Pazartesi Mayıs 27, 2024

24 Haziran Seçimleri, Komünistlerin Tutumu

Ülkemizde sınıfların hareketi-tarihsel hareketi- niteliğine ve dünyayla bağlaşıklığına bağlıdır. Duşünce zihinsel aktivitite bu gerçek hayatın yansımaları ile doludur. Cumhuriyet kuruluşunu Komprador sınıfların eğemenliğinde, azınlık ulus ve inançların taleplerini yok sayarak, görünür olduğu yerlerde onu ezerek eğemenliğini inşa etti. Komprador sınıfların ve ona yedeklenmiş sömürücü alt sınıfların ortaklığı sadece bir bağlaşıklık ilişkisi değil ortak bir kültür durumuna geldi. Komprador sınıfların büyüme gençleşme dönemleri sona erdi. Ülkemiz egemen sınıfları hem sermaye olarak hemde kültür olarak yaşlandı. Onun gerici pratiğinde pişen ezilen sınıflar çıkış yolunu AKP de somutladı. CHP siyasetinin hükümet biçimine tepkisi olarak yaşam alanı bulan ezilen sınıfların bu tepkisi, şimdi devlet biçiminde yeni bir tepkiye dönüşüyor. Tek adam rejimi Erdoğan da kendini gösteren bu görünürlük neden kaynaklanıyor? AKP nin yerel ve bölgesel yönetimleri imalatçı yerli milli sermayenin unsurları ile dolu olduğu için. İşçi ve emekçiler için inandırıcı görünen bu görüntüye Kürt Ulusal Hareketi de aldanmıştı. Ulusal bilincin gelişmesinde etkili olan milli burjuvazinin geç kalmış gelişmişliği ve bu gelişmenin günümüz biçimi hangi tarihsel aşamalarda kendini siyasi partilerde ifade etti. Ayrı bir siyasi güzergah olarak CHP dışındaki tüm partiler ya bu sınıfların çıkarlarının tek parti yada ittifakını içeriyordu. MHP nin, Saadet ve Refah Partisi (biri ulusal bilincin burjuva feodal biçimi, diğeri eşitlik özleminin eski ve yeni sınıfların kaynaştığı feodal düşünüş ve yaşayış biçiminin yansıması) bu sınıfların tarihsel gelişimi tarihidir. İmalatçı bu sınıflar ne oldu da bu kadar genişledi ve siyasete Egemen oldu? Kompradorun bu gelişme ve genişlemeden çıkarı nedir? Birincisi CHP de somutlanmış devlet biçimi siyasetinin eskimesi ikincisi ise proleteryanın geçim ihtiyacı olan malların ucuzlatılmasını sağlamasıdır.

(Bim, A101, Hakmar, şok vd.) imalatçı sektöre verilen bu iş bölümü gereği bu mağazalar ezilen sınıflara verilen ücretlerin oranına göre düzenlenmiş mamuller ile doludur. Gereksinimlerin türü kalitesi ve fiyatındaki ucuzluk işçi ve emekçilerin ücretlerinin de düşürülmesi yada küçük tasarruflar ile görece rahat yaşamasını sağlıyor. Kompradorun işine gelen kısmı teknikte ilerlemenin gerisinden gitmek zorunda olmasından doğan bağımlılığının yasası emek yoğun üretime tabii olmasındandır. Geçmişte her on yılda bir AFC yöntemine baş vurması proleteryanın geçim mallarını orta sınıflara dayanarak ucuzlatılmasını sağlayamamasıdır. AKP ile bu sınıfları genişletmiştir. AKP, Kemalist ideolojinin ezilenlerde yarattığı yorgunluğu almıştır. Ulusal sorununun tarihsel gelişimi binlerce mezarın ağırlığı yine AKP de Barış süreci aldatmacasına dönüşmüştür. Bu yorgunluk devrimci mücadele unsurlarında reformizm, ekonomizm, oportunizm ve en önemlisi programa güvensizlik, devrimci mücadele yöntemlerinden uzaklaşma, ‘delilikten ‘uzaklaşma, ‘akıllanma ‘ biçimine dönüştü. Akıllanma pasifizm, Faşizme geçici boyun eğme demektir. Kitlelerle bağ sadece yetmez, onlardaki gerileme devrimci mücadele yöntemlerinin en yüksek biçimine silahlı mücadeleye güvensizliğe evrilmiş onun özel biçimi olan gerilla savaşı zayıflatılmış, kır kent nüfus yoğunluğu üzerinden yapılan proleteryanın kurtuluş siyaseti programları ısıtılıp yeniden servis edilmiştir. Hatta devrimci mücadele koşullarının olmadığı tespitleri yapılmış, ülke dışında demokratik ülkelere seyahatler artmıştır. KAYPAKKAYA ‘nın da dediği gibi en iyisi ‘siz Ay’a gidin beyler.

Yasa yani düşüncenin dışında var olan yasa, (hareket) kavranmadığı için olguculuk, görgücülük, posivitivizm, doktrincilik, hareketin eğri büğrü yansımaları olarak devrimci mücadelede geniş alanlar bulmuştur. Kitleler bu sapmalara kanmamış soğuk yemeği yememiş ama pişmesine de yanaşmamıştır.

İmalatçı firma sahibi bir çok insanla görüşme fırsatım oldu. Neden AKP diye sorduğumda, kredi, Pazar, milli duygu düşünce ve yaşayış tarzlarını ifade etme fırsatı buldukları için yanıtını aldım. Umut sadece fakirin ekmeği değil bu sınıfların da ekmeği. Konuşmalarımız da ortak noktamız emperyalist bağın kopması, milli ve yerli de kendini ifade eden bağımsızlık (siz bunu bu sınıflar için egemenlik arzusu olarak anlayın) noktasıydı. Siyasi egemenlik ile bu ekonomik egemenliğin kurulabileceğini düşünüyorlardı. Yerli ve milli onlarca iş kolunda üretim yapıldığını, ilerlediğimizi söylüyorlardı. Bu konuda da hemfikirim. Ancak bu sınıfların da kavranmadığı şey şudur :

Orta sınıfların en yüksek biçime ulaşması durumunda dahi ya emperyalistler tarafından yağmalanıyor yada rekabet gücünü kaybedip yıkılıyor. Kendileri de bu iki seçenekten ilkine satışa mecbur olduğunu kabul ediyorlar. Ve tüm yerli ve milli üretim hayali suya düşüyor.orta sınıflar, Komprador a ve onun bağlaştığı emperyalist devletlerin egemenliği sınırına dayanıyor ve sınıf siyasetleri çöküyor.

Orta sınıfların sağ kanadı neden azınlık ulus milliyet ve inançlara karşı gerici bir politika üretiyor ve üretmek zorunda?

Çünkü o bu bağlaşıklığa boyun eğiyor.boyun eğmesinin nedeni nedir? Çünkü Cumhuriyet öncesi cılız zayıf tefeciden bozma toprak ağazından türemiş, ticaret burjuvazinin Kompradorlaşamamış artıklarından oluştukları için. Ezilen ulus milliyet ve inançlara dağıtacak sermaye büyüklüğü (demokrasi) olmadığı için. Sermayenin ilkel biçimini deneyimlediği için.

Neden dönem dönem yıkılmak zorunda? Sermayesi Komprador ve Emperyalistler için büyüme tarzı olduğu için. Orta sınıfların sağ kanadının genişlemesi durdu mu? Hayır. dünyanın ekonomik yeniden üretimi ve sermayenin devir hızı arttığı için ülkemiz ekonomisinin bu hıza entegre olması için emek yoğun (ucuz emek gücü ordusunun büyümesi, yedeğinin-işsizler ordusu – baskısı olmadan mümkün değil ) üretim zorunludur. Ve egemenlik ve bağımlılık ilişkilerini sürdürmesi için teknik te ayakta duracak bir büyüklük oluşmadan da bu sınıfların yıkımı Kompradorun da yıkımını içerisinde barındırıyor. Bu nedenle seçim siyasetinin ekonomik aktif yönü AKP nin hükümeti idare etmeye devam edeceğini gösteriyor.

Pasif yönü yani geleneksel Kemalizm yönü CHP orta sınıfların sol kanadı ile hükümet olabilir mi? Evet olabilir bunun sebebi de yetmez ama evetin sağ biçiminden sol biçimine dönüşmesine bağlıdır. Tamam vd muhalif tepkiler seçimlere boykot dışında tepki veren her türlü siyasetin bu havuzu doldurmasına bağlıdır.

Yetmez ama evet =yeter artık hayır eşitliği bu. Bu zıtların özdeş olmadığı yasası gereği özdeş bir eşitlik değildir. Tabiki fark vardır. Bu fark proleteryanın iktidarı mücadelesinin ilerici yada gerici Hareketinin neresinde? Gerici yanında.

Proleteryanın aydınlanması, orta sınıfların sol yada sağ kanadının siyasetinde değildir. Bu sınıfların devrimci mücadelenin eğemenliği altında devrimci mücadeleye boyun eğdiği kadar onu tek kurtuluşu gördüğü ve desteklediği yerde bu sınıflar proleteryanın çıkarlarının peşinden geldiği zaman bu sınıflar ilerici bir harekete zorlanmış olurlar. Yoksa onun duyguları ne kadar inandırıcı ise o kadar aldatıcıdır.

AKP gericiliğine karşı geleneksel gericilik arasında bir tercih MLM ler için bir hareket olabilir mi? Evet olabilir oldu da. Ama bu hareket MLM bir hareket değildir. Bu programın çiğnenmesi, teori de doğru olan mücadele yöntemlerini pratikte Red etmektir.

Tamam yada hayır’ın argümanları nedir?

AKP gericiliği

Kürt Ulusal Hareketinin yasal alanda desteklenmesi

Başka var mı?

Yok.

AKP gericiliği yeni bir gericilik mi? Hayır

Komprador AKP yi sevmese de neden desteklemeye devam ediyor? Çıkarlarını ifade ettiği için

Tarihte CHP ye neden destek olduysa aynı şeyler için.

Kürt Ulusal Hareketinin yasal alanda ‘özgürlük ‘elde edebileceğini, parlamento da yorulması eskitilmesinin sağ bir hareket olmadığını biri çıksın açıklasın!

Bu sağ çizginin kitle kuyrukçuluğu olmadığını olgularla göstersin.

Olgular tam tersini gösteriyorken. Kürt seçmeni siyasal ekonomik idari olarak sisteme bağlayan yöntem askeri yöntemi de kemiriyorken.

Güney de ya yok edilecek yada uzlaşılacak bir siyaset proleteryanın çıkarı olabilir mi?

Değişen dünyaya (emperyalist çıkarlara uyan) ayak uydurma değil mi bu.

Seçimlerin sonucu proleteryanın köylülerin hangi kazanımları ile sonuçlanacak.? AKP gidecek daha ne isteyelim. Komik olmayalım lütfen. AKP geldiğinden beri devletin içini, askeri, idari ekonomik alanları öyle köklü doldurdu ki Erdoğan gitse dahi onu hükümet değişikliği ile değiştirmek mümkün değil.

Erdoğan a karşı siyaset sisteme karşı siyaseti içermesi gerekiyor. Sadece sisteme karşı bir siyaset olması da yetmiyor, onu YIKACAK siyaseti içermesi gerekiyor. Yani KAYPAKKAYA çizgisi gerekiyor. Salon KAYPAKKAYAcılığı değil, namlunun ucundan siyaset gerekiyor.

Namlunun gölgesindekine selam olsun.

Yaktığı ateşe selam olsun.

Zindanlarda direnenlere selam olsun.

Proleteryanın alınterine selam olsun.

Sıcak altında pişen tene selam olsun.

Ahbun kokusuna, çeltik serpen yevmiye eline yüreğine selam olsun.

40 TL lik yevmiye ile çalışan ellere kollara bacaklara selam olsun.

Aylık 800 TL ye çalışan Suriye li emekçiye selam olsun.

İnşaattan düşen kurumuş kana selam olsun.

Elektriğe kapılmış pişmiş kemiklere selam olsun.

Son ütücüye selam olsun, servisi bekleyen roman çocuklara selam olsun.

Ezilen sınıfların ülkemiz kurmayına TKP /ML ye selam olsun.

Yaşasın HALK SAVAŞI.

YAŞASIN DEMOKRATİK HALK DEVRİMİ MÜCADELESİ. 

45511

Taner özcan

Taner Özcan sitemizin köşe yazarıdır. Kültürel ve politik konularda yazılar yazmaktadır

Taner özcan

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Sayfalar