Cumartesi Nisan 20, 2024

Atik Operasyonu, Ortaya Çıkan Gerçekler Ve Büyük Kuşatmanın İlk Hamlesi!-Marco KARAKAYA

Nisan 2015’de ATİK yöneticilerinin de içinde bulunduğu 13 devrimci Alman ve Türk devletinin işbirliği ile “terör örgütü üyesi” olmaktan dolayı tutuklandı. Fransa, İsviçre ve Yunanistan’ın da dahil edildiği Avrupa çapında bir operasyon yaşandı. Alman devleti bu üç ülkede iade talebinde bulundu. Fransa derhal, İsviçre kendi yasalarının usullerinden dolayı biraz gecikmeli iade işlemlerini gerçekleştirdi. Yunanistan’da ise yoğun kamuoyu baskısı ve Yunan-Alman devletleri arasındaki politik gerginliğin yarattığı basıncında etkisiyle “iddialar Türk devletinin tipik iddialarıdır” gerekçesiyle iadeyi ret etti ve beraat kararı verdi.

Bu operasyon Alman devletinin belirlediği yasaları ihlalden dolayı değil, 129/b maddesinin “başka ülkede terör faaliyeti” kapsamında gerçekleşti. “Kaypakkaya anma etkinliği”, “TKP/ML’ye maddi olanak yaratma”, “Rojava’ya karşı politik duyarlılık” gibi bir dizi gerekçe operasyonun nedeni olarak gösterildi.

Bu operasyonun ATİK’le sınırlı olmadığı, bir bütün devrimci-demokratik faaliyeti hedef aldığı, demokratik halk devrimi-sosyalizm ve komünizm mücadelesinin “terör kapsamında” saldırıya maruz kaldığı, ezilen ulus ve halklara karşı taşınan devrimci duyarlılığın cezalandırılmaya çalışıldığı açıktı. Yani saldırının muhtevası yalın kat politikti. Mesele tüm demokratlar, aydınlar, devrimciler için ciddiye alınması gereken bir durumdu. Bu politik gerçeklik hala geçerlidir ve yakıcıdır.

Ki bu operasyondan konuya dair duyarlılıkla birlikte açığa çıkarılan tablo durumun boyutunu gözler önüne sermiştir. Alman parlamentosunda verilen soru önergesindeAlman devletinin tüm devrimci, demokratik kesimleri hedef alacak şekilde soruşturma furyası yürüttüğü deşifre olmuştur. Birçok devrimci-demokrat örgüt, kurum ve kişi ATİK operasyonundaki gerekçelere dayanarak soruşturma altındaymış. Türk-Alman devletlerin ortaklığı büyük bir politik saldırının ilk adımını ATİK’e saldırarak başlatmış. Soru önergesiyle açığa çıkan tablonun buzdağının görünen yüzü olduğu bilinmelidir. Devrimci demokrat faaliyetlere yönelik saldırının kapsamı daha geniş ve büyüktür. Özellikle Ortadoğu eksenindeki büyük çalkalanma ve alt üst oluşun karşısında emperyalist güçler ve yerli uşaklar bütünü kapsayacak şekilde odaklanmış bir politik saldırı ve temizlik peşindedir. Kendi sistemlerine karşı muhalefet eden komünist, devrimci ve demokratlar bu saldırının her zaman ki gibi en önemli hedeflerinden birisidir.

Son olarak ise İsviçre’nin Mehmet Yeşilçalı’yı Almanya’ya iade etme gerekçesi tüm politik mültecileri hedefleyen bir tablo yaratmıştır. Yeşilçalı’nın iade gerekçesine dayanarak Faşist Türkiye cumhuriyeti “kırmızı bültenle” aranan tüm politik tutsakların kendilerine iade edilmesi yönlü bir girişimde bulunmuştur. İsviçre’nin iade kararının emsal teşkil ettiğini, aynı gerekçelerle kendi taleplerinin de karşılanması gerektiğini belirtmektedir. Bu eksende bir hukuki ve politik süreç başlatmıştır. Avrupa Birliği’nin kirli Ortadoğu ve göçmen pazarlıkları ekseninde Türkiye’yi güvenli ülke ilan etme projesiyle birlikte düşünüldüğünde politik saldırının kapsamı daha anlaşılır olacaktır. Şimdi ATİK operasyonu kapsamında yaşanan her gelişme ve durum Türk egemen sınıfları tarafından tüm devrimci-demokrat kesimlere yönelecek şekilde kullanılmaktadır.

Bu eksende ATİK operasyonuna devrimci, demokrat kesimler kendi dışında bir sorun olarak yaklaşma lüksüne sahip değildir. Sembolik destek ve dayanışma, saldırının kapsam ve boyutuna denk gelmemektedir. Zira saldırı sadece ATİK ile sınırlı değildir. Büyük resmin bir parçasıdır. İlk hamlesidir ama son olmayacaktır.

ATİK operasyonu ve bu davanın karşısında alınacak tutum, buna karşı yürütülecek mücadelenin boyutu devrimci-demokratların etrafında oluşmuş gerici kuşatmanın daha ilk adımda boşa çıkarılması açısından önemlidir. Bu karşı koyuş ne kadar güçlü ve kararlı olursa yeni saldırılara karşı daha donanımlı ve o saldırıları boşa çıkarma durumu yaşanacaktır.

ATİK operasyonu ve davasının etkisi, yaygınlığı, hedefleri ve niteliği gözden kaçırılmamalıdır. Bu süreçte elde edilecek başarı devrimci-demokratik mücadelenin alanının genişlemesi anlamına gelmektedir. Yeni saldırıları daha ilk mevzide karşılama anlamı taşımaktadır. Bu süreç birliğimizi, ortak kaygımızı ve büyük paydaşlığımızı öncelemeli ve pekiştirmelidir.

15 Nisan bu operasyonun yıl dönümüdür. 16 Nisan’da Nünbergde bu eksende kitlesel bir protesto yürüyüşü yapılacaktır. Yine 3 Haziran’dan itibaren yargılamalar başlayacaktır. Bu sürece tüm devrimci demokrat kesimlerin duyarlı olması, en aktif en etkin şekilde bu saldırıyı göğüsleyecek bir konumlanış alması zorunludur, esaslı bir görevdir. Tüm duyarlı, ilerici, devrimci, demokrat kesimleri ATİK tutsaklarını sahiplenmeye, politik alanımızın darlaştırılmasına karşı  meşruiyetimizi, mücadelemizi daha fazla genişletmeye davet ediyoruz.

44497

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar