Perşembe Nisan 25, 2024

Yok olmanın Dayanılmaz Ağırlığı :Sennur Baybuğa

kaypakkaya-partizan
İki hafta içinde barışın siyasetini yapan arkadaşlarımın sayfalarına ölmüş, kesilmiş insan cesetleri fotoğraflarını hiçbir arlanma duygusu yaşamadan koyduklarını görüyorum. Bu işin sonunun olmadığını bilebilecek kadar biliyorum. Ne ölü bir köpeğin ölü bir kedinin fotoğrafına ve ne de hele ki bir insanın ölü bedenini seyirlik yapamam ben.

 

Her şeyin yüksek sesle konuşulduğu gürültülerden kendi sesimizi duyamadığımız bu ülkede, kulağı, gözü, okuma-yazması olan herkes gibi kaçınılmaz olarak ben de siyasetin o mide bulandırıcı suratını görüyorum sürekli. Her gün, uyanır uyanmaz içimizde dışımızda etrafımızda, estetikten, getireceği duygudan ve esas olarak insanın kendisinden yoksun bir siyaset iklimi var. Sadece bu ülkede değil dünyanın bütün ülkelerinde ve dünyanın bütün tarihi boyunca.

Sosyal medya, çığırtkan bünyemizi, ceset seviciliğimizi ve vicdanımızı yıkıyor sanırken aslında ne kadar da kirlettiğimizi bile görmediğimiz yanlarımızı iyiden kışkırtmaya devam ediyor, iyi bir aracı oldu kişisel vahşetimizin.

Şimdi üç aydan fazlaca zamandır, evinin orta yerinden gördüğü bahçeye bile zor çıkan işe gelip gitmekte zorlanan, ayakları geri geri deliğine kaçmaya çalışan acılarımın, gördüğüm halüsinasyonların kişisel, kendime özgü ve bencilce olduğunu söyleyerek kendimle alay ederken, aslında sadece beni ilgilendiren ne kadar da az şeyimin kaldığını fark ediyorum. Bu kadar ölünün fotoğrafı arasına insan düğün fotoğrafının kuaförlü saçlarını koyamaz ki.

Benim hiç görmediğim bir coğrafyada ama bu ülkenin sınırında bu ülkenin hemen yanında bu ülkenin hemen içinde komşumun akrabaları ve benim tüm insan ailemin sevgili kadınları sevgili çocukları ölüm ölüm öldürülüyor, göçleriyle ve göçekleri ile kaçacak açık sınır kapıları arıyorken, paylaşılan fotoların pornografik yanı üzerine değil de hakikatin kendisi üzerine yoğunlaşabilir mi siyaset.

Çocukların ve kadınların geleceğini düşlerken ortalığı dağıtan adamlardan silah yapımcısı erkeklerden yakınırken ben, bir silahın diğerine üstünlüğünü haklılığını ve savunmanın erdemini anlatarak ne kadar silahsız ve ölümsüz bir yarına hazır edebilirim çocuğumu, tüm çocukları. Sürgit devam eden bu savaşma halinden yorulmuş bir insanım, savaşanların savaştan yorulduğunu düşünmeyecek kadar da yabancılaşmanın ne olduğunu biliyorum.

İki hafta içinde barışın siyasetini yapan arkadaşlarımın sayfalarına ölmüş, kesilmiş insan cesetleri fotoğraflarını hiçbir arlanma duygusu yaşamadan koyduklarını görüyorum. Bu işin sonunun olmadığını bilebilecek kadar biliyorum. Ne ölü bir köpeğin ölü bir kedinin fotoğrafına ve ne de hele ki bir insanın ölü bedenini seyirlik yapamam ben.

Önce  Irak’ta, Şengal’de, şimdi  Kobane sınırında binlerce insan evinden yurdundan edilip,bilmedikleri topraklara  sağ kalanları sürüm sürüm sürülürken, erkekler kadınlarını ve çocukları sınır kapılarında başka bir cehenneme emanet edip gerisin geriye silaha dönerken ve kadın ve çocuklarını silahsız ülkelere emanet ettiklerini düşünürken,ah o silahlar,hepimizi öldürüyor, bilinmez mi, bilinemez mi.

Birileri bir ülkeyi zapt ederken, birileri bir ülkeyi korurken, birileri bir ülkeden kovulurken ve birileri bir ülkeden birilerini kovarken, kendine ait olmayan evlerin mutfaklarını yağmalarken, kadınlarına tecavüz edip öldürürken, çocukları merhametsizce yok ederken, o ülkeden uzakta o ülkenin mutfağında yemek yememiş başka birileri kaç silaha ihtiyacın var diye ellerini ovuştururken, biz sonsuza kadar bu dünyada bu kirli pazarın tüketicisi olarak herkese adına ideoloji dediğimiz sebeplerin bin tanesi ile para kazandıracağız. Ve bunu buradan izleyeceğiz, acıyarak merhamet ederek ve teknolojinin silaha dönüşmeyen kısmından yararlanarak fotoğrafları paylaşarak ne iyi durumdayız deyip çocuğumuza sarılıp uyumaya çalışacağız. Yok, böyle olmuyor. İşte sarılamıyor insan çocuğuna fotoğrafa da bakamadığı gibi.

Silahız bir dünya hayalimizi ve öldürülmeyen çocuklar cennetimizi silah tutan hiç kimse ile kuramayacağız biz artık bunu biliyorum. Ve mutlak silahsızlık diye bir şeyin olmayacağını da. Silah satanlar ve gözü başkasının evinde olanlar oldukça biliyorum artık bu dünyada her gün yaşayacağım şey; yok olmanın dayanılmaz ağırlığıdır. Çaresi yok… (BasHaber Gazetesi)


1741

Son Haberler