinde duvarların içine hapsediliyor.

Yoksullar, denizin ortalarında boğuluyor. Çalınan aşlarına ulaşabilmek için.

Ülkeler yağmalanıyor.

Hrant, “nefret suçları” ve “zehirli kan” üzerine [1]

“Bizi gömmeye çalıştılar, tohum olduğumuzu bilmeden…”[2]

Biraz şu mahut “zehirli kan” meselesinden bahsedelim mi?

Ahparik Hrant katledileli sekiz yıl oldu… Onu Agos’un önünden Balıklı Ermeni Mezarlığı’na uzanan son yolculuğunda yüzbinlerle uğurlayalı sekiz yıl geçti…

Sayfalar