Cumartesi Mayıs 4, 2024

1915 – 2015

24 Nisan 1915 Mazlum  bir ulusun soykırıma uğratılma tarihidir.

24 Nisan, uygarlığın ,kültürün maddi ve manevi zenginliklerin toprak altına gömülmesi, küller içinde kaybedilmesi,hafızalardan silinip unutturulmak istenmesinin acı tarihidir.Anadolu mozaiğinin önemli ve renkli dokusu bu tarihsel kesitte silinmek ve unutturulmak istenmiştir.Bir uygarlık ile bir kültür 3000 yıldır Anadolu topraklarından vahşice yokedilmştir.

24 Nisan, yıkım ve ayağa dikilmenin acıları bilince çıkarmanın,anıları sınıf kinine dönüştürmenin de tarihidir aynı zamanada.

24 Nisan, ölüm ve yaşamın sentezidir.

24 Nisan, İnsanlık tarihinde bir ulusun,zorbalar,barbarlar tarafından yok edilme kıyıma ve jenoside uğratılma tarihidir.

24 Nisan, aynı zamanda burjuva-feodal sınıflara karşı mücadele ve özgürleşme  manifestosunun yazıldığı tarihtir.

24 Nisan, Ermeni ulusunun tüm değerlerinin sermayenin ve zenginliklerinin zor yoluyla el değiştirmesinin acı tarihidir.

24 Nisan, Türkiye devrim ve insanlık  tarihinin karanlık ile aydınlık sayfasına düşülen iki ayrılmaz nottur.

24 Nisan, İnsanlık düşmanı İttihat ve Terakki Partisi yöneticilerinden Talat-Enver-Cemal Paşaların bir ulusu yaşlı,çocuk,kadın demeden Tehcir yolu ile yok etmelerinin kanlı tarihidir.

24 Nisan,Ermeni'lere,Rum'lara,Yahudi'lere,Süryani'lere tüm azınlıklara bu topraklarda yaşam haklarının olmadığı mesajının verildiği gündür.Sevag Balıkçı'nın Ermeni'ler için özel ve anlamı olan bir günde kalleşçe öldürüldüğü tarihtir.

24 Nisan, Antranik Ozanyan'ların,Kevork Çavuş'ların,Ağpür Serop'ların,Monte Melkonyanların,Leonid Azdkalyan'ların,Misak Manuşyan'ların,Hrant Dink'lerin,Armenak Bakırcıyan'ların....ve sayısız kahraman ve fedailerin mücadelelerini sahiplenme,anılarını yaşatma,uğruna canlarını verdikleri ideallerini demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yaşatmanın tarihidir.

Ermeni'ler 20.yyılın başlarında İnsanlık tarihinin tanık olduğu ilk kitlesel soykırıma uğradılar.1915 yılında Alman emperyalizminin sınıfsal ve bölgesel çıkarları uğruna osmanlı savaş hükümeti tarafından ''Tehcir Kararnamesi''(Zorla Göçettirme) ile Ermeni halkı 3000 bin yıllık tarihi topraklarından zorbalık ve vahşetle koparıldı.1,5 milyon Ermeni katledildi.Sağ kurtulanlar da dünya nın dört bir yanına savruldular.Bu sıradan bir yer değiştirme olayı değildir.Bu Ermeni halkını planlı ve sistematik bir şekilde imhası ve soykırıma uğratılmasıdır.

Bu gelişmekte olan yeni Türk burjuva – feodal sınıfların Ermeni'lere ait maddi ve manevi zenginlikleri olan mal varlıklarına,evlere,saraylara,bağlara,topraklara el konulmasıdır.Sermayenin ve zenginliğin el değişimi uğruna vahşice bir ulus yok edildi.Sermaye ve servete sahip olmak ihtirası milyonlarca halkın kan ve cesedi üzerinde gerçeklik kazandı.Bu kan lekeleri ''şerefli'' Türk bayrağının rengi oldu.Ermeni soykırımı Türk burjuvazisinin ekonomik ve sınıfsal ve siyasal çıkarları için gerçekleşti.Türk hakim sınıflarının sözcü ve yorumcularını iddia ettiği gibi ''Ermeni'ler mi,Türk'lere karşı katliam gerçekleştirdi ?''Nasıl oluyor da Ermeni'ler,hem zulüm yapıp yakıp yıkıyorlar,hemde tarihi zenginliklerini,servetlerini mal ve mülklerini geride bırakıp kaçıyorlar.İnsan mantığını ters yüz eden,yaşanan bir olgunun bu kadar acemice ters yüz edilip çarpıtılması ancak ''şövenistlikle usta Türk tarihçilerine'' özgü bir gerçeklik olsa gerek.

İnkar ve red,inkar ve imha,inkar ve çarpıtma,yalan ve aldatma politikası Türk hakim sınıf larının değişmez ve vazgeçilmez dürtüleridir.Bu dürtü egemenlik altına aldığı,baskı ve zorbalıkla yürütmeye çalıştığı halkları,Türk şovenizmiyle zehirlemek,zorla asimile etmek,zorla dinlerini,dillerini değiştirmek,halklar arasında düşmanlıkları büyütmek kin ve nefreti doğal ''refleks'' haline getirerek sürekli canlı tutar.Bundandır ki Türk egemen ideolojisi Ermeni kelimesini bir küfür olarak kullanır.Aşağılamak lanetlemek için kullanılan bu nefret söylemi sıradan bir olgu değildir.''Ermeni oğlu Ermeni,Ermeni dölü,Gavur'' hakaretlerini her hükümet dönemlerinde duymuşuzdur.Enson olarak RTErdoğan'ın ''...affedersiniz daha çirkinini söylediler,Ermeni dediler.'' sözü tesadüfi değildir.

Ermeni soykırımı yaşanmış bir gerçekliktir.Hiç bir tarihi ''belge'' yaşanmış bu olguyu örtbas edemez.Çarpıtıp yalan haline getiremez.Yaşanan acı gerçeğin yasası ve hükmü kağıt parçasıyla adına ''belge'' denilen sahtekarlıkla örtülemez.Nasıl ki toprağın gücü yaşanmış bu trajediyi örtmeye gizlemeye yetmediyse sahte  kağıt paçavraları da yaşanmış bu gerçekliği manüpüle edemez.Hangi işkenceci,hangi barbar,hangi katil,hangi devlet,veya iktidar yaptığı işkenceyi veya soykırımı kabul etmiştir? Hitler mi? Kenan Evren mi? Talat Paşa mı? Mehmet Ağar mı ?....hiç biri etmemiştir. TC Ermeni soykırımını devletin resmi politikası olduğunu hiç bir zaman kabul etmezler,inkar edeceklerdir.Bu vazgeçilmez yasadır.Diktatörlerin yasasıdır.Ama olaylar ortaya çıkınca da ''çetelerin işi,kendini bilmezlerin işi,birkaç polisin yanlışı'' diyerek üzerlerinden her zaman atmışlardır.Olay kişisel ferdi,vakaya dönüştürülür.Devletin rolü,her zaman örtbas etmeye çalışmaktır.

Ermeni soykırım meselesi,batılı emperyalistler tarafından dönem dönem gündeme getirilmiş olsa dahi,suçluların yargılanması amacı olmadığı bir gerçektir.Ermeni sorunu batılı emperyalist devletler tarafından tamamen Türk hakim sınıflarına karşı kullanmak,baskı yapmak daha fazla ödün koparmak imtiyaz elde etmek,istedikleri bir politik koz haline gelmiştir.Çıkarlarını geliştirmek ve güvence  altına almak için bu meseleyi gündeme getirmiş ve tartışmışlardir.Çıkarları örtüşmeyince Ermeni  soykırım dosyasını masa altı etmişlerdir.

Yeni bir yüz yılın başında Anadolu'da 1,5milyon Ermeni,Süryani,Rum,Helen halklarının ölümü ile sonuçlanan jenosid için uluslararası ceza hukuku işlememiş,suçlular veya hükümetler işledikleri katliamlar ile kalmışlardır.Hesap sorulmamıştır.Yargılanmamışlardır.Yaptıkları yanlarına kar kalmıştır.Ermeni soykırımı sorgulanmadığı için,çok geçmeden II.Dünya savaşında 7 milyon Yahudi Holocaust'u yaşanmıştır.Adolf Hitler bu olayı ''Ermeni'leri kim hatırlıyor'' diye ifade etmiştir.

Dünya'nın çeşitli yerlerinde yüz yılın utancı olarak yaşanan soykırım olayları durmamış devam edegelmiştir.Geçmişle yüzleşme olmadığı,suçluların siyasi çıkarlar için görmezden gelindiği günümüzde insanlar soykırım korkusu ile yaşamaktadır.Yugoslavya'nın dağılmasından sonra 1992-1995 yılları arasında Avrupa'nın göbeğinde yaşanan Serebrenitza soykırımı olarak tarihe geçen ve Sırp'ların Boşnaklara karşı giriştiği,315 bin insanın hayatını kaybettiği,Afrika – Ruanda'da 1994 yılında iktidarda bulunan Hutu'ların,azınlık Tutsi'lere karşı giriştiği soykırımda 800 bin insan hayatını kaybetmiştir.2014 yılında ve halen devam etmekte olan Kürdistan – Şengal'de yaşanan insanlık dramına Birleşmiş Milletler seyirci kalmıştır.DAİŞ Çete'lerinin,Ezidi halkına karşı yaşli,çocuk,kadın demeden öldürmesi,çoğunu alıp kaçırarak köle olarak satması ile karşı karşıyayız.

Gerek yakın geçmişte TC Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün Brüksel'de yaptığı basın toplantısında itiraf ettiği gerçekler ''bugün eger rumlar,Türkiye'nin pek çok yerinde de Ermeni'ler yaşamaya devam etseydi acaba Türkiye aynı milli devlet olabilirmiydi'' sözlerinin aynısını İttihat ve Terakki parti'sinde Meclis Başkanı olmuş,Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulunmuş Halil Menteşede Malta'dan,sürgünde  yazdığı mektuplarda ''eğer memleketimizden Ermeni'leri ve Rum'ları sürmeseydik biz bu devleti kuramazdık'' diye itiraf etmişlerdir.

Aradan 100 yıl geçmesine rağmen,yaşanan acı olaylar vahşet ile barbarlık ermeni halkında unutulması güç yaralar açmıştır.Ve halen geçmişle hesaplaşma olmamış,özür,tazminat gibi sorunlar Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı,tüm insanlığın acil olarak beklediği çözmesi gereken davalardır. Hüzün,yas artık günlük yaşamın bir parçasıdır.Yaşanılmış,unutulmaz acı gerçekliktir.Türkiye'nin adım attığımız her karış toprağında,muhakkak bu acı olayları anlatacak dinleyebileceğimiz insanlar çıkacaktır.Bu gerçeklik red ve inkar edilen,yazılan yalan tarihten daha güçlü olan hayatın tanıklarıdır.Milyonlarca halkın belleğine, anılarına kültür ve tarihine yerleşmiş toplumsal bir ağıttır.

Bugün Ermeni müziğinin bu kadar acı,derin yüreklere hitap etmesi,hüzün ve kederli olma sının müziğin siyaha,yasa bürünmesinin jenosid'den başka bir nedeni olamaz.Anılar yaralı ve acıdır.Halen yaşlı Ermeni kadınları siyah yas elbiselerini giyer,yıllarca üzerlerinden çıkaramadıkları siyah rengi adeta onun acısının rengi olur.Katliam ve kırım,ağıtları geri toprağına  anayurduna dönüş türküleri ermeni halkını en çok derinden etkileyen türkü ve ağıtlardır.Halen kayıp kardeşini,bacısını,amca ve dayısını teyze ve halasını ''kayıp'' olarak arayan mağdurlar vardır.Halen bir gün ortaya çıkacak diye bir ses bir haber verecek diye umutla sabırsızlıkla bekleyen acılı yürekler vardır.

Halep'te,Tahran'da,Yerevan'da,Urfa'da,Diyarbakır'da,Marsilya'da,California'da dünyanın dört bir yanında radyolarda,gazetelerde kayıp ilanları ile görebilmekteyiz.Acaba dünyanın hangi ülkesinde kardeşini yakınlarını bulabilmek için 100 yıl geçse de gazetelere ilanla başvuruyor.

Bunun için sorunu en iyi anlatan bir söz yüzlerce kitaptan,belgeselden daha etkileyicidir.

''Gerçeği bilmeyen kişi,aklı ermeyen zavallı bir cahildir, Ama gerçeği bilip de ona yalan diyen kişi düpedüz katildir.'' Bertolt Brecht

ERMENİ SOYKIRIMININ 100.YILINNDA DÜNYANIN NERESİNDE HANGİ  DİN,DİL VE IRK'TAN OLURSA OLSUN  KATLİAM VE SOYKIRIMLARDA   ÖLENLERİ SAYGIYLA   ANIYORUZ...

Not : Yazi daha önce sitede duyurusu yapilmisti Agop ekmekciyan bloktan bölümler halinde devam edecektir.

 

57094

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Agop Ekmekciyan

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar