Cuma Nisan 19, 2024

18 Mayıs yaklaşırken…

Deniz Gezmişler idam için günler sayarken, Mahirler cezaevinden kaçıp onları kurtarmak için Kızıldere yoluna düştüklerin de ülkenin başka yerinde halklar ile buluşup devrimci yolunu çizen başka bir lider vardır. Türkiye devrimci önderleri arasında silahlı propagandayı ve radikal değişimi kendi hedeflerine koyan İbrahim Kaypakkaya ve arkadaşları partileşme yolunda önemli adımlar atıyor ve Türkiye devrimci geleneğine katkılarını sessizce sunuyordu.

İbrahim Kaypakkaya, Türkiye devrimci damarını dağlarda ve orada yaşayan hakların arasında zemin bulacağını tespit etmiştir.  O tespit ettikleri yerlerin geçmişini, demografik yapısı üzerinde uzunca bir süre çalışılmış, resmi söylemlerin dışında başka bir söylem ile devrimci çizgisini oluşturmuştur. Kültür devrimini ülkemiz koşullarına uyarlayan bir çalışmadır.

68 kuşağının yaşamış olduğu özgürlükçü havanın baskıcı ve zindanlar ile kuşandığı yıllarda, ülkenin kurtuluşunu Marksist ve Leninist bir parti ile olacağını düşüncede kalmamış, oluşturmuştur. Henüz parti ilk adımlarını atarken devletin tepkisini üzerine çekmiş ve kanlı bir sona doğru giden tarih çizgisi ülkenin benliğine işlemiştir.

İbrahim Kaypakkaya tercihlerini ve adımlarını atarken elbette biliyordu Dersim olaylarını ve vahşetini. O vahşeti yaşamı ve bir bölümü geri dönmüş köylülerin arasında ilk propagandasını ve görüşlerini açıklayacaktır. Elbette etki alanı sadece Dersim değildir, Malatya ve çevre illerde de bir destanın doğmasına neden olmuştur. İbrahim geçtiği geçmediği yerlerde bir söylem hayat bulmuştur, o bir devdir, o bir yoldaştır, o bir önderdir. Bu söylencelerin de elbette boş yanı yoktur, gerçektir. Duruşu, özgüveni, saygılı duruşu ve sessizce gülümsemesi onu gün be gün daha da tanınmasına ve kök salmasına neden olacaktır. O bir devrimci geleneğin ilk nüvesidir, toprağa yoldaşı Ali Haydar Yıldız’ın kanı düştüğünde çıktığı o zor ve dolambaçlı yolun da gerçekliğini bilecek kadar güçlüdür.

Yaralıdır, kan kaybediyordur, üzerine gelen devletin her türlü kirli oyununa karşı bir güneş gibidir. O bir binlerce yıldır sürdürülen direnişin simgesi olmuştur. Dağın, kuşun, börtü böceğin sakladığı koruduğu bir bilgedir. Bugün dahi o hala halklar arasında ve yaşadığı yerlerde yaşıyorsa, gösterdiği inanç ve direniştendir.

Yenilmiş bir Türkiye soluna yeni bir can ve umuttur. Devrimci liderlerini kaybeden devrimci çizginin o olağanüstü koşullarda direnişini ve yeniden ayağa kalkacağını gösteren bir ışıktır. O Dersim dağlarında onlarca yıl önce yanan ve kor hala dönen ateşin yeniden harlanmasını sağlayan bir liderdir.

Yaralıdır ve yakalanmıştır. İşkence altında ondan ilişkilerini öğrenmeye çalışmışlardır. O hedeflerini, düşüncesini paylaşmış ama ilişkilerini ele vermemiş, saklamış, içine gömmüştür. O ser verip sır vermeyen bir devrimcidir. O bir direnişin yeni bir halkasıdır. Darağacında son nefesini veren Denizlerin nefesi, Kızıldere’de haykıran Mahirlerin sesidir. O Diyarbakır zindanın bir geleneğini tohumunu eken devrimci liderdir.

Bugün dahi “Mahir, Deniz, İbo yaşıyor” diye sloganlarda dillendiriliyorsa, meydanlarda isimleri haykırılıyorsa, onların duruşları ve mertlikleridir. Onlar lider olup kitlenin arkasına saklanmamış, bizzat en önde inandıkları doğrular için yürüyen liderlerdir. Onları lider yapan işte bu hareketleridir. Onları unutulmaz yapan bu güçlü iradedir. Hem teorisini oluşturup hem de pratiğini bizzat deneyen bu kuşağın liderleri Türkiye devrimci yolunun aydınlık çizgisidir. Onların yaşamına bir tek kara leke çalınamaz, çünkü onlar yaşamlarını ekmek kadar temiz, su gibi aydın yaşadılar… Onlar hiç kimseler duymadan, kapalı kapılar arkasında hüküm giydiler ve o orantısız kavgayı kabul edip, bilerek girdileri tarih çizgisine…  

Unutulmayacaklar…

İsmail Cem Özkan

 

50009

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar