Salı Mayıs 21, 2024

Ne cezaevi ne sürgüne teslim oldu

kaypakkaya haber
Wernicke-Korsakoff hastası Sait Oral Uyan’ın hayatı cezaevleri ve sürgünle geçti. Buna rağmen üretmekten vazgeçmeyen Uyan’ın “Ilgın/Yitip Gidenim Olma” adlı romanı okuyucu ile buluştu.

 

Mersin’in Tarsus ilçesinde 1965’de dünyaya gelen Sait Oral Uyan, politik nedenlerden kaynaklı 1996-2002 yılları arasında Türkiye’de cezaevinde kaldı. 2000 yılında katıldığı açlık grevinin 205’inci gününde bilinci kapanan Uyan, kendisine yapılan zorla müdahale sonucunda Wernicke-Korsakoff hastalığına yakalandı. Konulan Wernicke-Korsakoff hastalığı teşhisinin ardında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararıyla serbest bırakılan Uyan, 2009 yılında İsviçre’ye sürgün gitmek zorunda kaldı. Şuan Zürih’te yaşayan Uyan, yaşamına sanatsal çalışmaları ile renk katmaya devam ediyor.

78 gün işkence

Bir arkadaşını polis tarafından katledilmesi sonucu henüz küçük yaşlardayken devrimci olma kararı alan Uyan henüz 15 yaşındayken gözaltına alındı. Bu gözaltı sürecinde 78 gün boyunca işkence görden Uyan, bir yılık tutukluluk sürecinin ardından tahliye edildi. Sayısız kez gözaltına alınan Uyan, 1996 yılında tutuklandı ve müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Demir parmaklıklar sanata da kapalı

Tablolarının birçoğunu mahpushanenin zor ve imkansız koşullarında ortaya çıkarttığını söyleyen Uyan, “Burada yapmak istediğim ve tasarladığım resimler için gerekli tuval ve malzeme yoktu. Demir kapılar, özgürlüğe, temel insani ihtiyaçlara kapalı olduğu gibi sanata da kapalıdır. Çünkü, sanatımızdan, insanlığımızdan, onurlu duruşumuzdan korkuyorlar. İşte böylesi zamanlarda, ihtiyaç duyduğum şeyleri günlük mutfak malzemelerinden, ilaçlardan ve birçok nesneden yaratabiliyorduk. Kimi boya olarak, kimi spatula olarak, kimi tuval olarak yapacağınız sanatın içine giriveriyordu. Mide ilacından ve salçadan boya, undan, sabundan masklar, biblolar veya satranç takımları yapıyordum” dedi.

Bir tablosu hala tutuklu

Zorluk ve imkansızlıkların yalnızca üretme-yaratma aşamasında karşısına çıkmadığını dile getiren Uyan, “Asıl zor olan ürettiklerimi, dışarıya çıkarmaktı. Örneğin tablolarımdan biri Bursa Adliyesi’nde tutuklu, birkaçının akıbetini dahi bilmiyorum. Sevgili Veli Saçılık’ın kopartılan kolunu resmettiğim tablo ise 19 Aralık operasyonunda askerlerin üzerinde tepinmesi sonucu parçalandı ve yok edildi” şeklinde konuştu. Bu deneyim sonucu tablolarını dışarı çıkarmanın bir yolunu bulduğunu sözlerine ekleyen Uyan, “Eserimi tuvale yaptıktan sonra, iyice kurumasını beklerdim. Sonra da kuruttuğum yağlı boya tablonun üzerine su bazlı boya ile doğa ya da natürmort resimler yapardım. Dışarı çıktığında ise su bazlı boyayı ılık suyla ıslatılmış bez yardımıyla tuvalden siler ve geriye gerçek resim kalırdı” diye ifade etti.

Üretmeye devam ediyor

Sürgünde geçen on iki yılın ardından üretmekten, öğrenmekten vazgeçmediğini söyleyen Uyan, şu şekilde devam etti: “Bedensel tahribat ve engel, öğrenme güçlüğü, ekonomik zorluk ile birçok olumsuzluğa rağmen gücüm yettiğince öğrenmeye, üretmeye devam ediyorum. Bu on yıllık mülteci günlerime resim yapmaya, sergi açmaya, makale yazmaya, kısa film senaryosu hazırlamaya ve ‘Rahman’ın Kavalı’nı sığdırmaya çalıştım. ‘Ankara’da Ölüm Hikayeleri’ üst başlığıyla basılan ‘Ilgın/Yitip Gidenim Olma’ adlı romanım da yeni okurla buluştu. Bununla birlikte biriktirdiğim ve asla yere düşürmemeye çalıştığım onurlu değerleri, geleceğin devrimci emanetçilerine sunmak için üretmeye devam ediyorum.”

Ankara’da ölüm hikayeleri

"Ilgın/Yitip Gidenim Olma" beş kitaplık serinin ilk kitabı olma özelliğini taşıyor. Uyan, kitapla "Yaşanmış-yaşanıyor-yaşanacak olan kendi içinde devrimini gerçekleştirememiş yaşamların, kendi dışındaki yaşamlara istemeyerek nasıl ölümcül etki yaptıklarına dikkat çekmeye çalışmak" istediğini söylüyor. Uyan, "Dönem romanı özelliği taşıyan kitabına ilişkin şunları belirtiyor: "1980-1990 yılları arasında, yer yer gerçek olaylardan esinlenilerek devrimci ilişkiler ekseninde, herkesin bilip konuştuğu; ancak kimsenin yazmayı gerekli bulmadığı öznenin iç hesaplaşması. Dönem itibariyle de yeni biçim kazanan Ülkücü Mafya-Polis-İstihbarat ilişkilerine ayna tutma diyebiliriz."

Sait Oral Uyan kimdir?

Uyan, 1965 Mersin-Tarsus doğumlu ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde Arkeoloji bölümünü okudu. Türkiye’de yaşadığı yıllar içinde çeşitli sanat dalları ile ilgilenerek, özellikle resim, hat ve grafik sanatına ağırlık verdi. Türkiye’de ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yirminin üzerinde kişisel, beş kez de karma resim sergisine katıldı. Cezaevi koşullarında ve imkansızlıklar içinde yarattığı elliden fazla yağlı ve akrilik boya tablosu bulunuyor. Resim, kitap, senaryo çalışmalarının yanına grafik ve logo çalışmalarını da ekleyen Uyan’ın hazırladığı logo tasarımlarından biri “Dünya Logo Tasarımları Kitabı”na girdi.

Şu an Zürich’te bedensel engelli olarak yaşayan Uyan’ın, tablolarının fotoğraflarından hazırlamış olduğu “Su Damlasına Sığdırılan Yaşam” isminde bir albüm kitabı, yine aynı isimle basımı yapılan “Su Damlasına Sığdırılan Yaşam” şiir kitabı ve “Rahman’ın Kavalı” isimli Almanca ve Türkçe baskısı yapılan kısa romanı bulunuyor. Yeni çalışması “Ilgın/Yitip Gidenim Olma!” beş kitaplık serinin ilk kitabı olma özelliğini taşımakta. 

Yeni Özgür Politika

639

Son Haberler