Pazartesi Mayıs 20, 2024

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Saldırı sonucunda yaşanan panik ve kargaşa nedeniyle Karabağ’da çocuklarını kaybeden annelerle doldu sokaklar. Arstkah halkı 2020 yılında 44 gün süren savaştan daha ağır bir durumu yaşadı. Saldırı, yıkım, çaresizlik, umutsuzluk sokakları ve yürekleri kuşattı.

Arstahk halkı dünyanın gözü önünde dokuz aydır yoğun ablukadan dolayı yeterli gıda alamamaktan açlık ve enerji bulamamaktan dolayı da ölüm ve hastalık kıskacında yaşam mücadelesi vermektedir. Arstahk’ın çocukları bu yıl eylül ayında okula gitmiyor. Yakıt olmadığından araçlar çalışmıyor. Anneler çocuklarını nasıl besleyeceklerini bilememenin acısı içinde. Yumurta, süt, yağ, şeker yokluğundan dolayı günlerini aç geçiren çocuklar, okul hayatlarına devam edemiyor. Yaşamsal zorluk ve sıkıntılar yetmezmiş gibi yoğun bombardıman ve ağır silahlarla yapılan saldırılar altında halk sığınaklarda yaşam mücadelesi veriyor. Açlıkla terbiye edilemeyen halk bu kez, silahla teslim alınmak istenmektedir. Halktan beyaz bayrak kaldırmasını isteyen Aliyev faşistine Karabağ halkı komünist önder Şaduman’ın sözleri ile yanıt veriyor.

Azerbaycan ordusu ağır silah ve İHA’larla gerçekleştirdiği saldırıda esas olarak yerleşim yerlerini hedef aldı. İşgalcilerin yerleşim yerlerine saldırarak halkı korkutup kaçırma yöntemini bu kez de Karabağ üzerinde denendi. Saldırı sonrası zarar gören ev, okul ve işyerlerinin görüntüleri medyada yer buldu. Yerleşim yerlerine yönelik saldırı sonucu kadın ve çocuklar ağırlıkta olmak üzere halkın bir kısmı panik içinde şehri terk etmeye çalıştı. Saldırılar ilk günkü yoğunlukta olmasa da sürüyor. Bütün bu soykırım saldırılarının Rus “barış gücü” askerlerinin gözleri önünde olması kimin barıştan kimin savaştan yana olduğunu bir kez daha göstermektedir. Çok açıktır ki, Rus oligarkları Azeri oligarkların yanında ve safındadır. Devamında Rus “barış güçleri” denetiminde yapılan “ateşkes” sonrası kadın ve çocukların bir kısmı bölgeden uzaklaştırılmaya çalışıldı. Ancak henüz Hayastan’a geçemediler.

1915 yaşanan kitlesel sürgün görüntülerinin bir benzeri Karabağ’da yaşandı. Binlerce insan, tarih boyunca yaşadıkları topraklardan göç etmek zorunda kaldı. Kadın, çocuk ve yaşlı insanlar saldırıların olmadığı bölgeye doğru çekilmeye çalıştı. Her şeye rağmen Artsakh halkı, açlık ve silah karşısında direnmeye devam ediyor.

Yoğun saldırılara rağmen topraklarını terk etmeyen insan sayısı, göç edenlerden şimdilik daha fazladır. Halk bir kez daha zulüm ve soykırım önünde sınav veriyor. Dünyanın bütün haydut ve zalimlerinin gözleri önünde bir kez daha beyaz bayrak kaldırmamaya devam ediyor. “Direniş ve onur” halkın özgürlük bayrağı olmaya devam ediyor.   

“Turan Hayalleri” ve emperyalistlerin enerji çıkarları

Mevcut dünya ve bölge koşullarını iyi değerlendirip, çelişki ve fırsatlardan yararlanma cambazlığını gösteren ve R.T.Erdoğan’dan sömürü ve zulüm eğitimi alan Aliyev, 44 gün süren 2020 Eylül işgalinden sonra nihayet ikinci büyük saldırısını başlattı. Karabağ halkını önce açlık, dermansızlık ve enerji yokluğuna mahkum edip boğmaya çalıştı. İkinci hamleyi ise askeri saldırıyla tamamlayarak halkı tarih boyunca yaşadığı topraklardan çıkarıp “Ermenisiz bir Karabağ yaratma” amacına varmaya çalıştı.

Dünyadaki ve bölgedeki koşullar, Azeri faşistlerin askeri saldırıları için uygun durumdadır. Her dönem ve her koşulda olduğu gibi TC devletinin mutlak desteğini arkasına alan, AB ülkelerini enerji kaynaklarını pazarlamakla ayarlayan, Rusya’nın ise ekonomik-jeopolitik çıkarlarıyla desteğini alarak koşularını uygun hale getiren Azeri oligarkları, mevcut koşulları ve fırsatı iyi değerlendirdi. Ve çok açık gerçektir ki; tüm “uygar dünya” ve bölge gerici devletleri petrol ve enerji kaynakları uğruna Azeri oligarkların yanında ve safındadır. Azeri faşizminin eşitsiz ve yoğun saldırıları sonucu diplomatik alanda yapılan kınama açıklamalarının hepsinin sahte ve göz boyama amaçlı olduğu ortadadır. Amerika, Fransa, Japonya, Almanya, Brezilya hükümetlerinin yaptıkları “Saldırılar bir an önce dursun, her iki tarafı sükunet” açıklamalarının bir yaptırım gücü ve ciddiyeti olmadığı gibi bu devletlerin kendi çıkarları gereği davrandıkları açıktır.

Karabağ’ın işgal edilip, Azerbaycan’ın denetiminde olmasının Türk ve Azerbaycan devletleri açısından “Turan” hayalleriyle doğrudan bağlantısı vardır.

İttihat-Terakki’den bu yana Türk Müslüman komprador burjuva ve toprak ağalarının yegane ülküsü bir Turan ülkesi yaratmaktır. Bu ülkünün yaratılmasına engel olan Ermeni-Rum-Kürt halklarıydı. Onlar mutlak suretle soykırıma, tehcire ve asimilasyona uğratılmalıydı. Bu ülkü için ihtiyaç duyulan her yol denenmeli ve gerekli olan her şey yapılmalıydı.

Gerek TC devletinin gerekse Azeri devletinin çıkar ve ülküleri, Turan ülkesi yaratmakta birleşmektedir. Keza Azeri petrol ve gazı üzerinde AB başta olmak üzere İngiltere ve Rus emperyalistlerinin çıkarları ve hesapları ortaktır. Bununla birlikte Karabağ’da, Ermenistan’ın Zangezur bölgesi üzerinde kurulacak olan yeni bir “Türki Cumhuriyeti”yle İran devleti üzerinde her türlü baskı yıldırma sindirme ve kuşatma hamlelerinin yolu, daha rahat açılacaktır. İran’ı köşeye sıkıştırmak, giderek Batılı emperyalist-kapitalist güçlerin himayesi ve denetimi altına almak için Karabağ’ın tümden ve Ermenistan’ın ise Zangezur Koridoru üzerinden Sunik topraklarını işgal etmek amaçlanmaktadır.

Türkiye, İngiltere, İsrail, AB ülkeleri, Rusya, ABD’nin dönemsel ve bölgesel çıkarları Azeri işgalcilerin anlık çıkarlarıyla örtüşmektedir. TC ve Azeri işgalcilerin “Ermenisiz bir Ermenistan yaratma” hesaplarına kimsenin itiraz etmesi beklenemez. 1915 soykırım sürecinde olduğu gibi dünyanın bütün sömürücü ve efendileri, günümüz soykırımcıları olan Azeri faşistlerinin yanında ve safında durmaktadır.

Bildik gerekçe: “Terörle mücadele”

Dokuz aydır abluka ve kuşatma altında tutan, ağır silah ve İHA’larla saldıran, işgal operasyonları yapan Azeri oligarklarını durduracak hiçbir yaptırım gücü ortaya koymayanlar, bir kez daha mazlum halkların vicdanında yargılanmaktan ve lanetlenmekten kurtulamayacaklardır. Azeri oligarklarının çıkarlarıyla örtüşen kapitalist ülkelerinin hesapları, politik olarak da bütünleşmektedir. Emperyalist kapitalist çıkarlar uğruna -tıpkı 1915’te olduğu gibi- Ermeni halkı herkesin gözleri önünde yalnız bırakılmış durumdadır.

Ülkesinin enerji kaynaklarını elinde bulunduran ve pazarlayan Azeri oligarkları dünyanın efendileri olan burjuva muktedirlerin desteğini almayı başardı. Azeri burjuvazisinin çıkarları uğruna ülke halkı açlığa ve yokluğa mahkum edilmiştir. İlham Aliyev’in birinci öğretmeni babası Haydar Aliyev iken ikinci büyük öğretmeni faşist ve diktatör kimliğiyle ün yapmış R.T.Erdoğan olmuştur. Hemen her konuda R.T.Erdoğan’ın sömürü ve zulüm taktik ve yöntemlerini uygulayan, benzer söylem ve gerekçelerini kullanan Aliyev, bölgenin ve dünyanın tüm efendileri ve diktatörleri gibi sömürü ve zulüm çizgisinde yürümeyi halkların kanı pahasına sürdürüyor.

Aliyev yönetiminde Azerbaycan, Karabağ’a saldırı nedenlerini güçlendirmek, Azeri halkı başta olmak üzere dünya kamuoyunu hazırlamak için “Ermenilerin döşediği mayın sonucu askerlerinin öldüğü” senaryosunu hazırladı. Aliyev’in diktatörlük yöntem ve taktiklerinin R.T.Erdoğan’a ne kadar benzediğini görmek ve anlamak için kahin olmaya gerek yok. Diktatör R.T.Erdoğan nasıl ki, 22 yıldır “teröre karşı mücadele” adı altında “bölgeyi teröristlerden temizleme” gerekçesiyle Kürt halkına ve gerillaya karşı acımasızca saldırıyorsa, Aliyev oligarkı da öğretmeninden aldığı ders ve destekle, Karabağ Ermeni halkına karşı acımasızca saldırıyor.

Aliyev oligarkı da akıl hocasından aldığı dersle Karabağ’daki Ermeni halkını terörist görüyor. Halka karşı eşitsiz savaşımı “terörle mücadele” gerekçesine sığdırmaya çalışıyor. “Teröristlere karşı mücadele” görüntülerine bakıldığında çoğunluğu yaralı ve ölü kadın ve çocukların suretleri vardır.

Temel hakları ve özgürlükleri uğruna mücadele eden, adalet ve eşitlik arayanlar egemenler ve diktatörler tarafından her dönem terörist olarak görülüp acımasız zulme uğratılıp, haksızlığa ve yalnızlığa maruz bırakılmışlardır.

Halklar Karabağ halkının yanındadır

Azeri oligarkların “Yasadışı Ermeni silahlı kuvvetleri beyaz bayrağı kaldırmalı, tüm silahları teslim etmeli, yasadışı rejim dağılmalıdır. Aksi takdirde terörle mücadele operasyonları sonuna kadar devam edecektir” açıklamasının ardından Rus “barış gücünün” arabulucuğuyla Arsakh halkının silah bırakmayı kabul ederek görüşmelere başlayacaklarını açıkladılar.

TC destekli Azeri oligarkların saldırıları sonucu aralarında çocukların da olduğu 35 kişi hayatını kaybetti 200’den fazla kişi yaralandı. Bu saldırıyla birlikte Ermenistan’da 1990 yıllarında kurulan “Karabağ Komite”si farklı parti yönetici ve temsilcileri tarafından yeniden kuruldu. Komitenin amaçlarından birincisi; Nikol Paşinyan’ın istifasını gerçekleştirmektir. Komite bu talebi, Karabağ’ın kurtuluşu ve çıkarları için yapılması gereken ilk adım olarak görüyor. Bir eylem planı çıkararak eylemler örgütlüyor.

Yerevan’da 19 Eylül’den bu yana hemen her akşam halk Cumhuriyet Meydanı’nda toplanıp Azeri faşistlerinin saldırılarını mahkum etmek, Karabağ halkının yanında olduğunu göstermek için gösteri yapmaktadır.

21 Eylül akşamı saat 19.30’dan itibaren Yerevan’ın önemli meydan ve caddeleri göstericiler tarafından trafiğe kapatılarak halkı Karabağ’ı desteklemeye, Başbakan Nikol Paşinyan’ın istifasını istemeye çağıran eylemler yapılmaktadır.

Ateşkese rağmen Artsakh’ın başkenti Istepanagerd’e yönelik Azeri işgalcilerinin silahlı saldırıları devam etmektedir. Askeren Bölgesi’nde Azeri işgalcilerine karşı direnen Razmig Xaçadıryan isimli savaşçı, son mermisine kadar direnerek yaşamını yitirmiştir. Bazı grupların silah bırakmadıkları ve direnişe hazırlandıkları haberleri gelmektedir. Bu amaçla gerilla savaşı için Vayots Dzor, Syunik, Gegharkunik ve Ararat’ta sığınaklar ve yer altı tünelleri kazıldığı ifade edilmektedir. Bu bölgelerden bazıları Azerbaycan tarafından işgal edilmiştir.

Artsakh’ın onurlu ve cesur çocukları Azeri faşistleri ve TC faşistlerinin önünde diz çökmeyecek ve beyaz bayrak kaldırmayacaktır. Onların kaldıracakları yegane bayrak, yıllar önce özgürlüğün bayrağını kaldıran Istepan Şahumyan’ın kaldırdığı kızıl bayrak olacaktır.

Karabağ Ermeni halkının gerçek dostları Kürt, Ezidi, Rum, Süryani, Arap, Alevi ve dünyanın tüm mazlum halklarıdır. Ermenilerin temel hak ve özgürlüklerini isteyen ve mücadele edenler proleter devrimciler, sosyalistler ve gerçek enternasyonalistlerdir. Son soykırım saldırısında görüldü ve anlaşıldı ki, mazlumun mazlumdan başka dostu ve yoldaşı yoktur. Ne AB ne ABD ne Rusya halkların dostu, barışın ve huzurun koruyucusudur.

Bugün her zamandan daha fazla komünist önder İbrahim Kaypakkaya’ya, Kafkaslar’ın komünist önderi Istepan Şahumyan’a, komutan AVO-Monte Melkonyan’a, Misak Manuşyan’a, Leonid Azgaltyan’a bakmalı, anlamalı ve mazlum halklarla birlikte işgalcilere, soykırımcılara karşı savaşmalıyız. Silah ve devrimci örgüt olmadan özgürlük, barış ve huzur asla gelmeyecektir.

1688

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Özgür Gelecek

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Sayfalar