Pazar Mayıs 19, 2024

ABD’nin AKP iddianamesi hazır!

Bu da nereden çıktı denilmesini gerektirecek bir durum yok çünkü Türkiye her an karışabilir! İstemediğimiz halde şuanda Türkiye’nin Lübnan, Mısır, Tunus, Irak ve Suriye gibi olmaması için hiçbir neden yok. Nasıl mı?

Aslında tek başına Türk devleti kendi ülkesinde yaşayan halkına yaptığı zulümden dolayı bir çöküşe götürülebilir. Dersim ve Zilan katliamından dolayı soykırım suçlusu olarak yargılanabilir. Olmadı 90’lı yıllarda katlettiği ve bugün topraktan fışkıran on binlerce faili belli kemiğin hesabını verebilir. Hal böyle ve bunlar her güne yayılması gereken direniş nedeniyken aileler sessizce topraktan çıkan kemiklerine kavuşmanın sevinç (!) ve hüznüyle gencecik fidanlarının yasını tutmaya devam ediyor. Diğer taraftan İslam ve Sünnilik dışında kalan tüm din ve inançlara karşı olan ayrımcı yaklaşımı nedeniyle de Türk devleti, çok zor durumda bırakılabilir.

Türkiye’de normal şartlarda neredeyse yılın her günü serhıldan nedeniyken bunların olmaması Türk devleti için bile olsa acıdır! Sadece AKP hükümeti döneminde Atina’yı bir hafta da düşürecek serhıldan nedeni olan binlerce Aleksis toprağa düştü.

Her şeye rağmen Türk devleti ile Kürt halkı arasında yeni temiz bir sayfa açılmak istendi. 2013 yılının Newroz bayramında Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan tarafından alınan kesintisiz “ Demokratik Siyaset” kararı tüm dünyaya duyuruldu. Bu barış mesajının üzerinden neredeyse iki yıl geçmesine rağmen hala somut, pratik adımların atılmaması ve PKK’nin göstermiş olduğu tüm iyi niyet adımlarına karşılık olsa bile bugün tek tek zindandan tabutları çıkarılan Hasta Tutsakların dahi bırakılmaması çözüm sürecinde niyetsizliğin bir göstergesidir. Tabi keşke sadece bununla kalsa ve oyalama, aldatma sadece bununla yetinilse!

AKP’li Erdoğan ile Osmanlı hayalleri kuran Türk devleti imkânlarını ve dolayısıyla sınırları çok zorladı. Öyle ki AKP tabanının dışındaki Türkiye halkları da bir devletleri olsa da özgür olmadıklarını anlayıp Gezi direnişinde bir patlama noktasına geldi. Çünkü bir halkın Devletinin olması demek, o halkın özgür olacağı anlamına gelmiyor. Yine 6-8 Ekim olayları ile de Türk devletinin içinde olmuş olduğu vahim durum görülebildi. Hal böyleyken AKP ve Türk Devletinin yaşam kredisi bitmiş gibi. Bugün eğer Musul, Kerkuk, Şengal ve Kobanê’de bir DAİŞ belası Kürt ve diğer halkların başına bela edilmiş ise bu, Devlet’ten bağımsız bir Hükümet politikası değildir ki itirafçı MİT’çilerin açıklamalarını hep beraber okuyor, duyuyor ve görüyoruz. Ayrıca 29 Kasım 2014 günü açık bir şekilde Kobanê’ye saldıranların Türk devletinin özel birlikleri olduğu da herkesçe malumdur. Başta Cizre olmak üzere Kuzey Kürdistan’ın çeşitli kentlerinde Türk polisi destekli Hizbi-Kontraların Özgürlük hareketi çalışanlarına karşı öldürmeye varan silahlı saldırıları da bölge de acze düşen AKP ve dolayısıyla Devletin halini gözler önüne serebiliyor.

Kürt cephesinden bunlara bakıldığında dahi Türkiye’nin her an karışmaması ve bir Suriye gibi olmaması için hiçbir neden yok. AKP ve Türk Devleti de biliyor ki bunlar bahanenin de ötesinde çok büyük kaos nedenleridir. Eğer Sayın Öcalan “barış ve çözüm” umudunu yitirirse böylesi bir zamanda her hangi bir dış gücün karıştırmasına gerek kalmaz ki görüldüğü üzere yeterince neden var.

Şimdi gelelim Türkiye’nin dünyada köşeye sıkıştığı DAİŞ konusuna! ABD’li bir akademisyenin “IŞİD-Türkiye bağlantıları” başlıklı dokuz maddelik somut delillere dayanan iddianame gibi makalesi akıllara; Acaba ABD Türkiye’yi gözden mi çıkardı? sorusunu getirdi.

Makalede geniş olarak değinilen dokuz maddeye kısaca göz atarsak eğer bir makaleden çok iddianame görüntüsüne sahip olduğunu anlayabiliriz. Buna göre;

1)     Türkiye IŞİD’e askeri teçhizat veriyor. 2) Türkiye IŞİD savaşçılarına ulaşım ve lojistik destek sağladı. 3) Türkiye IŞİD savaşçılarını eğitti. 4) Türkiye IŞİD savaşçılarına tıbbi yardım sağlıyor. 5) Türkiye petrol alarak IŞİD’e mali destek veriyor. 6) Türkiye IŞİD’in militan toplamasına yardım ediyor. 7) Türk askerleri IŞİD’le birlikte savaşıyor. 8) Türkiye IŞİD’e Kobani’de yardım etti. 9) Türkiye ve IŞİD aynı dünya görüşünü paylaşıyor.

Bu maddeler bir iddianameye benziyor çünkü burada sıralananların TMK’daki karşılığı sırasıyla; 1) Terör örgütüne üye olmak. 2) Terör örgütüne silah ve mühimmat sağlamak 3) Patlayıcı maddeleri izinsiz bulundurmak, saklamak ve taşımak. 4) Devletin ve ülkenin bölünmez bütünlüğünü bozmak

DAİŞ bir terör örgütü olarak kabul edildiğinden ABD’nin başını çektiği Koalisyon güçlerince doğal olarak bir tehdit ve düşman olarak görülüyor. DAİŞ zaten kendisini bir devlet olarak ilan etmiş durumda. Buna göre 40 ülkenin katıldığı koalisyonu da bir devlet olarak kabul edersek AKP, yani Türk devletinin üzerine atılı suçlamalar da sırasıyla şöyle olacak

2)     Düşmanla işbirliği yapmak. 2) Devlete karşı savaşa tahrik. 3) Temel milli yararlara karşı hareket. 4) Yabancı devlet aleyhine asker toplama 5) Askeri tesisleri tahrip ve düşman askeri hareketleri yararına anlaşma. 6) Düşman devlete maddi ve mali yardım

Eğer Türk devleti bugün bile DAİŞ’den desteğini çekip Sayın Öcalan ile el sıkışsa ve Türkiye ve dünya halklarından özür dilese, yani şeffaflaşarak Demokratikleşse inanıyorum ki bu iddianame rafa kaldırılabilir. Yoksa bırakın AKP’yi, Türk devletinin 2015 yılı içerisinde bir Suriye olmaması için hiçbir neden yok.

15.01.201


71525

Mehmet Serhat Polatsoy

Özellikle Kürt Ulusal Hareketi üzerine ve kürtlerin sorunları üzerine makaleler yazmakta olan yazarımız 2011 sonlarından beri yazılarıyla sitemizde yer almaktadır.

serhatpolatsoy@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Mehmet Serhat Polatsoy

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Sayfalar